Yaşadıklarımıza bakacak olursak, 16 Nisan’daki referandumun basit bir tercih meselesi olmadığını görürüz.

Meseleye parti taassubu ile bakacak olursak.

Meseleye Recep Tayyip Erdoğan’ın “Tek adam”lığının onayı olduğunu sanırsak.

Meseleyi “Benim partim, senin partin” kısır döngüsü içinde mütalaa edersek zokayı yutarız.

Bu iş bu kadar basit değil.

15 Temmuz’u Allah’ın yardımı ile kazasız belasız atlattıysak birilerinin tekerine de çomak soktuk. Onlar 15 Temmuz’un neticesinin böyle olacağını hesap etmemişlerdi. Çünkü bu senaryonun sonu böyle olmayacaktı. O senaryoya göre zaten 16 Nisan referandumu da yoktu.

Allah Türk Milletinin yanındaydı ve ülkemiz üzerinde oynanan oyunları bozmuştu.

Başladıkları işi yarım bırakmak istemiyorlar belli ki. Ülkemdeki bir referandum batılı ülkeleri neden bu kadar ilgilendiriyor ? Bu kadar aleni taraf olmaları için gerekçeleri ne olabilir?

“Ben Recep Tayyip Erdoğan’a gıcığım…”

“Ben muhafazakarım ama, kararım hayır…”

“Ben milliyetçiyim ama benim de oyum hayır” diyen arkadaşlar.

Hatta “Ben CHP’liyim. Partim hayır dediği için ben de hayır diyorum” diyen kardeşlerim. Yukarıda sorduğum sorulara makul ve aklı başında bir cevabın var mı?

Bu işin vebali çok ağırdır.

Amerika, Almanya, Hollanda, İsveç, Avusturya ve dahi diğerleri bu işlere neden bu kadar müdahil oluyorlar sence? Başka ülkelerde de seçimler ve referandumlar oluyor. Bizdeki neden onlar için önemli hiç düşündün mü?

Ülkemiz üzerinde oynanan oyunun farkında değilseniz yarın çok geç olabilir. Onlar hasta adamın ayağa kalkmasından korkuyorlar. Güçlenen Türkiye’nin Osmanlı’yı yeniden dirilteceğinin endişesini yaşıyorlar. Ölü toprağı dökülmüş İslam Ülkelerinin Türkiye ile dirilişinden korkuyorlar.

Vereceğiniz oylar o kadar önemli ki…

Bastığınız her mühür, ya bir Osmanlı Tokadı olup Avrupalının suratında patlayacak. Ya da yeşermekte olan fidanların boynu bükülecek.

Karar senin.