Büyük düşünün büyük
FUTBOLDA en kötü şey bir maçın bütününü, ‘Nasıl olsa bir gol atar kazanırım’ düşüncesiyle oynamaktır. Rakip de bunu kabullenir gibi gözükür ve bütün maç boyu sizi uyutmanın yollarını arar.
FUTBOL ilginç bir oyun. Kazanmak için ne yapılması gerektiğini biliyorsunuz. Kadronuz, kaliteniz en az rakibiniz kadar... Deplasmandasınız…
Erken bir golle de rahatlamışsınız. Geriye ne kalıyor, iyi organize olup, işi ciddi tutup, farkı artırmak, en azından ikinci golü bulup rahatlamak. Oysa Torku Konyaspor haftalardır tersini yapıyor. Karabükspor maçı dışında. Bazen yürekli bir oyuncu gerekir maçı çevirmek için.. Bazen akıllı bir oyun kurucu işi bitirir. Ama çoğu zaman oyuna damgasını vuran ve o maçta takımın yıldızı olur birden. Rakibi sürklase eder, çaresiz bırakır… Takımının ateşi olur. Tıpkı Ömer Ali gibi…
Geçtiğimiz haftalarda takımı çok eleştirdim. Bazı oyuncuların Profesyonelliğin dışında tavırları, maç içinde oyuna fazla katılmayışları, kalitelerini sahaya yansıtmayışları yüzünden.
Beraberlik golünde özellikle dikkat ettim. Santra noktasında bütün takım birbirine bakıyor; bir yıldız çıkıp da ‘Sakin olun’ anlamında işaretler yapmıyor ve savunma oyuncularını alkışlamıyor. Yıldız işte her zaman bir takımı durdurmak yetmiyor ki. Tek başına çıkıp, direnip maçı sizden alamıyor…
Golleri atanların tamamı yabancı da olsa o forma bir Türk takımına aittir. Tarih, Türk takımı Şampiyonlar Ligi'ni kazandı, yazar. Avrupa bunu konuşur. Golleri yabancılar attı demez...
TÜRK futbolu geldi, geldi bir noktaya takıldı kaldı. Büyük takımlar açtı arayı gidiyor, deniliyor. Parası çok, saha içinde de saha dışında da güçlü, federasyonu etkiliyor, hakemleri baskı altına alıyor, deniliyor. Yabancı futbolcu sayısı artarsa ya da serbest bırakılırsa rekabet ortamı iyice kaybolacak, deniliyor.
Bu yorumların içinde haklılık payı yok değil. Ama asıl görülmesi gereken gerçek gözlerden kaçıyor, kaçırılıyor. Belki de öyle isteniyor.
Son olarak yabancı sayısıyla ilgili büyük bir tartışma yaşanıyor Türkiye’de. Kısıtlama kaldırılırsa yararı da olabilir, zararı da. Bundan büyük kar sağlayacak kulüpler de olabilir, büyük zarar edecek kulüpler de. Ama federasyon karar verirken şunu düşünmeli. Bu ülkenin futbolunu ilerletecek temel unsur kulüplerdir. Onların yurt dışındaki başarılarıdır. Onlar Avrupa çapında başarı kazanırlarsa Türk futbolu ilerler, taraftar tatmin olur.
Galatasaray’ın UEFA Kupası’nı kazanışı dünyanın her yerinde tanınan bir Türk markası yaratmıştır. Türkiye’de kazandığı şampiyonluklar değil.
Çok yabancı ülke futbolunu batırır, demek kökten yanlış!
Küçük olsun, benim olsun
Yabancı konusundaki örnekler sürüp gider. Ama biri masaya yumruğunu vuruncaya kadar kaos bitmez. Bu ülke futbolunu ileri götürmek istiyorsak, daha doğrusu bu ülkeyi ileri götürmek istiyorsak, her alanda büyük düşünmeliyiz. Büyük düşünemeyenlerden, büyük düşünmekten korkanlardan kurtulmalıyız.
Galatasaray, Fenerbahçe, Trabzonspor ve Beşiktaş ben nasıl UEFA’ya giderim hesapları yapacak takımlar değil. Katıldığı her yıl UEFA Kupası’nı kazanacak kapasitede kulüpler.
Birbirlerinden biri arayı açmasın mantığıyla hareket etmek hem G.Saray’ı hem Beşiktaş’ı hem Trabzon’u hem de Fenerbahçe’yi küçülmeye mahkum etti. Stada gelen seyircisi, transfer ettikleri futbolcusu, elde ettiği başarılar, bütçeleri birbirlerinin gerisinde kaldı. Çünkü, küçük olsun benim olsun mantığıyla yönetiliyorlar.
Yabancı futbolcu sayısı serbest bırakılırsa Anadolu kulüpleri büyük zarar mı görür?
Asla. Anadolu kulüpleri zaten büyük zararda. Uyum sağlayamayan gider, yerine büyük düşünenler gelir. Anadolu kulüpleri Türk futbolunun yapı taşıdır, ama Avrupa arenasında bir fonksiyonları yoktur.
Avrupa Torku Konyaspor’un 4. tura çıktığını hatırlamaz. Ama Konya tarihi boyunca bir daha bu başarıyı tekrarlayabileceğini düşünmez bile.
Nasıl Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor bu ülkenin tiraj, reyting ve Avrupa’daki tanıtım unsurlarıysa, UEFA için de Real Madrid, Chelsea, Barcelona, Milan, Juventus, Bayern aynı anlamı taşımaktadır. Diğerlerinin fazla bir önemi yoktur UEFA için.. Olmazsa olmaz 8 kulübü atar torbaya, yanına 24 takım daha ekler.
Dünya Kupası’nda da böyledir, Avrupa Şampiyonası’nda da. Siz üst düzey organizasyonlarda, aman küçükler ne olacak diye düşünürseniz, küçükler nasıl olsa bize dokunan yok mantığıyla büyümekten kaçar…
Yapacaksan en iyisini yap
İngiltere işi bilmiyor, Almanya işi bilmiyor, İtalya işi bilmiyor, İspanya işi bilmiyor, Fransa işi bilmiyor, Hollanda, Portekiz, Belçika işi bilmiyor. Bir tek biz biliyoruz…
Onlar yabancı sınırlarını kaldırırken siz hala kısıtlamalar peşinde koşuyorsunuz. Yabancı sayısı azaltılsın diyenler var. Yerli futbolcu piyasasının düşmesinden korkanlar var. Takımlarının vizyonu, hedefi büyürse koltuğundan olma korkusu yaşayanlar var. Önceki gün bir bankaya girdim. Nefis bir sloganları var. Büyük düşünenleri anlatan, kafaları büyük kendileri küçük insanları korkutan bir slogan…
Olacaksan en güçlüsü ol, çıkacaksan en yükseğe çık, gideceksen en uzağa git, yapacaksan en iyisini yap. Çünkü artık KOCAMAN yüreğin var!!
Galatasaraylı, Beşiktaşlı, Fenerbahçeli, Trabzonsporlu, kim olursanız olun… Hangi takımı yönetirseniz yönetin.
Şunu unutmayın; Büyük düşünün. Büyük düşünmekten de, küçük düşünenlerle savaşmaktan kaçmayın. Çünkü tarih hep büyük düşünenleri yazmıştır. Dünyaya karşı kafalarını kuma sokanları değil...
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.