Bunları Görmek Ne Güzel
Bu aziz Anadolu toprakları şimdi yeniden Alparslan kokuyor, Alaaddin Keykûbat kokuyor, Osman Gazi, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni, Abdülhamit Han kokuyor.
Anadolu'nun bir yiğit evlatları her şeye rağmen okuyor, ilerliyor, devlet adamı oluyor ve milletinin bağrından çıkarak, onun değerlerini temsil eden bir başbakan bir cumhurbaşkanı oluyor. Allah hayırlı ve mübarek etsin. Lakin dikkat ettiniz mi, Başbakanımız Sayın Davutoğlu' nun bu zaferi kutlama tarzına?
O, memleketine geliyor, sıla-i rahim yapıyor, hemşehrileri ile kucaklaşıyor ve Hz. Ebubekir' in halifeliğe seçilirken hissettiği sorumluluk gibi bir duyguyla diyor ki, "ey halkım omuzlarıma bir yük yüklediniz, bu vebalin altından kalkmak için bu kardeşinize yardımcı olacak mısınız? Bir mübarek yola çıkan kutlu dava erlerinin dediği gibi dua ve helallik istiyor: "Bu gün sizden helallik almaya geldim, hakkınızı helal ediyor musunuz?" Selamlarla, dualarla kucaklaşıyor milletiyle: "Selam olsun, Konya'nın, Anadolu'nun yiğit insanlarına." diye sevgi, heyecan ve aksiyon katıyor gönüllere.
* * *
Seksenli yıllarda yapılan uygulamaları hatırladım. Bir ilçeye yeni bir kaymakam atanmış. İlçemize kaymakam geliyor diye ilçe halkı koçlar kuzular kesmiş, içki masalarını hazırlamışlar. Yol kenarlarında küçük çocuklar, ellerinde küçük bayraklar; envai çeşit şenlik şamata... Nihayet kaymakam gelmiş. Buyur etmişler, ama o da ne, oturmamış içki masasına. Masaların ortasında kocaman tepsilerde duran kızarmış kuzulara, kebaplara bakmamış bile.
Millet bozulmuş tabi. Demişler "Kaymakam bey beğenmedin mi yaptığımız hazırlıkları." Demiş "hayır, ondan değil, ben alkol almıyorum, bir çok fakir fukara varken de böyle israfları sevmiyorum." Haydaa, bu nasıl kaymakam ya, içki içmeyen kaymakam mı olurmuş..! İlçenin ileri gelenlerinden biri öne çıkmış; "biz ilk defa içki içmeyen bir kaymakam görüyoruz, kusura bakma ama içki içmeyen kaymakam mı olurmuş hahaha..." diye gülüşmüşler.
Klasik bir Türk Filmi anlatmıyorum. O yıllarda yaşanan gerçek olaylardan bahsediyorum. Diğer biri öne çıkmış; "kaymakam bey böyle olursa seni kısa zamanda görevden alırlar, bizden söylemesi" demiş. "Hem ileride vali de olamazsın..!" Şükür ki, o kaymakamlar şimdi vali de oldu, milletvekili de oldu, bakan da oldular.
O dönemler öyleydi. Devlet adamı içki içmeden asla olmazdı, yükselemezdi. Balolar, danslar ve daha neler, neler. Hakikaten dönemin Osmanlı Dışişleri bakanı Fuat Paşanın, Napolyon'un küstah isteklerine karşı tavırlı bir ifadeyle "üç yüz senedir, siz dışarıdan, biz içeriden bu devleti yıkamadık!" dediği gibi, bütün ihanet şebekeleri birleştiği halde hamdolsun bu milleti yüzyıllardır yıkamadılar ve de yıkamayacaklar inşaallah.
Ne oldu da tutmadı bu Batılılaştırma aşısı. Tutmadı işte. Milletimizin özüne, değerlerine ters olan dayatmalar tutmuyor demek ki. O kadar da uğraştılar, milletin alın terini, devletin gelirlerini, kazançlarını döktüler bu uğurda. Eskiden devam ede gelen, milletimizi en yüce millet yapan değerlerimizden ne varsa hep değiştirdiler, yerine batının kokuşmuş, necis kültürünü empoze ettiler, direneni astılar, kestiler; ama olmadı.
Bizim milletimiz Mısır'ın yaşadığı Rabia Katliamını istiklal mahkemeleriyle yıllarca yaşadı. Alim namına kimseyi koymadılar. Ama hep "siz Allahın dinine yardım ederseniz Allah da size yardım eder" ilahi vaadi tahakkuk etti ve Allah, Dini Mübînine her şeyini feda eden bu necip milletimizi her düştüğü yerden tuttu ve kaldırdı. Batılılaşmak Bâtıllaşmaktı, hesap tutmadı. Şükür ki milletimiz Hakkı terk etmedi ve Bâtıllaşmadı. Şimdi milletimizin ve devletimizin daha da yücelmesi için, dua, destek ve hiç bir şahsi beklenti olmadan çalışma zamanı.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.