İki Müslüman Bilge
Konya siyaseti, ekonomisi derken, yerel yönetimleri derken arada Konya’nın tarihsel ufkunu gözden kaçırabiliyoruz.
Bu sebeple zaman zaman elimizde bulunan kaynaklara dönüyor, bilmediğimiz bir güzelliğin peşine de düşebiliyoruz.
Sözgelimi Türkiye Selçukluları alanında artık bir kutbu azam olarak niteleyebileceğimiz Prof. Dr. Mikail Bayram’ın yazmış olduğu Sadrüddin Konevi biyografisinde bahsettiği bir ayrıntının peşine düştük uzunca bir süredir.
Nasıl yazarız, nasıl ederiz bunu soruşturduk kendimizce.
Kendisi de Maliki mezhebine bağlı Endülüslü bir Arap babanın (öyle ya Mecdüddin İshak el-Endelusi’dir) oğlu Sadrüddin Konevi’nin üstadı ve üvey babası Muhyiddin Arabi’nin ünlü seyr-i süluk kitabı Fütühat-ül Mekkiyye’de bahsettiği konu bu.
İbn Rüşd ile İbn Arabi’nin mükâlemeleri ve aralarındaki ilişkiler…
İbn Arabi gerçek hayatta babasının zorlamasıyla 20 yaşlarında İbn Rüşd’ün yanına gittiğini ve görüştüklerini yazar.
İşin ilginç yanı İbn Rüşd bu görüşmede evet ve hayır demiştir sadece, İbn Arabi de öyle, Fütühat-ül Mekkiyye’de bize aktarılan husus böyle.
İbn Rüşd’ü gerçek hayatta ikinci görüşünün ise onun cenazesi dolayısıyla olduğunu yazar İbn Arabi; İbn Rüşd’ün naaşı eşeğin bir yanında kitapları diğer yanındadır.
İbn Arabi bir de misal aleminde gördüğünden bahseder İbn Rüşd’ü.
Fütühat-ul Mekkiyye’den daha detaylı öğrenebilirsiniz bunları, lakin Prof. Dr. Bayram’ın aktardığı ayrıntı bu konulardaki tüm düşüncelerimizi kökten değiştirecek önemdedir.
Prof. Dr. Bayram’ın kitabına dercettiği sema kaydına göre, Bidayetü’l-Muctehid Ve Nihâyetü'l-Muktesid adlı İbn Rüşd’e ait kitabı İbn Rüşd’ün bizzat kendisinden okumuştur İbn Arabi. Kitabın Yusufağa Kütüphanesi’nde bulunan nüshası İbn Arabi’nin öz oğlu Sadüddin Çelebi tarafından Şam’da üvey kardeşi Sadrüddin Konevi’ye hediye edilmiştir.
Bu ayrıntıya rastlayınca bir anda akıllara Fütühat-ül Mekkiyye’deki aktarımların gelmemesi imkansız elbette.
İbn Arabi yoksa gerçeğin üstünü mü örtmekte, bize gerçeği çarpıtarak mı aktarmaktadır?
Soru böyle sorulursa hata edilir elbette.
Fütühat-ül Mekkiyye çünkü ne bir biyografi kitabıdır ne de tarih!
Fütühat-ül Mekkiyye’deki aktarımlar felsefi bilgi ile tasavvufi bilgi arasındaki farkları kavratmaya dönüktür bir yerde.
Ama elbette bu, İbn Arabi’nin en azından fıkıh sahasında İbn Rüşd’e talebe olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.