Bereketli Hilâl’in Kuzey Kapısı: MARDİN
- Yukarı Mezopotamya’nın en eski şehirlerinden olan Mardin, tarihî dokusuyla, kültürüyle, gizem dolu sokak ve mimari yapısıyla Bereketli Hilâlin dünyaya açılan kuzey kapısı.
Fırat ve Dicle nehirleri arasında Bereketli Hilâl” olarak adlandırılan Mezopotamya bölgesinde, tarih boyunca pek çok medeniyetin yerleştiği Mardin, bir dağın tepesinde kurulmuş Yukarı Mezopotamya’nın en eski şehirlerinden biridir.
Mardin, 1923’de T.C. Devleti’nin sınır şehri olduğunu hatırlattıktan sonra 1990 yılında bu ile bağlı Cizre, İdil ve Silopi ilçeleri Mardin’den ayrılarak Şırnak iline, Gercüş ilçesi de Batman’a bağlandığını ifade etmek isterim. 1927’de nüfusu 183 bin olan Mardin, 1940’da 253 bine, 1955’de 306 bine, 1975’de 520 bine, 1985’de 652 bine, 2000’de 705 bine, 2012’de 764 bine çıkarak son nüfus sayımına göre şimdiki nüfusu ise; 796.237’dir.
Giderek artan bir nüfusa sahip olan Mardin’de şehirde yaşayanların oranı yüzde 57 iken köyde yaşayanların oranı ise %43’tür. Şehir merkezindeki nüfus yoğunluğuna göre kişi başına 85 kişi düşmektedir. Mardin, güneyinde Suriye, doğusunda Şırnak ve Siirt, kuzeyinde
Diyarbakır ve Batman, batısında Şanlıurfa ile çevrilidir.
***
Dillerin ve dinlerin buluştuğu, kültürlerin yoğrulduğu Mardin, 30 medeniyete ev sahipliği yaptığını biliyor musunuz? İşte bu tarihî dokusuyla, kültürüyle, gizem dolu sokak ve mimari yapısıyla dünyada ender şehirler arasında keşfedilmeyi bekleyen bir kadîm şehir. Bereketli hilalin kuzey kapısı olan Mardin, pagan dönemine ait tapınakların, Roma dönemine ait manastırların, kiliselerin, antik kentlerin (Dara ören yeri Perslere karşı kurulan 100 bin kişilik askeri garnizon şehri), Artuklu dönemine ait medreselerin, camilerin, hamamların, hanların, kervansarayların ve şifahanelerin kurulduğu önemli bir kültür şehri. Aynı zamanda inanç ve hoşgörü şehri olan Mardin, yaşayan medeniyet şehri olarak da bilinmekte. 1979 yılında sit alanı olarak ilan edilen eski Mardin’de 2000 yılından itibaren şehrin mimari dokusunu korumak amacıyla Mardin Valiliği tarafından medrese, cami, kilise, kervansaray ile hamamların restorasyon çalışmaları başlatılmış bu çalışmalar 2009 yılından itibaren hız kazanmış.
Kasımîye Medresesi
Restorasyon çalışmaları sırasında pek çok tarihî esere zarar verilmesi inanın beni her hâlükârda çok müteessir kıldı.
İlk gelişimizde Deyrulzafaran Manastırıyla birlikte Kasımîye Medresesini de ziyaret etmiştik. İkinci ziyaretimde Kasımîye Medresesini ve yapılan restorasyondaki değişiklikleri göremesem de, şehrin güneybatısındaki tepelerin altında yer alan yapıda düzgün kesme taşın kullanıldığı bu yapının mimari tarzından, Artuklu devrinde yapımına başlandığı ve Akkoyunlular döneminde tamamlanmış olduğu anlaşılmaktadır. Plan özellikleri, taş işçiliği ve süsleme motifleri, devir özelliklerine uygun olması da, bu anıtsal yapının Mardin’deki bu yapı Akkoyunlular tarafından tamamlatıldığından Medrese Cihangir’in oğlu Kasım adıyla anılmaktadır. Tonuzlu revaklar ve yanlara doğru derin tonozlarla genişletilmiş tromp kubbeli Cami, revaklı avluda büyük eyvanın kanallarıyla ortadaki havuza bağlanmıştır. İki teras üzerine iki katlı olarak inşa edilmiş medrese, cami ve türbe ile birlikte külliye şeklindedir.
700 yıllık bir tarihe sahip mükemmel bir mimari yapısıyla, nakış nakış süslenmiş, her köşesi ilim ve irfan kokan Kasımîye medresesinde hem dinî ilimler hem fennî ilimler tahsil edilmiş. Bu iki ilim birbiri ile imtizaç etmiş. Medrese duvarlarında astronomi ve tıp bilimine ait simgeler de mevcut. Medresedeki ilginç olan taraf ise, güneşin doğuşundan batışına kadar talebelerin kaldığı odalarda ışığın hiç kaybolmaması olarak belirtmekte fayda var.
YARIN: Keşfedilmeyi bekleyen şehir ve Abdullatif (Latifiye) Camii.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.