Ahmet Öztemel

Ahmet Öztemel

Bir gün yetmez

Bir gün yetmez

    Çocukluğumda  “anneler günü” programımız hiç değişmezdi.  Benden beş ve on yaş büyük rahmetli abimlerle anneme hediye alır (genellikle terlik olurdu bu hediye niyedir bilmem)  annemin elini öper, çok çok gırgır ile evi süpürür,  annemin gönlünü alırdık. Geri kalan 364 gün ne çekerdi üç erkek evlattan güzel annem hem de hiç of demeden, şikayet etmeden.

       Sayısız gün ve haftamız var. Enerji tasarrufu, girişimcilik, deprem, Yeşilay, tüketiciyi koruma, şehitler,  yaşlılar,  Türk dünyası ve toplulukları, uluslararası ırk ayrımı ile mücadele, bilişim, trafik, iş güvenliği, engelliler, etik, çevre koruma, uyuşturucu kullanımı ve kaçakçılığıyla mücadele, camiler, ahilik,  tasarruf, organ nakli, şehircilik,  kadın hakları, insan hakları,  madenciler, yerli malı vb…

Ben farkındalık yaratmayı amaçlayan bu güzel gün ve haftaları çocukluğumdaki anneler günü kutlamalarımıza benzetirim maalesef. Yılın her günü itina etmemiz gereken konuları bir gün veya hafta parlak nutuklarla kutlamak, geri kalan günlerde yaşamımıza hiç sokmamak adeta geleneğimiz. Enternasyonal bazı günler ise kültür emperyalizmi ve piyasa koşulları gereği daha etkinler yaşamımızda. Sevgililer günü de bunlardan birisi. 14 Şubat ülkemde de gazeteci-yazar Hıncal Uluç’a atfedilen tanıtımlarla yaklaşık 30 yıldır özel günler arasında yerini aldı.

       Hediye alıp vermek sünnettir. İnsanları sevindirmek, sevgisini ifade edip mutlu etmek de güzel bir davranıştır. Ülkemde kimsenin Sevgililer Günü’nü Roma Katolik Kilisesi anısıyla kutlamadığı da kesin. Etrafımızda evlilikleri, birliktelikleri yarım asrı geçmiş çiftler az kalmış olsalar da var. Örneğin annem ve rahmetli babam 62 yıl evli kaldılar. Hiç Sevgililer Günü kutlamadılar ama adına hayat arkadaşı, can yoldaşı ne derseniz deyin bence sevgiliden de öteydiler. Rahmetli kayınvalidem rahmetli kayınpederim için “sevmek bizim için uygun kelime değil, biz birbirimizin eli-ayağı, adeta bir organı gibi kenetliyiz” derdi. Önemli olan yılda bir günü sevgili gibi yaşamak değil, ömrü severek geçirmek, fırtınaları birbirine dayanarak, güç alarak atlatmak, birbirine “Allah razı olsun” diyebilmek bence.

       Çağımızda  “aşkım, aşkitom, sevgilim” gibi terimler yaygınlaştı. Yanılıyor olmayı dilerim ama maalesef azalan evlilik ve artan boşanma oranları beni doğruluyor; aşkı ve sevgiyi de hızla tüketiyor günümüz toplumu. Yılda bir gün yetmez insanların birbirlerini mutlu etmelerine. Önemli olan sevdiğinin kusurunu görmemek, değer verdiğini hissettirmek, karşısındakinin istediklerini yaparak mutlu olmak. Sevgide almak değil vermek daha önemlidir. Ne güzeldir mısralar;

 “Gözlerinin içine başka hayal girmesin”  

“ bir cennettir bu dünya sevmesini bilene”

Mehmet Akif merhumun deyişiyle

“Ağlarım, ağlatamam; hissederim söyleyemem;

Dili yok kalbimin ondan ne kadar bizarım”

Atilla İlhan’ın aşk tanımı ne güzeldir

“Ben aşk nedir bilmem, eski kafalıyım;

Bir seni bilirim, bir de adın geçince sıkışan kalbimi.

    Sevgiyle dolu bir Dünya diliyorum. Sevgisiz kalmayın. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ahmet Öztemel Arşivi
SON YAZILAR