CANINIZ NE KADAR DA TATLIYMIŞ…
60 ihtilalini çok iyi hatırlıyorum.
O yıllarda Adana’daydık. Taşı toprağı altın diyerek geçim derdiyle Maraş’tan Adana’ya göç etmiştik. Rahmetlik babam Adana’daki bir iplik fabrikasında çalışıyordu. Her ne kadar yaşım küçük olsa da, ihtilalin benim çocuk ruhumu nasıl etkilediğini hiç unutmuyorum.
Rahmetlik anam o yıllarda Maraş’ın geleneksel giysisi olan çarşaf giyerdi. İhtilal sonrası çarşaf giyenlerin çarşafı, şalvar giyenlerin şalvarı yırtılarak rencide ediliyorlardı.
Resmi elbiseli, apoletli bir komşumuz vardı. Zabıta’ mıydı, ormancı’ mıydı, yoksa itfaiyeci mi bilmiyorum. Çarşıda komşumuz bize doğru gelince anacığım tanıyamamış, çarşafını yırtmaya gelen bir görevli sandığı için babamın arkasına saklanmıştı.
Devletine sadık ve saygılı, vatanına aşkla bağlı o muhafazakar insanlar ne kadar itilip kakılsa da isyan etmemişlerdir. “Bin yıl sürecek kararlarla” okuma hakları ellerinden alınsa da… Başı bağlı diye askerdeki oğlunun yemin töreninden tard edilse de… “Allah bu devlete zeval vermesin” diyerek dua etmişlerdir.
Muhafazakarların normalleşme sürecine girmesini bile hazmedemiyorlar.
Sanıyorlar ki geçmiş yılların acısını çıkarıyoruz. Yani bir nevi rövanş alınıyor.
Yok öyle bir şey.
Kimsenin rakısına karışılmıyor. Kimsenin eteğinin boyu sorgulanmıyor. Kimseye “Başını neden örtmüyorsun” denmiyor. Kimseye “Benim gibi düşün… Benim gibi yaşa…” dayatması yok. Yaşlanan Avrupa örnek gösterilerek, bizim de nüfusumuz yaşlanmasın diye, yeni evlenen çiftlere “Üç çocuk yapın” tavsiyesine bile tahammül edemediler.
Canınız ne kadar da tatlıymış.
Korkmayın! Muhafazakarlar laikler gibi dayatma yapmazlar. Başı açık öğrencileri “İkna odalarında” başlarını örtmeye mecbur da etmezler. Oruç tutmayanları, namaz kılmayanları fişlemezler. Her ne kadar sanal korkularınızı gerçekmiş gibi takdim etseniz de siz de biliyorsunuz ki, özgürlüğün zirvesinde yaşıyorsunuz. “Mahalle baskısı” fantezilerinizi artık kimse yutmuyor.
Niyeti adam gibi geçinmek olan laiklere de, muhafazakarlara da bu cennet vatan yeter de artar bile. Yeter ki kimse kendi hayat biçimini karşı tarafa dayatmaya kalkmasın. Kendisi gibi düşünmeyenleri ötekileştirmesin. Kimse kendisini bu vatanın gerçek sahibi gibi görmesin.
Herkes, demokrasinin edebiyatını yapmaktansa, demokrat olmayı denesin. Demokrasinin herkese lazım olduğunu unutmasın.
Hülasa…
Demokrasi beğenmediğin fikirlere bile tahammül etme sanatıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.