ŞERLER DEF OLA
Hoşgörünün başkenti olsaydı adı Konya olurdu. Ki biz bunu öyle bilir öyle anlarız ki bizi tanıyanlarda hoşgörüyü Konya'dan öğrenmişlerdir. Konya'yı Konya yapan asıl değer ise Hz. Pir'dir. O’nun söyleyip söylemediğinin tartışıldığı gündemden sonra biz onun söylediğini kabul ederek “Gel, ne olursan ol yine gel. Bizim kapımız umutsuzluk dergahı değildir” sözüyle aslında gönlümüzün ne kadar da zengin olduğu felsefesini mesaj olarak veriyoruz.
Ülke olarak gerçekten çok zor günlerden geçiyoruz. Yıllardır şer odaklı terör örgütlerinin, grup ve cemaatlerin, bazı ülkelerin maşası olmuş hainlerin maddi ve manevi zararlarını en derinlerimizde hissettik. İçimize girmiş cuntacılar, dost görünümlü düşmanlar canımızı çok acıttı. Canımız her yandığında “Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için” felsefesiyle biz olduk ve kendi yaralarımızı yine kendimiz sardık. Biliyoruz ki Türk'ün Türk’ten başka dostu, sırdaşı ve kardeşi yoktur. Siyasi gündemi sıklıkla takip etsem de siyaset yapmayı pek değil hiç sevmiyorum. Amacım şuan siyaset yapmakta değil zaten. Lakin nerelerden geldik nereye gidiyoruz dediğimizde bunun cevabını geçmişe bakarak çok daha iyi verebiliriz.
Peki, hoşgörü neydi? Kendisine aykırı gelse de her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiğince hoş görme durumudur. Ya sağduyu? Doğruyla yanlışı birbirinden ayırma ve doğru yargılama yetisi diye anlamlandırılıyor. Şimdi biz neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmiyor muyuz? Doğru olan, en temelinde barıştır. "Hep biz mi alttan alacağız? Biz korkak mıyız? Konyalı olmasa Antalya aç kalır. En son ki Antalya deplasmanında camları taşlanan otobüslerde üç saatlik yolu yedi saatte geldik. Kininizi diri tutun" gibi beylik lafları bırakmanın tam vaktidir, hatta bu vakit geldi geçiyor bile diyelim.
Elbette kabul edilebilir taşkınlıklar yaşamadık. Daha iki üç ay önce Alanyaspor deplasmanında boş taraftar otobüslerinin camları kırıldı, futbolcu ve teknik heyetimizin içinde bulunduğu takım otobüsümüz taşlandı ve ben yaşadığımız bu durumun çok terbiyesizce, ahlaksızca, sportmenlik dışı bir davranış olduğunu kaleme aldım. Bunları unutmazsak biz de mi aynı gaflete düşeceğiz? Bugün Antalya'da, Konya'da ülkemizin ticari anlamda parmakla gösterilir şehirleri arasında ve ikisi de ülke turizminin dumansız bacasıdır. Antalya'ya yaz sezonunda bir günde binin üzerinde uçak iner kalkar. Mevlana Türbesi de yılda yaklaşık iki buçuk milyon ziyaretçi kabul ederek ülkemizin en çok ziyaret edilen türbeleri arasında yerini alır. Konyalı olmazsa Antalyalı aç kalır gibi ölçüsüz, alakasız eleştirileri bir kenara bırakıp daha gerçekçi düşünmek en başta bizim kârımıza olacaktır. Dünya ekonomisinde kendine 17. sırada yer bulan Türkiye, kendi gibi Konyalısıyla, Antalyalısıyla, Ankaralı, Bursalı, Adanasıyla büyük düşünmek zorundadır. İçinde bulunduğumuz günlerde böyle küçük tatsızlıklara son veremezsek kendi olumsuzluklarımızın içerisinde ülke olarak boğulup gideriz ki futbol eğlence sektörü içerisinde yer alıyor.
TSYD'nin 48.Yıl Sporun Zirvesi adlı düzenlenen programda Şenol Güneş'in anlamlı bir konuşmasından bir kesit çok hoşuma gider. "Futbolu eskiden açlar oynar, zenginler izlerdi; şimdi zenginler oynuyor, açlar izliyor" diye kayıtlara geçen bir yoruma imza atıyor. Bu işten para kazanan bir futbolcu sahada birbirine düşman olmazken, ekmeğinin peşinde kendini tatmin eden teklifi aldığında istediği kulübe giden sporcu birbirine düşman olmazken; çoluğunun çocuğunun rızkından kesip tribünde onları izlemek isteyen taraftar neden birbirine düşman olsun.
Futbolu futbol yapan seyircidir. Allah onlardan razı olsun ki iki şehrin valisi böyle güzel düşünüyor, düşünmekle kalmayıp icraata geçirmek adına düğmeye basıyor. Emeği geçen, hoşgörü ve sağduyu bilinci içerisinde Ömer Doruk Dinlenme tesisine giden, barışa öncülük eden herkese şahsım adına teşekkür ederim. Dinimiz bile küslüğe hiç hoş bakmaz. “Bir mü’minin, din kardeşini üç günden fazla terk edip küs durması helâl değildir. Üç gün geçmişse, onunla karşılaşıp selâm versin. Eğer selâmını alırsa, her ikisi de sevapta ortak olurlar. Yok eğer selâmını almazsa, almayan günaha girmiş olur. Selâm veren ise küs durmaktan çıkmış olur” diye öğütler bulunur. Biz üzerimize düşeni, bize yakışanı her zaman ki gibi yapalım. İyilik et, denize at. Balık bilmezse Halik bilsin diyerek benim babam senin babanı döver mantığından kurtulalım. Kurtulalım ki kurtulduğumuz anda daha da büyümeye başlarız ve büyüklüğümüzü gösterelim. Taraftar olarak tüm enerjimizi oyun içerisinde temsilcimiz Atiker Konyaspor üzerinde kullanırsak her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz bu müsabakada puan yada puanları hanemize yazdırırız. Konyalı ayrıştırıcı değil birleştiricidir. Sorumlu gazetecilik bilincinde yıllardır Konyaspor'a gönül verip takip eden bir yazar olarak bu hassas döneme bir tuğla da ben koyup üzerimize düşeni yapmak adına kalemi oynatıyorum. Kin, nefret şeytandandır, bizim şerle de işimiz olmaz. Şimdi barış zamanı ve “Vakti şerifler hâyr ola, şerler def ola” diyerek büyük düşünür, Hâzret-i Pîr Mevlânâ Muhammed Celâledin-i Rumi’ye selam gönderelim.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.