Soğuk ve Ruhu Olmayan Yaşantılar İçin
Etrafınızda sürekli sıkıntılı bir yüz ifadesine sahip, yakınan, memnuniyetsiz, çabuk sıkılan ve geleceğe dair ümitlerini yitirmiş; sosyal medyada ise bu sıkıntılı durumlarına dair paylaşım yapan insanlar mı var?
Kimin yok ki.
Belki de tüm bu özelliklere sahip kişi kendimiziz.
Çevremizde bazı insanların soğuk ve ruhsuz halde olduklarını görürüz. Kimilerinin bu durumda olmasının sebebi iman etmemiş olmaları kimilerininse imanda yaşadıkları tereddütleridir. Bu insanlar imanlı bir ruhun getireceği neşeden, azim ve şevkten habersizdir ve bu konuyu hiç düşünmemişlerdir. Bu kişilerin tek amacı yaşadıkları bu sınırlı dünyada daha çok kalıp daha fazla yarar sağlamaktır. Pek çoğu imanın kendileri için ne kadar önemli olduğunun farkında olmayarak, imanlı bir hayattan uzak kalır; tüm bu sevgisizliklerinin, soğukluklarının, sıkıntılarının ve onları mutsuz eden ruhi ve bedeni rahatsızlıklarının nedeninin iman eksikliğinden kaynaklandığını fark etmezler.
Peki bu insanlar mutluluğu aramazlar mı?
Herkes gibi bu insanlar da mutluluğu ararlar. Ona ulaşmanın ise dünya hayatına dair çok daha saygın bir kimse olmak, işinde yükselmek, arkadaşlarından çok daha güzel evlerde yaşayıp arabalara sahip olmak olduğunu düşünürler. Oysa Allah’ın dininin dışında mutluluk arayan toplumlar bu zamana kadar farklı felsefeler farklı fikirler ortaya atmışlar ve bu fikirlerin kesiştiği nokta yine dünya menfaatlerine yönelik hırs ve tutkular olduğu için mutlulukları çok kısa sürmüş ya da hiç elde edememişlerdir.
Unutulmaması gereken nokta şudur ki; bir insan ne kadar büyük bir eve sahip de olsa yer tek bir oda, bir mutfak veya banyodur. 10 odalı bir eve de sahip olsa bu odaların hepsinde aynı anda olamayacaktır.
Muhteşem masalarda muhteşem yemekler bile olsa sınırlı bir varlık olduğu için doyacaktır ki aksi durumda sağlık rahatsızlıkları başlayacaktır. Ne kadar güzel, güçlü de olsa bir gün bu güzelliğin yerini kırışık bir cilt alacak, saçları beyazlayacak ve gücü gidecektir.
Rabbimiz bu durumu bir ayetinde şu şekilde bildiriyor:
Kendisini tek olarak (ve yapayalnız) yarattığım (şu adam)ı Bana bırak; Ki Ben ona, ‘alabildiğine geniş kapsamlı bir mal’ (servet) verdim. Göz önünde hazır çocuklar (verdim). Ve sayısız imkan ve fırsatları önüne serdim. Sonra, daha artırmam için tamah eder (doyumsuz istekte bulunur).
(Müddessir Suresi, 11-15)
İnsanların pek çoğu kapıldıkları hırs sebebiyle ellerinde bulunan nimetlere şükretmeyip hep daha fazlasını isterler. İşte bu durum insanlarda içten içe mutsuzluğa, soğukluğa yol açar. Siz bu insanı dünyanın en güzel yerlerin götürseniz de ona en konforlu mekanları sağlasanız da yine d bu güzelliklerden gereği gibi zevk almasını, tüm bunlardan etkilenip mutlu olmasını mümkün kılamayabilirsiniz.
O yüzden her insan bir nimeti isterken o nimetten zevk alabilecek, o güzelliği takdir edebilecek anlayışı da istemelidir. Örneğin bir karanfilin yapraklarındaki kusursuz dizilimi, kokusunu, dokusundaki yumuşaklığı fark edebilmesi daha önemlisi bu benzersiz güzelliğin büyük bir nimet olarak var edildiğini anlaması gerekir. Bunu gerçek manasıyla anlayabilecek olan kişiler de sadece iman sahipleridir. Çünkü Allah’a iman eden kimseler, dünyadaki her detayın Rabbimiz’in büyük bir lütfu olduğunun bilincindedirler. Bu kişiler çevrelerini saran nimetlerin Allah’tan olduğunun farkındadırlar ve her güzellikte Allah’ın sonsuz yaratış gücünü düşünürler. Bu, onların Allah’a olan sevgilerini ve bağlılıklarını artırır.
İman eden bir insan hayatının her anında mutlu olmayı bilir. Allah’ın nimetini azalttığı zamanlarda, kendilerine bir hastalık, sıkıntı, yokluk dokunduğunda, hoşlarına gitmeyen bir durumla karşı karşıya kaldıklarında neşelerinde herhangi bir azalma görülmez. Çünkü inananlar için iman etmek tek başına bir şükür ve neşe sebebidir. Başlarına gelen her olayın imtihanları için özel yaratıldığını bilirler. Sabrettiklerinin karşılığını Allah katında arar ve umutlarından hiçbir şey kaybetmezler. Bu düşünce, onların neşe kaynağı olur. Vicdan kullanarak hareket ettikleri için kıyas yaparlar ve kıyasla birlikte nimetlerin kıymetini daha iyi bilirler.
İman eden bir insan için nimetlere en fazla sahip olmak değildir önemli olan; ellerinde olan ne varsa onu sevgiyle ve fedakarlık ruhuyla paylaşmaktır. İnsan imanının derecesi arttıkça güzelliklerden de daha fazla zevk alır hale gelir, her konuda güzel bir yön bulup, her olayda hayır görebilir. Bu da derin bir imana vesile olur, sevmeye, sevilmeye ve büyük bir konfora vesile olur.
Unutmayalım insanların gerçek mutluluğu elde edebilmeleri Allah’a imanla mümkündür. Bu gerçek Kuran’da “... Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur.” (Rad Suresi, 28) ayetiyle haber verilmektedir.
Dünyada yaşanılan bıkkınlıktan ve soğukluk ruhundan ancak nimetlerden zevk alınarak kurtulunabilir. Her insan etrafındaki nimetlerin farkına varıp imanın güzel ahlakını yaşayarak hayatta gerçek zevke, neşeye, şevke ve anlama ulaşır.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.