Ailede büyük dönüşüm
İslam dünyasında en önemli kültürel ögeyi ve en kutsal kurumu aile oluşturur. Bu durum aileyi insan hayatının merkezine yerleştirir. Bir asır öncesine kadar bu durum batı toplumları için de kısmen geçerliydi. Ancak iletişim, ulaşım ve bilimin geldiği yer birçok eski kurumu ya tamamen ortadan kaldırdı ya da büyük değişimlere sebep oldu.
Aile olgusunun nasıl oluştuğu üzerinde düşünüp araştıracak olursak karşımıza ailenin sadece insanlar arasında değil primatlarda da çok yaygın olduğu çıkar. Çünkü primatların hayatta kalmaları için vazgeçilmez bir kurum özelliğini taşıyor. Primatlarda erkekler çok eşli yaşıyor. İnsanlarda da erkekler çok eşli görünüyor. Ama insanlık tarihi boyunca erkekler zaman içinde tek eşliliğe yönelmiştir. Nihayet erkek, her dişiyi kendisi dölleyemez. Buna hem gücü yetmez hem de gerçekte seçici olan dişi bunu kabul etmez. Bunu fark edince kendisi ile gönüllü birlikteliği olanla idare etmeyi kabullenir. Her dişi muhtemel her rakibe itiraz eder ve böylece tek eşlilik kabul görür.
Primatların dişileri cinsel isteklerini ve hamilelik durumlarını dışardan belli ederler. Eşleşme için hazır olduklarında dışardan belli olur. İnsan dişisinde ise yumurtlama yaklaşınca dışardan belli olmaz. Erkek bu durumda cinsellik için dişiye ne zaman yaklaşacağını bilemez. Bu yüzden erkek dişiyle daha uzun süre birliktelik geçirecek şekilde gelişmiştir. Bu durum aile kurumunun oluşmasında etkili olmuş olabileceğini düşündürmektedir. Genital organları kızarmış ve şişmiş bir dişi maymun ile erkek maymunun aile ile işi olmaz. Bir maymun yavrusu ile insan yavrusu arasında çok fark var. Mesela insan yavrusu doğduğu zaman henüz beyin gelişimini tamamlamamış ve bakıma muhtaç durumdadır. Yakın ilgi en az iki yıl daha sürmek zorundadır. Aile kurumu bu noktada yeni yavrunun ve neslin devamı için çok önemli hale geliyor. Ama bir primat doğumdan sonra, beyni ve fiziği çok hızlı bir şekilde gelişir.
Aile kavramı olmadan neslin devamını sağlamak, anasız veya babasız çocuk yetiştirmenin mümkün olduğu batı toplumlarında görülmektedir. Hatta single mom (yalnız anne), single dad (yalnız baba) gibi kavramlar karşımıza çıkmıştır. Bu toplumlar ekonomik kaynaklara erişim konusunda bir sorun yaşamamaktadırlar. Ama pandemide olduğu gibi ani varoluşsal tehditler ortaya çıktığında ailenin önemi anlaşılır. Aile hiç değilse yalnızlığın getirdiği birçok psikolojik sorundan kurtulmayı sağlar. Savaş ve kıtlık gibi durumlarda da aynı durum görünür. Yalnızlık insan tabiatına uygun bir durum değildir. Aile desteği ise ulaşabileceğimiz en kolay ve şartsız destektir.
Ailenin eğitimdeki rolünden önceki yazılarımızda bahsetmiştik. Birçok davranışı biz önce ailemizden öğreniriz. Nesilden nesile elde edilen bilgi adeta otomatik olarak aktarılır. Kimse akademik araştırmalardan ebeveyn olmayı öğrenmez. Çoğu zaman insan ana-babası gibi davranırken kendini buluverir. Boş bir levha gibi doğan insan beyni kültürü ve davranış kalıplarını önce ana-babadan öğrenir. Günümüz ana-babası hala kendini geliştirme derdiyle uğraşıyor. İki, üç hatta dört üniversite bitirmeye çalışanları böyle anlıyorum. Belki de çağının tüm imkanlarından faydalanmak ya da itibar kazanmaya çalışıyor. Halbuki kendi çocuğunu geliştirme derdinde olsa ve çocuklarının hayatta kalma imkanlarını geliştirmeye çalışsa daha başarılı olabilir.
İnsan akrabaları söz konusu olunca iş, güç ve meşguliyet gibi mazeretlerle ihmalci davranır. Yakınlardan gelen iyilikleri, görev gibi sayar. Ama yabancı birinin küçük iyilikleri bizi çok etkiler. Bir yabancıya ebedi minnet duyarken anneye duyarsız kalmak garip değil mi? İlişkiler özen ister. Hiçbir iş, mesai ya da kazanç aile bireylerinden daha önemli değildir. Bazen insanın iş yeri ya da daha yakınlık bulduğu yerleri ailesi gibi saymaya başlayabilir ama büyük fedakarlıklar gerektiğinde gerçek ailesine geri döner. Çünkü gerçek güven ailededir. Kayıtsız şartsız önce anne babaya güvenir insan. Ana-baba akıl ve beden sağlığı bakımından normal değilse ya da toplumsal normların dışında ise onları yok saymadan ve şeytanlaştırmadan vefa borcunu ödemek gerekir.
Tüm aşiretin doğan çocukların bakımını karşıladıkları ana baba ayrımı yapmadan hepsini yetiştirdikleri aile düzeni çok eski dönemlerde kalmış ve insan doğasının kendi neslini çoğaltmaya dönük isteği sebebiyle devam etmemiştir. Çok küçük gruplarda geçici bir süre devam edebilir. Diğer yandan bu düzen mülkiyet kavramının söz konusu olmadığı durumlarda da yürüyebilir.
Öte yandan Batı toplumlarında eşcinsellerin aile kurmaları görülmeye başladı. Bizde hukuken olmasa da fiili durum söz konusu olabilir. Kültürel olarak kabul görmesi sonrası hukuka da girebilir. Çocuk ihtiyacını ise evlat edinme yolu ile gideriyorlar. Bazı ülkelerde bu tercihlerin yüzde yirmilere ulaştığını duyduğumda çok şaşırdım. Milyonlarca yıllık biyolojik ve kültürel tecrübelere aykırı, nevzuhur bazı sosyal kabullerin makul olmadığını ve bir süre sonra sona ereceğini söyleyebilirim.
Dünya artık kendi mahallemizden ibaret değil. Bir sosyal medya mecrasından internetle milyarlarca insana ulaşma imkânımız var. Aile de eski değerler gibi başkalaşıyor belki buharlaşıyor. Yerine gelenlerin iyi olacağını da kısacık sürede tespit edemiyoruz. Tüm insanlık yazının bulunmasından bile daha büyük bir hızla dönüşüm yaşıyor. Ailenin ihtiyaçlarımızı karşılamadaki büyük önemi, aileyi bir süre daha ayakta tutacaktır. Tek başına da yaşar insan ama ömrünün kısaldığını istatistikler söylüyor. İnsan vücudu başkaları ile birlikte yaşamaya göre yaratılmış; kollarımız karşımızdakini kucaklamaya göre ayarlanmış. Sarılınca oksitosin hormonu faaliyete geçerek fiziki tamirat yapıyor, güvende hissetmemizi sağlıyor. Bağ toplumundan ağ toplumuna geçiş sırasında ailenin başına gelenleri kısaca anlamaya ve açıklamaya çalıştım. Şimdi çocuklarda neler olduğunu düşünme zamanı.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.