CUMHURİYET DÖNEMİNDE ÇEVRE
Türkiye’nin çevre politikaları ve çevre birimleri son 30 yılda çeşitli değişikliklere uğradı ve hala değişim ve arayış içindedir. Dünya çevre konusuna ne kadar önem veriyorsa bizde en az o kadar önem veriyoruz. Şöyle bir bakarsak:
Türkiye’de çevre korumaya ilişkin görevler yetmişli yıllarda çeşitli bakanlıklar ve kuruluşlar aracılığı ile yürütülmüş, tüm bu kurumlar arasında eşgüdüm sağlamak amacıyla 1978 yılından itibaren “Başbakanlık Çevre Örgütü” ve daha sonra Çevreden Sorumlu Devlet Bakanlığı’na bağlı “Çevre Müsteşarlığı” düzeyinde yürütülmüştür.
1983’de yapılan yeni Anayasanın 56. Maddesi hem devlete hem de vatandaşlara sorumluluklar getirmektedir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir. Bunun için çevreye özen gösterme, çevre kirliliğini kaynağında önleme ve çevresel kaynakları temkinli ve rasyonel kullanma bir gereklilik olmaktadır.
Konuyla ilgili mevzuat düzenlemesi olan 2872 sayılı Çevre Kanunu 1983 yılında çıkarılmıştır. Çevreden sorumlu Devlet Bakanlığı 2872 sayılı Çevre Kanunu ile ülke genelinde çevre kaynaklarının korunması, geliştirilmesi, ortaya çıkan veya çıkacak kirliliğe karşı gerekli önlemlerin alınması konusunda sorumlu tutulmuş, bunun için 1984’te Çevre Genel Müdürlüğü kurulmuştur.
1989’da Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı kurulmuş, Özel Çevre Koruma Bölgeleri ilan edilmiş. Çevre iş ve işlemleri bu sefer tekrar Devlet bakanlığına bağlı Çevre Müsteşarlığı tarafından yürütülmeye başlamıştır.
Çevre alanında daha etkili bir kurumsal yapı oluşturmak amacıyla nihayet 21 Ağustos 1991 tarih ve 20967 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 443 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile müstakil bir Çevre Bakanlığı kuruldu. Çevre Bakanlığı tüm il merkezlerinde teşkilatlanmasını ancak 2001 yılında tamamlayabilmişti.
İllerde Çevre İl Müdürünün sekreterliğini yaptığı Mahalli Çevre Kurulları Valilerin başkanlığında çok önemli görevler üslenmiş, şehirlerin çevresel geleceğine yönelik kararlar bu kurullarda alınmıştır. Ancak günümüzde Mahalli Çevre Kurullarının yetki ve sorumlulukları doksanlı yıllara göre giderek azalmıştır.
AK Parti Hükümetleriyle birlikte 01.05.2003 tarihinde kabul edilen 4856 sayılı yasa ile Çevre ve Orman Bakanlığı birleştirilerek Çevre ve Orman Bakanlığı kuruldu. Çevre ve Orman Bakanlığı’nın görevleri arasında 2872 Sayılı Çevre Kanunu, 6831 sayılı Orman Kanunu ve 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu başta olmak üzere çevre ve ormanla ilgili mevzuatların takibini yaptılar. Çevre ile orman bir birini tamamladı, çok göze batmadı.
2011 yılına gelindiğinde Çevre ve Orman Bakanlığı kapatıldı, mülga oldu. 644 ve 645 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle Bayındırlık Bakanlığı ile Çevre birimleri birleştirildi, Orman tekrar ayrıldı ve su birimleriyle birleştirildi. Bu suretle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı adı altında iki ayrı bakanlık oluşturuldu. Halen bu bakanlıklar eliyle genel çevre hizmetleri yürütülmeye devam edilmektedir. Vatandaş çoğu hizmetin kim tarafından yürütüldüğünü karıştırabilmektedir. Öte yandan Bayındırlık Bakanlığı dominant olduğundan çevre birimleri şehircilik yanında biraz garip kaldılar.
Bu arada Cumhuriyet döneminde kurulan pek çok kurum ve kuruluşta memleketimizin havası suyu, toprağı, hayvanı bitkisi ve insan sağlığıyla ilgili konularda doğrudan ya da dolaylı görevleri üstlenmiştir. Çevre ile ilgilenmeyen birim yok desek yeridir.
Öte yandan adında çevre kelimesi geçen çevre korumayı amaç edinen yerel, bölgesel, ulusal ve uluslararası yüzlerce Sivil Toplum Örgütleri kuruldu ve çevre ile uğraşmaya devam ediyorlar.
Velhasıl Cumhuriyet döneminin son çeyreğinde dünya gündemiyle birlikte ülkemizin de gündemine giren çevre konusu binlerce insan için iş kapısı ve aş kapısı olmaya devam ediyor. Ancak bir taraftan da çevre sorunları maalesef devam ediyor.
Biz dün olduğu gibi bugün de çevre konusunun önemini vurgulamaya ve çevre sorunlarının çözümü için Çevre Bakanlığının müstakil bir bakanlık olarak hizmet vermesi gerektiğini söylemeye devam edeceğiz. Siz de buna inanıyorsanız destekleyin. Unutulmamalıdır ki Cumhuriyet halkın iradesine dayalı bir rejimdir. Kalın sağlıcakla.
ÇEVRE SÖZÜ: Eğilmez başımıza taç yaptık hürriyeti, zaferle kalbimize yazdık Cumhuriyeti…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.