Şems-i Tebrizî Câmii ve Türbesi (4)
√ “Müslümanlık, arzulara karşı komadır. Kâfirlik ise, arzularına uymaktır. Mü’min kişi, kâfir olmadığından dolayı, kâfir ise; münafık olmadığı için şükretmesi gerekir. Çünkü münafıklık kâfirlikten beterdir.”
SEN ZİLLETİ İSTE...
“Bir gün Şemseddîn, Mevlâna’nın medresesinde bilgiler saçıyordu. Dedi ki: “Her şeyden ârî duru ve yüce olan Tanrı, bütün mahlûklardan üç şey istedi: Birincisi, buyuruk tutmak; İkincisi, iş beğendirmek; Üçüncüsü de, yâdında tutmak. Buyruk tutmak, ibadet etmektir. İş beğendirmek, kulluktur. Yâdında tutmak da, mârifettir. İnsanlara yük olma, onların yükünü çek ve onlardan tamahını kesme; kendi tamahını onların önün koy. Onlar, zenginliği isterlerse, sen zilleti iste.”
HAKK’IN VELİLERİ...
Hakk’ın velîleri iki türlüdür. Bazısı kibirli, bazısı mütevâzı; bazısı korkunç ve heybetli, bazısı da sevimlidir. Büyüklüğü seven, heybetli ve azametli olan velîlerin kibrine “Kibriya” derler. Velî, nefsi “Ölmeden evvel ölünüz” emriyle ölmüş ve yok olmuş kimsedir. O halde onun kibri, Allah’ın sıfatı olan “Kibriya”dandır. Çünkü beşerî vasıflar, o velîde artık mahvolmuştur. İnsanların kibirli olması, kötülenmiş olan nefistendir.” (Sultan Veled)
ŞEMS’İN HİKMETLİ SÖZLERİ
Birisi ona: Sana ulaşmak, sana ermek için ne yapayım? diye sordu.
Tenini bırak ta gel! Dedi. Allah ile kul arasında perde (engel) tendir.
Ten, dört şeyden ibarettir:
“Tenasül aleti, boğaz, mal ve can (mansıp)dır.
Hasların perdesi (onlarla Hak arasında perde olan). Taat, sevap, kerameti görmek (bu üçüne önem vermektir).”
***
İlim üç şeyden ibarettir: Zikreden dil, şükreden gönül, sabreden ten.
Cenab-ı Hakkı zikreden kişinin canından başka bütün canlar, bedenden susamış olarak çıkarlar.
İlimsiz bir vücut: Susuz bir şehir,
Perhizsiz bir vücut: Meyvesiz bir ağaç,
Utanması olmayan bir vücut: İçinde tuz bulunmayan tencere,
Çabası olmayan bir vücut: Efendisine ihtiyacı olmayan bir kul, avare bir köle gibidir.
***
Dört şey azizdir: Fakirlerin yüküne tahammül eden zengin, kanaat edip haline razı olan fakir, yaptıklarının azabından korkan günâhkâr, günahlardan sakınan âlim.
***
İlimden fayda gerek, işten afiyet, sözden nasihat.
Dünyayı isteyen kimse için kazanç ve ticaretten, âhireti isteyen için hizmet ve taattan, Mevlâ’yı isteyenler içinse, belâ ve mihnetten, ilmi isteyen için de gurbet ve zilletten başka çare yoktur.
İlmi kolaylık ve rahat içinde aramaya, bulmaya kalkışan kimse sıkıntı içinde kalır.
Sıkıntılara sabreden, kolaylığa, huzura kavuşur.
Yücelik uman kimse, çabucak zillete düşer.
Zenginlik uman, arayan fakirliğe uğrar.
Yoksulluğa sabreden kimse, zenginliğe erer.
***
Âlim kişiye üç haslet gerektir: Hoşgörürlük, tamahtan geçme ve perhizkârlık.
Her şeyin en büyüğü iki şeydir. Biri ilim ve öteki de hilim (Hoşgörürlük, tolerans)dır.
***
Biri hikmetten sordu da: Hikmet üç türlüdür buyurdu. Birincisi söz, ikincisi iş (yani ibadet), üçüncüsü didâr (sevgilinin yüzünü görmedir).
Söz hikmeti âlimlerin, iş hikmleti âbitlerin, didâr hikmeti de âriflerindir.”
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.