Erol Sunat

Erol Sunat

Hali Berbatın Hikayesi

Hali Berbatın Hikayesi

Uzun uzun zaman önce Memleketin birinin kendi halinde bir şehrinde, fakir ve yoksul bir kadın yaşarmış. Yaşadığı mahalle geçimsiz, yağmurdan nem kapan, burnundan soluyan, insanların yaşadığı bir mahalleymiş. Kadın genç bir kadınmış amma, hayattan yediği silleler o denli ağırmış ki, çökmüş, göçmüş, hayata küsmüş bir haldeymiş. Kocası terk etmiş, iki çocuğunu kocasının anası almış, çatısı akan, berbat mı berbat bir evde yaşıyormuş. Yardım istemeye bir alt sokakta yaşayan anasına gitmiş, anası olay çıkarmış, kız kardeşleriyle bir olup, kadıncağızı öyle bir dövmüşler ki, sokakta oturanlar zor almışlar kadını ellerinden. İş aramış, iş veren olmamış. Ekmek istemiş, başka kapıya demişler. Kadın ne yaptım ben size dedikçe herkes üzerine yürüyormuş. Özellikle kocasının ailesi, oğlumuz onun yüzünden kayboldu, öldü mü sağ mı bilen yok diyormuş. Kadının iki küçük oğlu arada kaçıp geliyor, analarına ekmek katık bir şeyler alıp geliyorlarmış.

Ona herkes hali berbat diyormuş. Hem kendi ailesi hem de kocasının ailesi kadını yerden yere vurmuş. Altı ay kadar sonra kadının kocası çıkmış gelmiş. Anasının evine varmış, çocuklarına sarılmış, evlatlarım demiş nerde ananız? Adamın anası, gebermedi uğursuz, mahallesinde, bir başına, gebermeyi bekliyor. Ya sen gebert şu uğursuzu ya da ben bir güzellik yapayım. Anasıyla teyzeleri meydan dayağı attılar, gebermedi. Adam hışımla çıkmış evden koşarak kadının bulunduğu yıkıldı yıkılacak evin önüne varmış, bir tekme vurmuş kapıya, kadını kolundan yakalayıp, mahallenin ortasına sürüklemiş. Kim var kim yok herkes çıkmış seyir bakmaya.

Adam, mahalleli demiş, bu kadına hali berbat demişsiniz ya. Ben şimdi bunu geberteceğim. Hali nasıl berbat oluyormuş herkes görecek.

Hepiniz şahit olun, kocası çıktı geldi, gerekeni yaptı deyin. Elini kılıcına atmış, yerde korkudan, titreyen hali berbat kadın, yummuş gözlerini, ölümünü beklerken, bir ses dur demiş, bırak çekil o zavallının yanından. Adam, ben demiş bu kadının kocasıyım sen de kimsin? Ben babasıyım demiş. Ya bırakırsın kızımı ya da ben seni gebertirim. Hali berbatın kocası kadının kolundan yakalamış, sürüklemeye kalktığı an, hali berbatın babası, kadının kocasına öyle bir yumruk vurmuş ki, adam kapaklanmış yere. Kıpırdamadan yatıyormuş. Herkes öldü sanmış. Mahalleli korkuyla kaçışmışlar. Kadının babasının yanındaki adamlardan biri kaldırmış kadını, bir ata bindirmiş. Kadın ve babası yanındaki adamlarla birlikte çıkıp gitmişler şehirden.

Kadının kocasını hemen şifahaneye götürmüşler. Şehrin Beyi, hali berbatın babasını tanımazsınız demiş. Öyle bir baş belasıdır ki, onunla kimse uğraşamaz. Şu kadını rahat bırakın, yardım edin, bu kadar fazla uğraşmayın demedim mi? Alın başınıza belayı. Aradan beş sene geçmiş. Kadının kocası. Hali berbat kadın belli ki geberdi demiş. Anasının bulduğu bir kadınla evlenmiş. Ondan da olmuş iki çocuğu. Yeni karısının sülalesi Beye rağmen, onu şehrin Ağalığına getirmişler. Ağa konağı denen bir yerde oturmaya başlayan yeni Ağa, Bey olma hayalleri kurmaya başlamış. Yeni hanımına, sen demiş bana uğur getirdin. Hali berbat kim bilir hangi diyarda geberdi kaldı. Şimdiye kadar çoktan bir haber gelmesi lazımdı. Ondan olma oğulları mı, anasına gönderiyorum. Varisim senden olma iki yaşındaki oğlumdur. Deden bu şehrin Beyiydi. Oğlumuzda dedesinin yolundan Bey olacak.

