19. Milli eğitim şurası…
Antalya’da gerçekleştirilen 19. Milli Eğitim Şurası sona erdi. Şura sona erdi ermesine de tartışmaları bitmedi ve uzun süre bitecek gibi de görünmüyor. Şuraya ’Anaokulu ve ilkokul 1, 2 ve 3’üncü sınıflara zorunlu din dersi verilmesi ve okullarda Osmanlıcanın seçmeli ders olarak okutulması tartışmaları damga vurdu. Bu güne kadar gerçekleştirilen Milli eğitim şuraları genellikle eğitimin sorunlarının tartışıldığı. tavsiye kararlarının alındığı ve tavsiyeden öte gitmeyen uygulanması mümkün olmayan ütopik değerlendirmelerin yapıldığı toplantılar olmuştur. Fakat 18. şurayla birlikte alınan kararların uygulandığını görüyoruz. Doğrusu da budur zaten. Uygulamayacağınız kararlar almak için günlerce toplantılar yapmaya da gerek yok.
Buraya kadar tamam hiçbir itirazımız yok. Fakat takıldığım birkaç nokta var; Bunlardan ilki ilkokul 1.ci sınıftan itibaren din dersi okutma fikri pedagoglara danışıldı mı? Çünkü din eğitimi hassas bir konu ve din eğitiminin sağlıklı verilmediği toplumların hali ortada cihat diye insanların kafasıyla top oynuyorlar da. Bırakalım başkalarını, sağlıklı bir din eğitimi almadığımız için kendi toplumumuzun hali ortada.
Mesela İnsan Hakları ve Demokrasi dersinin başka derslerin içeriğinde olması gerekçesiyle kaldırılması fikrine takıldım. Başka derslerin içinde de var gerekçesiyle kaldırılması bende en azından bu kavramların önemsenmediği izlenimini doğurdu.
Yine takıldığım ‘Öğretmen Niteliğinin Artırılması’ gerekçesiyle Eğitim fakültelerine sözlü sınavla giriş: Komisyon kararına göre, eğitim fakültelerine alınacak öğrenciler sözlü sınavla seçilebilecek. Öğretmen kalitesi ve sözlü sınav! İnsanın aklına başka şeyler geliyor.
Gelelim en önemli konuya; Cumhurbaşkanının;” İsteseniz de istemeseniz de bu ülkede Osmanlıca öğrenilecek ve öğretilecek” diye meydan okuduğu ’Osmanlıca’ konusuna; Ben tarihçi ya da dilbilimci değilim. Ama bir dilin öğretilmesi gereğinin bir meydan okuma biçiminde ifade edilmesini yadırgadım. Üstelik dil eğitimi ciddi bir altyapıyı gerektirir bizde bu altyapı var mı? Mesela bu dili (Osmanlıca diye bir dil varsa ) okutacak öğretmen var mı? Zira biz yıllardır okullarda İngilizce dersi gösteririz ama adımızı söyleyemeyiz. Üstelik Osmanlıca öğrenmek bu kadar gerekliyse dayatma yerine önceden eğitimin tüm paydaşlarıyla tartışılarak bu karar alınsaydı daha doğru olmaz mıydı?
O zaman sonuç olarak yılların eğitimcisi olarak ben de bir tespitte bulunayım. Bırakalım şovu Amacımız üzüm yemekse eğitimin her aşamasında farklı isimlerle okuttuğumuz hem de ana dilimiz olan Türk Dili’ni çocuklarımıza doğru dürüst öğretmekle işe başlayalım. Zira okuduğunu anlamaya dayalı YGS sonuçlarında Türkçe ortalamasının ne olduğunu biliyor mu sunuz? Ben size söyleyeyim 18 net. Yine okuyup ama anlamadığından dolayı yapamadığı sosyal sorularının ortalaması ise 11 net ( 40 soruda).TEOG sınavında da sonuç farklı değil.Kendi dilini bilmeyen birine başka bir dili nasıl öğreteceksiniz?
Sanırım artık bir şeyi anlamanın zamanı geldi. Okulların tabelalarını değiştirerek kalite artmıyor, dershaneleri kapatarak ve sınavın adını değiştirerek sınav gerçeği ortadan kalkmıyor, öğretmen kalitesini artırmak için sınavları sözlüye çevirmekle bu iş olmuyor. Gelin çocuklarımıza daha fazla eziyet etmeyelim.
Sahi bütün bunlar tartışılırken Milli Eğitim Bakanını gören var mı? Sanırım bütün sorun burada.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.