UZAK DUR EVLAT!
Geleceğin ve bugünün teminatı gençlerimiz için bizden bir dizi nasihat:
Gönülsüz yapılan işten,
Gözü sağda solda olan eşten,
Ahlakı bozuk dindardan,
Dini bozuk ahlaklıdan,
Kul hakkı yiyen makam mevki sahibinden,
Kula kulluk edip insanlara tapandan,
Gördüğü doğruyu görmezden gelenden,
Gördüğü 1 yanlışı davul zurna ile duyurandan,
Her yanlışa bir don giydirmeye çalışandan,
Gıdım imanla âlimlik taslayandan,
Yaptığı her yanlışa bir fetva uydurandan,
İnsanlarla konuşurken gözü sağa sola oynayandan,
Şeytana pabucunu ters giydirenden
Uzak dur evlat…
****
Hepimiz yeni nesilden şikayet ediyor ve sürekli eski nesil özlemi ile yanıp tutuşuyoruz. Bu durumun sorumlusu olarak da suçu hiç üzerimize almıyor hemen kuşak ve teknoloji üzerine atıyoruz.
Neleri var neleri yok tüm okul eşyalarını sırtımızda sıralarına kadar kendimiz taşıdık. Onlara ağır bir yükün altından nasıl kalkılacağını öğretemedik
Onları kat kat giydirip zırha büründürdük. Aç, susuz fakirin nasıl tir tir titrediğini yüreklerinde hissettiremedik.
Onlar 1 istedi biz 1000 aldık. Kanaat ve kıymeti öğretemedik
Her canları sıkıldıkça, yaptıkları işleri bırakmalarına çanak tuttuk. Sabır ve azmi öğretemedik
“Sakın beslenmeni kimseye verme aç kalırsın” dedik. Paylaşmayı öğretemedik
Sudan sebeplerle okulu bastık. Öğretmeni şikayet ettik. Hoşgörüyü öğretemedik.
Onlara “Hep doğruları söyle” dedik. Biz hep yalan söyledik. Samimiyeti öğretemedik.
“Bıçak ve cam elini keser” dedik dokundurtmadık. Acıyı hissettiremedik.
Onları hep güldürdük. Ağlamalarına fırsat vermedik. Merhamet ve hüznü öğretemedik.
Yemedik, yedirdik. İçmedik içirdik. Zorluk göstermedik. Alın terini ve pişilmeden yanılmayacağını öğretemedik
Kısaca hepsini elbirliği ile kendimiz bu hale getirdik.
“Nesiller istendiği gibi değil yetiştirildiği gibi olur.” kuralını unuttuk.
****
Beyin duyduğunu, işittiğini ya da nasihatları yapmaz. Beyin, sadece gördüklerini yapar ve uygular. Peki anne baba olan bizler çocuklarımıza süslü güzel sözler söylüyoruz; ancak bu güzellikleri hayatımızda uygulayarak gösterebiliyor muyuz?
Maalesef hayır!
Sözde aslan gibi kükrüyor, şair gibi döktürüyoruz ama icraatta süt dökmüş kedi gibi susuyoruz. Yazı üzerinde İstanbul’u fethetmiş gibi kahramanlıklar taslıyoruz.
Samimiyeti ve gerçekleri sevmiyoruz.
Yanlış insanı bir doğrusu ile aklamak için bin takla atıyoruz,
Doğru insanı bir yanlışı ile mahkum etmek için sürekli fırsat kolluyoruz.
Okumuyor, araştırmıyor, doğru söyleyenleri hep yanlışlar altında eziyoruz.
Allah’a hizmet etmek yerine insana tapıyoruz. Onun kulu, kölesi oluyoruz.
Ölümlü olduğumuzu unutuyor ve tövbe hâşâ Allah olmaya çalışıyoruz.
Gözümüzü bir karış toprağın doyuracağını çok iyi biliyoruz ama bir türlü doymayı bilmiyoruz.
Çocuklarımıza bırakın iyi örnek olmayı onları armudun en dibine düşürüyoruz.
Biniyoruz bakalım bir alamete, gidiyoruz kıyamete doğru!
Allah, halimizi ve sonumuzu hayreylesin…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.