Bu yıl 3 ay 23 gün ara ile iki seçim yaşadık. Allaha şükürler olsun ki ülkemiz geçmiş yıllardaki gibi ekonomik kriz içinde değil de bu tür giderleri zorlanmadan karşılıyor. Bu tür seçimleri birçok ülkenin ekonomisi kaldıramaz. Bu kısa süre içerisinde yapılacak ikinci seçime gerek var mıydı, işte orasını bu ülkeyi idare etmeye çalışan siyasilere sormak lazım.

Aklıselim olan halkımız 7 Haziran’da yapılan seçimde hiçbir parti tek başına hükümet kurma yetkisi vermedi.

Seçim sürecindeki propaganda konuşmalarına baktığımızda sanki bir daha koalisyon pazarlığına oturmayacaklar gibiydi. CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin daha önce meclisteki küfürlü çıkışları genel başkanı ile çekişmelerini bilmeyen yok. Ancak bu sefer vekili olduğu il Yalova’da yaptıkları bardağı taşırdı. Milleti kendisinden bir hayli soğuttu. Ne diyordu vatandaş kafesinde parti propagandası yapmak isteyen sözüm ona vekile “Ben işyerimde siyaset yapılmasına müsaade etmiyorum lütfen burada siyasi konuşma yapmayın.” Vay sen misin bunu diyen aklına diline geleni söylüyor işyeri sahibine bunları iş yeri sahibinin eşi cep telefonu ile kayda almaya çalışınca bu sefer de ona dönük sataşmalar ve hakaretler havada uçuşuyor. Sonunda hemen o ilin CHP’li belediye başkanına giden İnce yahut adamları hemen işyerine sudan bahaneler ile ceza yazdırıyor. Daha sonra hıncını alamıyor kinini yenemiyor bu sefer de aynı yandaşları ile bu kafeyi kapattırıyor.

Yazıklar olsun ekmeğe mani olmak ne demektir biliyor musun ey Muharrem İnce, bunları Allah fitil fitil burnundan getirir. Yine bu Muharrem İnce’nin partisinin lideri olan Kemal Kılıçdaroğlu’nu ele alırsak bir gün ak dediğine ertesi gün kara diyor. Ülke istikrarı adına bir belirgin adımı yok, ülkemiz için kumpas kurmuş idareyi yok etmeye çalışan çetelerle işbirliği yapıyor güya onların destekçisi oluyor. Dün savunurken bugün bir TV konuşmasında “Anayasa’yı değiştirelim dedik hükümet tarafından kabul görmedi” diyebiliyor. Ankara daki kanlı patlama sonrası başbakanın liderler toplantısına katıldıktan sonra ülke menfaati için gizli tutulması gereken konuşmaları siyasi propaganda malzemesi yapabiliyor. “Daha konuşulanları söylersem başbakan zor durumda kalır” diye de polemik yapıyor.

Bunlar ülke idaresine soyunan liderlerin yapacağı şeyler değil bilakis çocukların oynadığı oyunlardır. MHP lideri Sayın Bahçeli’nin hiçbir tutar dalı budağı yok. Ne dediği ne demek istediği belli değil. Sanki seçmenini cezalandırırmışcasına daha seçim günü akşamı erken seçimden söz ediyor, ne koalisyona yanaşıyor ne çözüme yanaşıyor. Bu halk onun da ne tutarsız bir lider olduğunu gördü. Zaten yıllardır bu partilerin tek başına iktidar olamayışlarının bir sebebi ve göstergesidir bu lider olamayışları.

Kendini yazar sanan Nazlı Ilıcak isimli bir bunak kadın “1 Kasım’da nasıl Osmanlı’nın saltanatı yıkıldı ise bu 1 Kasımda da cumhuriyetin saltanatı yıkılacak” diyor. Utanmadan bu ülkede özgürlük yok diyebiliyor. Paralel yapı denen vatan hainlerinin ise PKK ile işbirlikleri o terör örgütüne yüklü miktarda parasal yardım etmeleri deşifre oldu. Demek ki şahsi menfaatler ve bireysel çıkarlar söz konusu olunca devletten yaptıkları hortumlamalar kesilince devlet yıkılmış, vatan elden gitmiş, ülke çökmüş, Suriye’den beter olmuş hiç önemli değil. Bunların yaptıkları karşısında bu kişilerin boynunu vurmak lazım değil mi?

Bir başkası, hükümete başbakana cumhurbaşkanına olmadık sözlü hakaretler yapan ağza alınmayacak sözler söyleyen HDP’li Selahattin Demirtaş, ülkemize de saldırıda bulunma cüretine kalkışan PYD Terör örgütü için övücü cümleler kuruyor ve bu lider ülkenin Cumhurbaşkanı’na ve Başbakanı’na hakaret ediyor. Ardından bu ülkede adalet arıyor diktatör arıyorsunuz. İşte adaleti ortadan kaldıran da diktatörün dik alası da sizlersiniz bu halk bunları görüyor ve cevabı dün vermiş olacak inşallah. Seçim öncesi yaptıklarından utanmayanları inşaallah sandıktaki sonuç utandıracaktır.