O KADAR ADAKLAR BOŞA MI GİTTİ ŞİMDİ?
“Batman merkeze bağlı Çayüstü köyünde yaşayan halk, sahabi Abuzer Gaffari’ye (doğrusu Ebuzer el-Gıfari olmalı) ait olduğuna inandıkları türbeye giderek adaklar adarlar, kurbanlar keserler, ibadet yaparlar, defler eşliğinde şenlikler yaparlar ve dualar ederler. Baharın başlangıcı ile birlikte türbeye yapılan ziyaretler, civar köylerden gelen insanların da katılımıyla iyice artar. Bu gelenek yaklaşık yüzyıldır bu şekilde devam eder.
Ne zamanki türbenin bulunduğu Serkevir vadisinin de yapılacak olan Ilısu Baraj projesi çerçevesinde sular altında kalacağı ortaya çıkınca, köylüler türbenin yerinin değiştirilmesini yetkililerden talep ederler. Öyle ya gözleri gibi koruyacaklar türbelerini. Bu talebi İl Turizm ve Kültür Müdürlüğü de uygun görür. Ekiplerin, türbe içinde iki gün boyunca yaptıkları kazılarda herhangi bir kalıntıya rastlanılmadığı ortaya çıkar. Bu durumu öğrenen köylüler nasıl olur diyerek donup kalırlar ve bu durumu kabullenmek istemezler. İçlerinden bazıları, mezar başka yerdedir diyerek kazıya devam ettirmeyi bile isterler. Ama nafile! Köylüler inanmak istemese de türbe diye yapılan binanın içinde herhangi bir mezar kalıntısına rastlanmaz.
Ağustos 2019’da da benzer bir durum Muğla ili Marmaris ilçesi Turgut mahallesinde de vuku bulmuştu. Burada da halk 40 yıl boyunca büyük bir İslam alimi diye adaklar adadıkları, dualar ettikleri, adına Çağbaba Türbesi dedikleri mezarın Roma döneminde yaşayan bir dövüşçüye (Diagoras) ait olduğu ortaya çıkmıştı.
Gel de üzülme bu duruma! Şayet türbe diye bilinen burada, sahabi Ebuzer el-Gıfari’ye veya İslam alimine ait bir mezar yoksa, yöre halkının yıllar yılı adadıkları adaklar, kestikleri kurbanlar, ettikleri dualar ve yaptıkları ibadetler boşa mı gitti şimdi? Bence bu aşamada halk, bunca yaptıkları ibadetlerinin kabul edilip edilmediğini Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kuruluna bir heyet göndererek öğrense iyi olacak.
Sahi ne olacak halkın bu türbelerle imtihanı! Bel bağladıkları ne kadar türbeleri varsa ellerinin altından bir bir kayıp gidiyor. Türbe diye bildikleri yerlerin içi ya boş çıkıyor ya da türbe, inandıkları zata ait çıkmıyor. Biz türbeleri böyle harcarsak bu halk nerede ibadet edecek, adak kurbanını nerede kesecek? İçindeki boşluğu nasıl giderecek?
İçinizden, Diyanet bir şeyler yapmalı dediğinizi duyar gibiyim. Diyanet ne yapsın bu konuda? Din görevlileri aracılığıyla hutbe ve vaazlarında ölülerden medet beklenmeyeceğini, onlara adaklar adanamayacağını vurgularken türbelerin içine de müftülükleri vasıtasıyla, ziyaretçilerin gözünün içine sokarcasına “Adak adanmaz, kurban kesilmez, mum yakılmaz vs” yazılı uyarılar yazdırıyor. Diyanet veya din görevlileri ne derse desin, kitaplarda din ne şekilde anlatılırsa anlatılsın, türbelerde adak adanmaz, kurban kesilmez, onlardan medet beklenmez densin; halkımız, imam bildiğini okur misali kendi inandığı dini icra ve ifa etmeye devam ediyor.
Bunca uyarılara rağmen halkımızın ekserisi kendi bildiği dini yaşamaya devam edecekse bu durumda yapılması gereken, Rıdvan Biatinin yapıldığı yerdeki ağacı kutsal görüp ibadet yapmaya gidenleri, bu inançlarından vazgeçirmek için Hz Ömer’in eline baltayı alıp kestiği gibi türbelerle halk arasındaki bağı koparmak gerekiyor. Bugün nerede, içinde türbe olan bir cami varsa orayı ya cami yapmalı ya da türbe. Cami içindeki türbeleri ya başka bir yere taşımalı ya da türbenin cami özelliği kaldırılmalı. Vatandaş camiye gidince sadece ibadetiyle ilgilenmeli. Ayrıca camide metfun kişi için dua etmeye yönelmemeli. Ne sakıncası var demeyin. Camilerin içine defnedilerek bazılarına gösterilen ihtimam, halkımızı türbelere yöneltiyor. Çünkü “Bu adam, caminin içinde yatıyor ise bunun kabristanda yatan normal mevtalara göre bir ayrıcalığı var” diye düşünüyor olmalı.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.