Bir hafta sonra şehrin kapısından bir cengâver girmiş. Gözleri haricinde yüzü sarılıymış. Cengâver, şehrin kenar semtlerinden birinde bir evin önüne gelmiş atından inip, atını kapı önündeki ağaçlardan birine bağlamış. Çalmış kapıyı. Kapıyı iki yaşlı kadın açmış. Cengâver, açmış sarılı yüzünü, ana demiş çocuklarım nerde? Anası, hali berbata bak hele demiş, demek gebermedin ha. Sana verecek çocuk yok. Kadın, kapıdaki kadınları savurtmuş, dalmış içeri çocukları ana diye sarılmışlar. Teyze kızı bu sefer gebereceksin demiş atılmış üzerine hali berbat elinin tersiyle öyle bir vurmuş ki, güçlü kuvvetli kadın düştüğü yerden kalkamamış. Kadın, almış çocuklarını çıkıp gitmiş şehirden. Şehir, hali berbat geri döndü, çocuklarını anasının ve onun sülalesinin elinden çekti aldı. Ne Bey bir şey yapabildi ne de eski kocası diye günlerce dedikodularla çalkalanmış.

Aradan üç ay kadar geçmiş. Ağa şehir meydanında dolaşırken, birden bir savaşçı çıkmış yoluna. Dur demiş, çekmiş kılıcını. Ağa da çekmiş kılıcını. Bir anda meydanı kılıç şakırtıları doldurmuş. Ağa seni bildim demiş, sen hali berbatsın. Başımın belası, seni öldürmeden bana rahat yüzü yok. Kadın, duydum ki demiş Bey olmak istermişsin. Ağalık sana yetmedi mi? Ters bir kılıç darbesiyle ağanın kılıcını düşürmüş. Belindeki hançerine davranınca, hançeri tutan kolunu kesmiş atmış. Seni öldürmeden senin ve ailenin bana attığı iftirayı anlat duysun ahali. Beni nasıl sokağa attığınızı, neden çocuklarımı elimden aldığınızı da söyle. Meydandakilerden bir ihtiyar dur kızım demiş, ben anlatayım. Senin anam dediğin kadın anan değil. Öz ananı, ana bildiğin o kadın öldürdü. Baban asi ilan edildi. Kaçtı şehirden. Bir yaşlarında ya vardın ya yoktun. Şehrin Beyi, seni ana dediğin kadına verdi. Sen genç kız olduğunda az önce kolunu kestiğin adam sana talip oldu. Anası seni hiç istemedi.

Öz anan çok zengindi. Anan ölünce akrabaları hak arama diye hepsi birden sana cephe aldılar. Seni hali berbat bir hale getirmek için, sindirdiler, dövdüler, sövdüler. Kocan olacak şu adamı da sana düşman ettiler. Ortaya kin, nefret, şiddet, hakaret ne varsa girdi. Ta ki ben babana haber salıp o buraya gelinceye kadar. Görüyorum ki, beş yılda seni iyi bir cengâver olarak yetiştirmiş. Öz ananı eski kocanın şimdiki karısının dedesi olan Bey, sana analık yaptığını söyleyen esas berbat ve edepsiz kendisi olan kadına öldürttü. Çünkü baban bu meydanda o Beyin kemiklerini kırmıştı. Aylar sonra kendine geldi yapacağını yaptı. Baban bu şehre o Bey zamanında bir daha giremedi. Anlayacağın, yazık olmuş, yazık edilmiş bir hayat seninkisi…

Anasının sözünden dışarı çıkmayan eski kocan şehrin ağası. Ölürse başın belaya girer.

