Söylenecek onca şey varken ne denir, nasıl başlanır bilemiyorum ama bu şehrin hayalleriyle oynama hocam. Evet evet, sana diyorum Rıza hocam. Hani kendi evinde tünelden sahaya çıkarken sol tarafına baktığında orda komple kale arkasını kaplayan bir pankart var. “Bu şehrin ihtiyacı var, senin şampiyon olmana” yazıyor. İşte sen ya bu pankartı hiç okumadın yada onca insanın hayallerini hiçe sayıyorsun. Antalya’da puan kaybettik, arkandaydık. Bursa maçında puan kaybettik yanındaydık. Fenerbahçe’ye göz göre göre yenildik ama biz seni yine satmadık. İzmir’de resmen maçın belli bir dakikasından sonra bizimle birlikte maçı izledin, ağzımı bile açmadım. Ama artık yeter demenin zamanı geldi. Böyle bir atmosferde ilk onbeş dakikadan sonra maça ağırlığını koyan bir takım görüntüsü çizip rakibi hem skor hem de fiziken altına almışken bu sonucu kendine yakıştırabiliyor musun? Üç farklı skorla üç puanı alabileceğimiz maçtan bir puan aldık diye şükrediyoruz. Başta sen olmak üzere eğer birileri bu duruma müdahale etmezse ilerleyen haftalarda biz yine küme düşmemeye oynayan bir takım hüviyeti içerisine bürüneceğiz ki artık buna katlanmaya kimsenin gücü, tahammülü yok. Seni anlayalım ama Skubic dururken yahut Uğur Demirok varken neden ikinci penaltıyı Yatabare’nin atmasına izin verirsin? Hadziahmetoviç aylardır sahalardan uzakken skor anlamında takım kendini garanti altına almadan neden oyuncuyu kurtlar sofrasına atarsın? Miloseviç’in neyinden rahatsız oldun da oyundan aldın? Lige milli maç sebebiyle verilen arada biraz kendini sorgulama vakti geldi Rıza hocam. Meşhurdur; Nasrettin Hoca, suya gönderdiği çocuğunun eline testiyi vermiş ve “Testiyi kırmadan getir” diyerek bir de ensesine tokat patlatmış. Yanındakiler hocaya söylenmişler. “Hocam, çocukcağız testiyi kırmadı ki, tokat atıyorsun! Bu yaptığın doğru bir iş değil!”

Hoca istifini bozmadan cevap vermiş: “Doğru söylüyorsunuz; ancak testiyi kırdıktan sonra tokat atmanın ne faydası olur?” diye ibretlik cevap verir. Biz Beşiktaş karşısında sevinemiyorsak “Ben nerde yanlış yapıyorum?” diye kendini bir sorguya çek hocam. Biz yine susalım ama sen kendini sorgula lütfen. Yazdıklarımızı da testinin daha kırılmadığına say vesselam…