Abdullah Tuna

Abdullah Tuna

Özgürlük ve Siyasi Sorumluluk

Özgürlük ve Siyasi Sorumluluk

         Özgürlük; Toplumsal bir varlık olan insanın vazgeçilmez hedefi. Geçmişten günümüze insanlığın onur mücadelesi. Bu mücadele sistemli bir şekilde 18. yüzyıldan beri toplumsal yaşamda var olagelmiş ve içinde bulunduğumuz şu günlerde eskisinden daha önemli ve tartışılması gereken bir kavram haline gelmiştir. Çünkü şu günlerde bu ve bunun gibi kavramların içi boşaltılarak anlamsızlaştırılmaya çalışılmakta ve insanımızın bu gibi yüce değerlere olan inançları köreltilmektedir. Böyle olunca da insanımız zorunlu olarak bu kavramı yeniden sorgulamaya başladı.
         Bu durumda büyük ideallere ve değerlere olan inancımız yerle bir olduktan sonra çözümleri kendi iç dünyamızda aramaya başladık. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemez duruma geldik. Bildiklerimiz bize anlatılanlarla sınırlı. Şu an tek bildiğimiz, yola tek ve güçlü bireyler olarak devam etmemiz gerektiğidir.
         İçinde bulunduğumuz durum özgürlük ve sorumluluk kavramlarının ne kadar önemli ve insan onuru için ne kadar gerekli olduğunu göstermektedir. Sokaklarda yürürken güvende olmamak, doğal olmayan bir yoldan hem de senin türünden olan bir canlının direkt kendisi ya da kötü eseri sonucu hayata bir anda veda etme ihtimalinin kaygısı içimizde bir ok gibi saplanmış bulunmaktadır. Yanılgı ise tek yaşadığını sanmak, özgür karar verdiğini sanmak, sınırlı özgürlüğünün devam edeceğini sanmak.
      Unutmayalım ki hiç kimse tek başına yaşamamaktadır. İnsan sosyal ve siyasal bir varlık olarak geleceğini sorgulamak durumundadır. Aksine korku, karamsarlık ve bireysel düşünce insan gücünün, örgütlü hareketin, hepsinin ötesinde grup içinde bireyin kendi potansiyelini anlamasının önündeki ideolojik kalkandır çoğu zaman. Artık siyaseti bürokrasi, yönetme sanatı, siyasetçiyi de takım elbiseli kendilerini halka hizmete adamış bürokratlar olarak algılamak büyük bir hatadır. Bu hatanın bedeli, birbirinin farkında olmayan bireyler açısından, en basit bireysel haklarının elinden alınmasıyla sonuçlanır. Ve öyle de olmuştur nitekim.
         Hâlbuki özgür birey katılımcı, kendi gündemini kendisi yaratan, sorgulayan, kendisine verilenle yetinmeyen, dayatmalara boyun eğmeyen ve en önemlisi de kendi geleceğiyle ilgili kararlar alırken siyaseti ve siyasetçiyi sorgulayabilen kişidir. Çünkü artık ne siyaset bürokrasi ve devlete hizmet işi ne de siyasetçi kendisini ülke hizmetine adamış fedakâr insandır. İşte bütün bunlardan dolayı özgür birey tercihini yaparken kendi geleceği ile birlikte sosyal bir varlık olarak ülkesinin ve diğer insanlarında geleceğini tayin edecektir. Toplumsal bilincin zayıflaması ile birey belki daha özgürleşti ama bu durum onu pasifleştirdi yalnızlaştırdı ve daha kolay yönetilir yaptı. Özgürlüğün bağımsızlık getirmesi gerekirken esaret getirmesi gibi korkunç bir sonla karşılaştırdı. Ve bu anlayış ve dayatma biz zavallı vergisini ödeyen, önüne bakarak işine gidip gelen ve en büyük eğlencesi arkadaşlarıyla ve sevdikleriyle beraber olmak olan sıradan vatandaşlar için geliştirilmiş oldukça kullanışlı bir politik ve ideolojik paket haline getirilip önümüze konuldu. Her seferinde türlü süslerle donatılarak karşımıza çıkarılan ve açıldığında içi boş çıkan bir paket.
         Öyleyse ne yapmalıyız? Güzel ülkemiz ve sadece siyaseti bir sanat, siyasetçiyi de hizmet adamı sanarak ona güvenen değerli Türk Halkı! Sanırım artık bu kandırmaca’ ya bir son verme zamanı geldi. En azından ülke yönetmenin bu olmadığını  hatırlatma zamanı geldi. Zira Türk Milleti zor kararlar arifesine geldiği zaman neler yaptığını göstermiştir ve tarih bunun örnekleriyle doludur. Kişinin hatırlaması gereken, bizler özgür bireyler olduğumuzu sanırken birilerinin bizim adımıza kararlar aldığı gerçeğidir.

          Kısaca özetlersek geleceğimiz hakkında karar alırken inisiyatif bizim elimizde olmalı. Dolayısıyla yasama ve yürütme gibi en değerli haklarımızı devredeceğimiz kişiler emanete sadık ve ehil kişiler olmalı. Yoksa bu ülke ve insanımız hiçte hak etmediği şekilde sıkıntılar yaşayacaktır.

         Ben Türk insanının 30 Mart 2014’te en sağlıklı kararı vereceğinden eminim. Ülkemiz için hayırlısı neyse o olması dileğiyle….

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Tuna Arşivi
SON YAZILAR