İslam ve terör...
İslam dini hoşgörü ve sevgi dinidir. Dolayısıyla “Terör ve İslam’ı” yan yana koymayı bırakın, bu iki kelimeyi aynı cümle içinde kullanmak bile yanlıştır. Bu gün İslam ile terörün birlikte anılması biz Müslümanlar için ayrıca bir züldür.
Kaldı ki; İslam’ın farklı inançtakiler (bunlar müşrik putperestler dahi olsa) karşısındaki tavrı da açıktır. Müslüman’ın görevi “Ben sizin kulluk ettiklerinize kulluk edecek değilim. Siz de benim kulluk ettiğime kulluk edecek değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim banadır (Kafirûn 4.5.6)” ayetine uymaktır.
Bildiğiniz gibi; geçtiğimiz günlerde Paris’ te 2012 yılında Hz. Muhammed’in karikatürlerini yayınlayarak İslam Dünyasında büyük tepki çeken “Charlie Hebdo” isimli mizah dergisine saldırı düzenlendi. Üç silahlı saldırgan aralarında derginin yayın yönetmeni ve 10 dergi çalışanı ile 2 polisinde bulunduğu 12 kişiyi öldürmüştü. Katliam boyutundaki saldırının yarattığı tepki tabii ki büyük oldu. Başta Fransa olmak üzere Avrupa’da birçok şehirde insanlar sokaklara indi ve saldırı lanetlendi. Zaten terör karşısında yapılabilecek en doğru şey de onu lanetlemek olabilirdi. Terörü lanetlemek açısından taviz vermeden sağlam durmanın tüm Müslümanların görevi olduğunu düşündüğümüzü en başta söyleyelim. Terör hiçbir koşulda kabul edilebilecek bir yöntem değildir. Bu tür saldırılar asla kabul edilemez, hoş görülemez, haklı bulunamaz. Ama bu tepki her yerde Müslümanlar katledilirken, onlar üzerinde silahlar ve kimyasallar denenirken de gösterilebilseydi Avrupalıların samimi olduğuna inanmamız daha kolay olurdu. Umarım Avrupalılar bu olaylarla birlikte kendi yarattıkları canavarın bir gün gelip kendi başına da bela olabileceğini görmüşlerdir.
Şimdi burada eğri oturup doğru konuşmak gerekir. Saldırıyı komplo teorisi ile açıklayarak terörizmi aklamak ve buna bağlı olarak terörün üzerinin örtülmesi büyük bir yanlış olacağı gibi terör ile İslam’ı aynı şey gibi sunarak Avrupa’da yükselen İslam düşmanlığını görmemekte bir o kadar yanlış olacaktır.
Dikkat ettiniz mi bilmiyorum; Saldırının yaşandığı gün aynı zamanda Fransa’da Michel Houllebecq adlı bir yazarın daha yayınlanmadan çok tartışılan kitabı “Teslimiyet”in piyasaya çıktığı gündü. Kitabın kurduğu komplo teorisine göre 2022 yılında Avrupa tamamen İslam hâkimiyetine girecektir. Bu Avrupalının ortalama ruh halini göstermektedir. Dolayısıyla Avrupa’da yayılan bu korku ve buna bağlı yükselen ırkçılığı bu saldırılardan ayrı tutmamak gerekir.
İslam adına teröre başvuran zihniyet ile batı medeniyeti adına kendisinde İslam’a ve onun Peygamberine saldırma hakkı gören ırkçılığın birbirini beslediğini görmek bu kadar zor mu? Her ikisini birden lanetlemek mümkün değil mi? Konu açıktır: Birileri İslam adına teröre başvurur, bunun karşısında diğerleri de İslam’a düşmanlık yapar, onun kutsallarına söver. Hangisinin daha önce başlattığından daha önemli olan şey bu iki ucun birbirini beslemesidir.
İslam ya da herhangi bir din adına teröre başvurmak ne kadar lanetlenmesi gereken bir durumsa herhangi bir dinin kutsallarına ve Peygamberine hakarette bir o kadar lanetlenmesi gereken bir durumdur.
Peki, bu durumda Müslümanların ve özellikle biz Müslüman Türklerin tavrı ne olmalı? Hz. Muhammed’in ve atalarımızın hoşgörü merkezli tavrı hâkim olmalıdır. İslam adına terör de İslam’a hakaret de lanetlenmelidir. Hatta şunu da belirtmeliyiz ki terörün her türlüsü de, her türlü inanca hakaret de lanetlenmelidir. Bu temel bakış açısı kırmızıçizgimiz olmalıdır.
Ama hoşgörümüz asla, İslam’a, Müslümanların Peygamberi’ne hakareti ve İslam adına terörü de kapsayacak kadar geniş değildir…
Yine bir Müslüman’ın, dinine yapılan “terörizm” hakareti karşısında yapacağı en yanlış şeyin aynen hakareti yapanların istediği gibi teröre başvurması olacağı herhalde açıktır. Birileri İslam düşmanlığı yapıyor diye terör ve vahşet haklı gösterilemeyeceği gibi, birileri İslam adına teröre kalkışıyor diye de İslam düşmanlığı haklı gösterilemez.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.