Alâeddin’in şehri: Alâiyye
TARİHE YOLCULUK (319)
Al’aeddin Keykûbâd, 1220’de tahta çıktığında Türkiye Selçuklu Devleti, Ortadoğu’nun en güçlü ve muktedir devleti idi. Selçuklu emirleri Mübarezüddin Ertokuş, Esededdin Ayaz’ın teşvikleriyle Kalanoros’u fetheden Sultan Alâeddin, şehrin adını “Alâiyye” olarak değiştirdi.
Alanya’nın en önemli simgesi haline gelen Alâiye Kalesi, Romalı korsanlar tarafından şato olarak yapılmış. Bizans’ın eline geçtikten sonra şato yıkılarak korsanlar ile diğer düşman saldırılarına karşı bir kale yapılmış. Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykûbâd, Alâiye’yi fethettikten sonra kaleyi yıktırarak yerine harici saldırılara dayanıklı yeni bir kale yaptırmıştır.
Alanya’nın fethi efsanesine gelince, bununla ilgili olarak şu ifade edilebilir:
“Derler ki, Alâeddin Keykubad Alanya Kalesi’ni uzun süre kuşatmış (1222), birçok hücum ve kayıplara karşın, kaleyi bir türlü ele geçirememiş. Bunun üzerine bir gece, 15.000 keçinin boynuzlarına birer mum yaktırarak askerleriyle hücuma geçmiş ve şöyle cevap vermiş: “İşte, karşıda savaşa hazır binlerce askerimi görüyorsunuz. Boş yere kan dökülmesin. Kaleyi teslimden başka çaremiz yoktur.” Kale komutanı da ister istemez bu öneriyi kabul etmek zorunda kalmış. Kaleye bu nedenle uzun bir süre ‘Keçi kalesi’ denmiş.
Alanya Kalesi’nin denizden yüksekliği yaklaşık 250 metre, surlarının uzunluğu ise 6,5 kilometredir. Surlarında 83 adet kule ve 140 adet burç bulunan Alânia Kalesi’nde ayrıca; şehrin su ihtiyacını karşılamak üzere 400’e yakın su sarnıcı da bulunmakta. Surlar Kızılkule’den başlayarak planlı bir şekilde Ehmedek, İçkale, Adam Atacağı, Cilvarda Burnu üstü, Arap Evliyası Burcu ve Esat Burcuna inerek Tophane ve Tersaneyi geçip başladığı yer olan Kızılkule’de son buluyor. Selçukluların Akdeniz ile tanışmalarını simgeleyen tersane, 1227 yılında inşa edilmiştir. Tersaneyi güvence altına almak için yapıldığı sanılan Tophane 12x14 m. ölçülerinde iki katlı, dikdörtgen planlı bir yapı olup, Uluğ Sultan Alâeddin Keykubad döneminde yapılmıştır. Kalede yerleşim olarak ahşap ve kâgir tarihi evlerin önünde tahta tezgâhlarda ipek ve pamuklu dokuma eşyalar, değişik figürlerde su kabakları boyanmakta (gece lambası – fiyatı 40 liradan başlıyor), küçük bahçelerde yemek servisinin de verildiğini gördüm. İçkale bölümünde ise arkeolojik kazı çalışmaları devam ediyor. Alanya Kalesi aynı zamanda “Birinci derecede Arkeolojik, Tarihi, Kentsel ve Doğal Sit Alanı.”
Selçukluların 122O’de başlayan akınları ile Selçuklu topraklarına katılan (1221), daha sonraki dönemlerde Karamanoğulları ve Memluklar’ın eline geçip, Sultan Süleyman döneminde Osmanlı topraklarına kazandırılan Alâiye Kalesi’nin kumandanı Kir Fard idi. Kir Fard’ın kızı Hand (Mahperi Hatun - Kitabelerde geçen unvanı ise Saffetü'd-dünya ve'd-Din Mah-peri Hatun’dur. (Din ve dünyanın yüz akı). II. Gıyasettin Keyhüsrev’in annesidir. Kale, fazla kan dökülmeden ve Kir Fard’ın ileri sürdüğü şartlar kabul edilmek suretiyle teslim alınmıştır. Alâiyye adı “Alâeddin’in şehri” anlamındadır. Sultan Alâeddin, Kalanoros’un hâkimi ve kayınpederi olan Kir Fard’a ikta olarak Akşehir’i ve birkaç köyü verdi. Kızlarından birisini kendine eş edindi. Kir Fard’ın kızı daha sonra Müslüman olduğu halde, kendisi ve oğulları Hristiyan olarak kalmışlar, II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in ölümünden sonra Selçuklu siyasî olaylarına da karışmışlardır. Kir Fard ve ailesi Alaeddin Keykubat’ın ölümünde sonra Akşehir’i bırakıp Sille ve Hatunsaray civarına yerleşti.. Hatunsaray ve Sille civarındaki üç tane Girvat köyü, Alâeddin Keykubat’ın kayınpederi Kir Fard isminden gelmektedir. Bütün bu bilgiler bölgenin kendisine mülk olarak verildiğini göstermektedir. Alâeddin Keykubad’ın yaptırdığı kalenin surları ve kuleleri, yalnız savunma yönünden değil, Selçuklu mimarisi yönünden de büyük bir değer taşımaktadır.
YARIN: İçkale’deki Selçuklu eseri Selimiye Camii.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.