Yaşlandı Artık!..
Yıl 1997…
Evli, mesleklerine yeni başlamış pırıl pırıl öğretmendiler.
Çok mutluydular.
Bebek haberi mutluluklarına mutluluk katmıştı.
Ara tatilde eşinin memleketine ziyarete gitmişler, bir süre sonra dönüş için yola çıkmışlardı.
Uzun bir yolculuktan sonra Konya’ya yaklaşırlarken hamile eşi emniyet kemerini rahat bir nefes almak için kısa süreliğine çıkarmıştı. Tam o sıra kullandıkları aracın bir çukura girerek dengesi bozulmuş ve şarampoldeki taşa çarparak ancak durabilmişti.
Hızları yavaş olduğu için araçlarında fazla bir hasar oluşmamıştı.
Birbirlerine iyi olduklarını teyit etmişlerdi ancak eşi kazada başını çaptığını henüz fark etmemişti.
Baygınlık geçirdiğinde anlaşılmıştı beyin kanaması geçirdiği.
Hemen hastaneye kaldırıldı.
Hastanede, eşinin şuurunun kapalı olduğu ve bebeklerinin de hayatını kaybettiği haberi onun dünyasını başına yıkmıştı.
Tam 2 yıl komada kaldı.
O, bu süre boyunca her gün hastanenin kapısından hiç ayrılmadı.
Çoğu zaman evine gitmedi. Okuldaki görevine hastaneden gider ve okul çıkışında evine uğramadan yine doğruca hastaneye gelirdi.
Doktorların “Umut çok az. Yaşasa bile artık yatağa bağlı yaşamak zorunda kalır” sözleri, onun bu çaba ve gayretini hiç azaltmadı.
Yoğun bakımda eşinin elini tutar, ona sevgisini, bağlılığını dile getirerek mücadeleyi asla bırakmaması gerektiğini defalarca, bıkmadan, usanmadan ve gözyaşları ile sürekli söylerdi.
Doktorlar “Tıpben duyamaz” dese de O, yüreğinden gelen bu sözleri eşinin duyduğuna her zaman inanırdı.
Uzun zamandan sonra bir ilkbahar sabahı eşinin gözlerinin açılmasıyla dünyalar onun oldu.
Konuşamasa da tüm vücudu felçli kalsa da Onun sevinci, gözyaşları orda bulunan herkesi duygulandırmıştı.
Tekerlekli sandalyeye mahkûm olan eşini evine getirmek bile onun için mutlulukların en büyüğü olmuştu.
Aradan 2-3 yıl geçmesine rağmen eşinin bir arpa boyu kadar yol alamaması moralini bozmadı ve azmini hiç kırmadı.
Birkaç yakın akrabasının “Ailenin tek erkek çocuğu sensin. İstersen …” sözlerini yarıda kestirip:
“Evlenirken hastalıkta, sağlıkta bir ömür boyu diye biz birbirimize söz verdik. Bu sözlerin tekrarı olmasın” tavrını sert bir şekilde koyması onun samimiyet ve sadakatini gösteriyordu.
Yıl 2017…
Aradan 20 yıl geçmesine rağmen Onun sevgisi ve gönülden bağlılığı hiç azalmadı aksine katlanarak büyümeye devam etti.
Eşinin yürümeye başlaması ve kendini ifade edecek kadar konuşma yeteneğine kavuşması sevginin mucizeye dönmesinden başka bir şey değildi.
Gönül, dert ile yandı; derdimi paylaşacak bir dost yok.
Çok yer gezdim hüznümü azaltacak bir kişi yok.
Ben yarinim diyen çok amma gerçekte vefalı bir yar yok.
Dizelerine inat,
Zevk ve sefası için bir kalemde eşini boşayan zavallı insanlara inat,
Çocuğu olmuyor, mazeretiyle bir çırpıda terk eden inançsız insanlara inat,
Güzelliğini kaybetti, zihniyetiyle gözü başkalarında olan alçak insanlara inat,
Yaşlandı artık, görevlerini yapamıyor fırsatını kollayan vefasız insanlara inat
Sadakat ve sevgisiyle dimdik ayakta olan ve herkese insanlık dersi veren
Vefalı, samimi ve güzel insan, örnek eğitimci:
Konya Selçuklu Buhari Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi tarih öğretmeni sevgili Hasan KARAÇAY hocam,
Seni yürekten kutluyorum.
Allah senden razı olsun…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.