Dost acı söyler
Tarım Bakanımız Sayın Faruk Çelik, gereksiz yere zam koydular diye kasapları ve fırıncıları suçluyor. Faruk Çelik samimi, iyi bir insandır. Ama bu zamların asıl sorumlusunun kendisi olduğunu her halde Sayın Bakan bilmiyor. Ülke içindeki fiyatların yüksek veya düşük seviyede seyretmesi tamamen hükümetin kontrol ettiği bir konudur. Yani piyasadaki mal ve hizmetlerin fiyatı, hükümetlerin uyguladığı politikalara göre ortaya çıkar. Kasap ve fırıncıların bu konuda bir suçu yoktur. Halkın büyük çoğunluğu bunu bilmediği için Sayın Bakanın bu çıkışları siyaseten doğrudur, oyunu arttırır ama Pazar Ekonomisine uygun şekilde işin gereği yapılmazsa, sıkıntısını yine halkımız çeker.
Bir mal veya hizmetin miktarı (Arzı) yetersizse, devlet destek uygulayarak onu arttırır. Piyasada tekel oluşmuş, bir firma fiyatları istediği gibi belirliyorsa, hükümet küçük işletmeleri destekler, o firmanın karşısına güçlü rakipler çıkarır, rekabeti canlandırır. Herkes fiyatta ve kalitede bir biriyle rekabet eder. Firmalar kendi aralarında anlaşıp, fiyatları yüksek tutuyorsa, hükümet piyasayı dengede tutmak için belediye fırını, Et Balık Kurumu, TMO vb. kamu firmaları ve kurumları kurar, varsa onları daha etkin duruma getirir. Ayrıca ülke çapındaki bu uygulamaları hiçbir firma veya şahıs yapamaz, sadece hükümetler yapabilir. Bu onların görev ve sorumlulukları arasındadır. Eski devirlerdeki gibi her şeye “Narh” koyarak değil elbette.
Özal döneminden bu yana ülke olarak benimsemiş olduğumuz ekonomik model olan ”Rekabete Dayalı Serbest Pazar Ekonomisini” öncelikle üst düzey yöneticilerimiz çok iyi bilmelidir. Ya da piyasayla ilgili işleri ehil danışmanlarla yürütmelidir. Çünkü pahalılığın çaresi, ülke olarak uyguladığımız Pazar Ekonomisinin vazgeçilmez bir gereği olan “Rekabet” ortamını sağlayıp, onu sürekli canlı tutmaktan ibarettir. Talebi karşılayacak miktarda mal arzını arttıracak politikalar uygulamak, hükümetlerin işidir. Arz– talep dengesini de iyi sağlamak gerekir. Aşırı arz da aşırı rekabete yol açar. Aşırı rekabet sebebiyle kârsız veya zararına mal satmak zorunda kalan firmalar kapanır, işi yapan kalmaz. Ayrıca aşırı rekabete dayanabilen firmalar tekel haline gelir. Bu dengeyi sürekli sağlamak, elbette kolay değildir. Ama biz bu mücadeleyi yapamazsak, “Okullar olmasa Milli Eğitim Bakanı olmak ne güzel” mantığına düşmüş oluruz. Özellikle gübre, yem, gıda gibi temel maddeleri kontrol eden Tarım Bakanlığımız, ya ekonomist bir bakan tarafından yönetilmeli, ya da bakanın Pazar Ekonomisi konusunda becerikli, ekonomist yardımcıları da olmalıdır.
1960 yılında başladığım Ziraat Okulları dâhil, 56 yıldır tarımsal eğitim, üretim, ticaret, sanayi gibi bu masanın her köşesinde yıllarını vermiş bir vatandaş olarak bizimki sadece bir hatırlatmadır. Yoksa devlet büyüklerimize akıl vermek bize düşmez. Zaten bu ekonomik modeli de ülkemize daha önce o makamlarda bulunan devlet büyüklerimiz getirmişlerdir, biz de onlardan öğrendik. Devlette devamlılık esastır. Bazı devlet büyüklerimiz köşe yazarlarını “Köşelerinde ahkâm kesiyorlar” diyerek eleştiriyor. Haksız ve zararlı yazılara elbette hepimiz karşıyız. Ama yapıcı ve isabetli eleştirilere de yöneticiler daha fazla yer ve değer vermelidir.
Tarım Bakanı danışmanı olan Sayın Musa Demirci de iyi bir insandır (Eski Tarım Bakanlarından). Ama kendi bakanlığı zamanında bence bu konuları o da bilmiyordu. O da piyasada rekabet ortamı sağlayarak fiyatları kontrol altında tutmak yerine üreticiyi, sanayiciyi suçlamayı tercih ediyordu. Kolaycı ve ilkel bir ekonomi yönetim şekli olan devletçi ekonomi taraftarıydı. Yıllar önce o Tarım Bakanıyken Konya Ticaret Odasında, Tarım Bakanıyla yapılacak olan bir istişare toplantısına katılmıştım. Yemin pahalı olduğundan şikâyet eden katılımcılara Bakan Musa Demirci cevap veriyordu: “ Bizden öncekiler devlet fabrikalarını özelleştirdiler ve vatandaşı fabrika patronlarının insafına terk ettiler” dediğinde, bakanın hiç ama hiç ekonomi bilmemesine çok üzülmüş, toplantıyı terk etmiştim. Çünkü aynı anda yem fabrikalarının aşırı rekabet sebebiyle maliyetine satışlar yaptığını ben biliyordum, Bakan bilmiyordu. Özel sektöre güvenmediği için, aslında bilmek de istemediği, konuşmalarından anlaşılıyordu. Bakan ilahiyatçı olduğu için danışmanlarının ikisini de ziraatçılardan seçmiştir. Sayın Faruk Çelik, piyasayla ilgili konular için Pazar Ekonomisini iyi bilen, bir de ekonomi danışmanı alırsa kadrosuna, belki o da unutulmaz bakanlar arasında yer alacaktır.
Mevcut et fiyatlarına göre hesap yapıp ahırını dolduran bir besici, et ithal edilirse zarar edecek ve belki de bir daha besicilik yapmayacaktır. Bizde etin pahalı olmasının en önemli sebeplerinden biri de bizim ülkemizdeki besiciliğin, böyle yanlış politikalar yüzünden sık sık zarar eden, güvenilmez bir meslek haline gelmiş olmasıdır. Okul sütü uygulaması ve fakir ülkelere yapılan süt tozu yardımı sürmelidir. Şeyh Edebalı’nın Osman Gaziye (İkisine de rahmet olsun) dediği gibi ”Bundan sonra suçlamak bize, katlanmak size”. İnşallah devlet büyüklerimize karşı saygıda kusur etmemişizdir. Allah’a emanet olunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.