“İSLAMİ TURİZMİN BAŞKENTİ”
Konya’da, şehrin gözde yerlerinde “İslami Turizmin Başkenti” yazılı, büyük tabelalar dikkati çekiyor. Gerçekten de Konya, İslami Turizm Başkenti olmuş. Baksanıza her taraf dilenci kaynıyor. Dünyadaki İslami turizmin başkentleri olan mübarek Mekke ve Medine’de de dilenci çokluğu dikkatimi çekmişti. Orada da dilencilere karışan, engelleyen yoktu. Ama arada bir fark vardı: Oradaki dilenciler hiç değilse kırmızı ışıkta, arabaların arasında dolaşmıyor, kırmızı ışıkta durmuş olan sürücüleri riske atmıyordu. Bu dilencileri bu tabelalar mı çekiyor acaba diye bazen aklımdan geçiyor doğrusu. Olabilir mi?
İŞÇİ SİCİL DEFTERİ
Baret, güvenlik kemeri, maske, gözlük gibi, iş kazalarına karşı koruyucu olarak kendisine teslim edilen malzemeyi-sıkıcı geldiği için- birçok işçi kullanmamakta direniyor. İş güvenliği kurallarını da işçilerin birçoğu yine aynı şekilde sıkıcı ve gereksiz buluyor. Koruyucu malzemeleri ve iş güvenliği kurallarını uygulatmakta ısrar ederseniz yetişmiş işçinizi elde tutamıyorsunuz. Ama –Allah korusun- bir iş kazası olsa işçi değil, işveren sorumlu oluyor.
Gelişmiş ülkelerdeki gibi işçi sicil defteri uygulaması bizde de olsa bu durum büyük ölçüde ortadan kalkacaktır. Çünkü kurallara uymamakta direnen işçilerin bu durumu o defterde görünecek ve böyle işçiler her istediği işe giremeyecektir. Ama iktidara gelip giden hükümetlerimiz maalesef bu konulara bir türlü gelemediler. “ Kazaların sonu gelmez, bu önlemler olmadıkça!”
“YEŞİL KONYA”
Daha çok şehirlerarası yol kenarlarında görmeye alıştığımız hatıra ormanlarından birçoğu ilgisizlik ve bakımsızlıktan kaderine terk edilmiş gibi bir görüntü içindedir. Buna karşın Torku’nun, takdire değer çalışmalar yaptığına şahit oluyoruz. Torku’nun bıkmadan, usanmadan fidan dikmeye devam ettiğini, bilhassa diktiği fidanların sulama ve bakımını da sürdürdüğünü görüyoruz. Ama maalesef yenilerini neredeyse hiç göremediğimiz o eski hatıra ormanlarının da bir kısmı, dikilmiş olduğu yılın üzerinden uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen hala orman denecek bir halde değildir. Elbette bu kadarı da hiç yoktan iyidir ve bir ağaç bile çok kıymetlidir. Benim eleştirim böylesine güzel, böylesine örnek girişimlerin sonuna kadar aynı heves ve heyecanla götürülmemesinedir.
Hatıra ormanı dikmek isteyenlere Orman Bakanlığı yer gösteriyor ve isterseniz dikeceğiniz ağaç sayısına göre belli bir meblağı yatırıyorsunuz, ormanı onlar tesis ediyor. Bütün bunlar çok güzel. Şehrimizin çevresi ne yazık ki, çıplak dağlarla çevrilidir. Konya Ovası da ağaç fakiri olmakla ünlenmiştir. Hal böyle olunca bu güzel teşebbüsler daha da önemli hale geliyor. Ama maalesef bu bölgede Karadeniz ve Marmara Bölgelerimiz gibi sadece fidanı dikmek yeterli olmuyor.
Orman azlığından dolayı Konya’mıza yağış az düşüyor, yağış azlığından dolayı da orman zor yetişiyor. Her yıl bir yarışma da hatıra ormanları için tertip edilebilir. Belediye hudutları artık il sınırlarına kadar uzanıyor. Bu organizasyonu Belediye ve Ağaçlandırma Müdürlüğü birlikte de yapabilirler. Belki bu yolla hatıra ormanı istekleri de tekrar canlanır. Ayrıca bu yolla mevcut hatıra ormanlarına, onları tesis edip, sonra da unutan hayırseverlerin ilgisi yeniden sağlanabilir. Bence Konya’yı çevreleyen çıplak tepeler ve dağlar da küçük-büyük parsellere bölünmelidir. Sonra şartları belirlenerek, Belediye ve Orman Bakanlığının dediği şekilde ağaçlandırmak kaydıyla arzu eden hayırseverlere, mülkiyeti devlette kalmak üzere bu parseller bedelsiz olarak verilmelidir. Sulu tarımı sınırlamak yerine ilimize daha fazla yağmur çekecek ormanlar oluşturulmalıdır. Çiftçilerimize hiç değilse tarla kenarlarında ağaç yetiştirme zorunluluğu getirilmelidir. Bunun için onlara devlet tarafından yardımcı olunmalıdır. İlimizin daha fazla yağış alabilmesi için Valiliğimiz, uzun yıllar sürecek, planlı bir ağaçlandırma seferberliği başlatmalıdır. İstenirse insanların Bursa’ya “Yeşil Bursa” dediği gibi, Konya’ya da “YEŞİL KONYA” diyeceği bir Konya meydana getirilebilir. Allah’a emanet olunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.