O sırada bir ses girmez demiş. Neden girsin ki…Birde bakmışlar şehrin Beyi. Bey, sen demiş hali berbat falan değilsin. Şehrimin berbat halini düzeltensin. Beyliğimi kurtardın. Elindeki kılıçla kadının eski kocasını delik deşik etmiş. Ben yaşadığım sürece, ağalık hakkı, senin en büyük oğlunun. Sana eziyet eden, ana bildiğin kadın ve akrabalarını, kaynanan olacak o merhametsiz ve vicdansız kadını attım zindana. Kadın sağ olun Beyim demiş. Babam beni şehrin dışında oğullarımla birlikte bekler. Bu şehirle ilgili hiçbir şey istemem.

Bey, bu şehir demiş sana hiç de layık olmadığın bir lakap taktı. Hali berbat dedi. Kendi berbat hallerini ortaya koydular aslında. Gerçekleri öğrendin gidiyorsun öyle mi? Kal bu şehirde. Bana danışmanlık yap. Hali berbat kim var. Onların elinden tutmama yardım et. Yaralarını birlikte saralım. Gitsen de dediklerimi bir düşün. Ne zaman gelirsen gel, kapım sana açık. Kadın, düşüneceğim Beyim demiş, yolcu yolunda gerek diyerek sürmüş atını çıkmış şehirden. O gittikten sonra, zindan karışmış. Yıllarca ana dediği, ana bildiği kadın. Bey demiş bizi yaşatmaz. Sürgüne gitsek, yolda hali berbat dediğimiz kadın hepimizi gebertir. Kaynanası, benim demiş dağ gibi oğlum gitti. Buradan çıkacağım, o kadını da oğlumu öldüren o Beyi de yaşatmayacağım. Bey torunu gelinimin oğlu bu şehre Bey olacak.

Gelinin adamları Beye şehir içinde bir pusu kurmuşlar ve Beyi öldü diye bir yol kenarına atmışlar. Ağanın iki yaşındaki oğlunu Bey yapmışlar. O büyüyünceye kadar da anasını Bey anası olarak şehrin başına geçirmişler. Bey anası, zindandaki kadınları serbest bıraktırdıktan sonra, kaynanasına, ana demiş, ne istersen sana vereyim. Kaynana, hali berbatın kellesini isterim. Çocuklarının da…Kadınlar yanlarına zindandaki katillerden bir sürü adam alıp çıkmışlar şehirden. Hali berbatın babası, şehirdeki adamları vasıtasıyla her şeyden haberdarmış.

Şehrin dışında öyle yaman bir tuzak kurmuş ki, hepsini kıskıvrak yakalamış.

Bu arada hali berbat, ölmek üzere olan Beyi bulmuş, ona günlerce bakmış. Bey kendine geldiğinde olanı biteni ona anlatmış. Bey, hali berbatı ve babasını da yanına alarak şehre geri dönmüşler. Bey, kendine kasteden kim varsa, hepsini şehirden sürmüş.

Anlatırlar ki; Bey, kısa bir süre sonra hali berbatla evlenmiş. Hali berbatın büyük oğlunu genç yaşında ağalık makamına getirmiş. Kadının babasını da yanına danışman olarak almış. Hali berbat, Bey kocasıyla şehirde ne kadar durumu kötü, hali perişan insan varsa, herkesin elinden tutmuş. Bir süre sonra şehirde ne düşkün ne perişan ne de fakir ve yoksul insan kalmamış. Bir daha o şehirde hiçbir kadına, eziyet edilmemiş. Hali berbatın ve Bey kocasının ahalinin elinden nasıl tuttuğu memlekette parmakla gösterilmiş. Yıllar sonra hali berbatın ağa olan oğlu şehre Bey, kardeşi de şehrin ağası olmuş. Analarının ve şehrin Beyinin izinden giderek hali berbatın hayırlı evlatları olarak anılmışlar ve anlatılmışlar.

Şehir şehire, hali berbat hali berbata, Bey Beye, Koca Kocaya, kaynana kaynanaya, teyze teyzeye, üvey ana üvey anaya, meydan meydana, ihtiyar ihtiyara, cengâver cengâvere, ahali ahaliye benzer…

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR