Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

TÜRKİYE ÇOK ULUSLU ŞİRKETLERİN AĞINDA

TÜRKİYE ÇOK ULUSLU ŞİRKETLERİN AĞINDA

TARİHE YOLCULUK (213)

Türkiye, Yeni Dünya Düzeni’nde çok uluslu şirketlerin kurduğu küresel ağlara takılmakta,  kurtulmak yerine devletin kapitalist hegemonya şirketleriyle bütünleşme içerisine girdiği görülmektedir.

Dünya’da küresel hegemonya olarak gösterilebilecek tek devlet vardır. O da ABD’dir. 500 milyonu geçen nüfusu ve 20 trilyona avroya yaklaşan ekonomik büyüklüğüyle Avrupa Birliği (AB), ABD ve Çin’le beraber dünyadaki üç en büyük ekonomiden birisidir. AB’nin küresel politikaları genellikle ekonomi ağırlıklıdır. Askerî sahada küresel bir güç olamamıştır. Büyük bir kara göç ve mülteci baskısı altındadır. Üye ülkeler hayatî konularda bir birliktelik oluşturamamaktadır. Avrupa Birliği, Brexit, yükselen yabancı düşmanlığı, yükselen radikal sağ popülizm, İtalya ve Yunanistan gibi üyelerde iyice kendini gösteren ekonomik krizler; yükselen terör, mülteci ve göçmen krizi, gittikçe daha cüretkâr ve ‘saldırgan’ politikalar izleyen bir Rusya; NATO’nun ve AB’nin değerini sorgulayan yeni iş başı yapmış Trump yönetimi gibi çok ciddi bölgesel ve küresel sorunlarla ilgilenmek ve başa çıkmak zorundadır.

Küresel hegemonya derken askerî, siyasî, ekonomik, kültürel alanda güçlü bir yapıya sahip olan ve dünyanın jandarmalığına soyunan Amerika karşımıza çıkmakta. ABD’nin Büyük Stratejisi esas itibarıyla küresel siyasal sistemi yönlendirme, kendine tehdit olabilecek unsurları yönetme ve kontrol altında tutma amacına yöneliktir. Bu çerçevede öngörülen amaca ulaşmak için kullanılan araçlarsa şöyle sıralanmakta; askerî caydırıcılığın sürdürülmesi, nükleer silahların yayılmasını önleme, radikal siyasal/dini akımlarla mücadele, istikrarsızlık oluşturan unsurlara karşı uluslararası işbirliği, çağdaş uluslararası sistemi uluslararası örgütler kanalıyla denetim altında tutma ve gezegeni tehdit eden küresel ısınma benzeri tehditlere karşı işbirliği. Çin, Asya-Pasifik’te ekonomik olarak büyüyen bir dev olarak karşımıza çıkmakta lâkin, kültürel olarak bir hegemonya oluşturmaktan uzak görünmektedir. Yâni ABD hegemonyasına baş kaldıran bir güç olmayacağı ortadadır. Rus dış politikasında Putin’le birlikte son yıllarda izlenen gelişmeler Rusya’nın çok –kutuplu bir dünya oluşturma ve bu tür bir dünya dengesinin değer oluşturucu liderlerinden biri olabilme hedefini geriletebilecek tehditlere karşılık vermek, Suriye’deki gelişmeleri yakından takip ederek sıcak denizlere inme ve Amerika’ya enerji koridorlarında rakip olmak noktasında her fırsatı kollamaktadır. Soğuk savaş sonrası ortaya çıkan Yeni Dünya Düzeni’nde Asya’nın Yükselen Gücü Hindistan’ın, küresel bir güç olabilme yolunda savunma sistemlerine büyük meblağlarda harcama yaparak edindiği gelişmiş silah sistemleriyle bir adım attığı görülüyor. Hindistan’ı izlediği stratejik politikalar açısından bakıldığında küresel anlamda yükselen bir güç olarak tanımlamak daha yerinde olacaktır. Siyasi gücü hegemonya ve akıllı güç kavramlarına referansla ele alınan Almanya’nın ardından Güneydoğu Asya’nın en önemli  bölgesel gücü olan Japonya ise, temelde güvenlik, savunma ve stratejik alanlarında Amerika Birleşik Devletleri’ne  paralel dış politika izlemiştir.  Yâni Japonya’nın Yeni Dünya Düzeni’nde dış politikasının bir yandan Amerikan etkisinden kurtulmaya çalıştığı görülüyor.  Öte yandan Japonya, Amerika-Kuzey Kore arasındaki nükleer başlıklı füzelerle ilgili ağız dalaşı ve füze denemelerinde Japonya topraklarına düşen füzelerden son derece rahatsızlık duyarak tehdidin hangi taraftan geldiği konusunu çözmeye çalışmakla meşguldür. İngiltere’nin küresel güç olma iddiasının sürüp sürmemesi ise, Brexit’in gerek İngiltere, gerekse AB için ekonomik ve siyasi açıdan maliyet yaratacağı düşünüldüğünde esas itibariyle AB ile ilişkileri bağlamında ele alınması daha doğru bir değerlendirme olsa gerek. Fransa’nın küresel stratejileri ise aktif dış politika izleme, çok taraflı bir düzen oluşturma, uluslararası kurumları ulusal  politikasının bir uzantısı olarak kullanma, ABD’den bağımsız küresel politika oluşturma, nükleer güce sahip olma, ayrıcalıklı ilişkilerin olduğu bölgelerdeki etki alanı genişletme ve askeri müdahalede bulunma olarak özetlenebilir.

kuresellik.jpg

TÜRKİYE KÜRESE GÜÇ DENGESİNİN NERESİNDE…

Jeostratejik ve Jeopolitik konumu itibariyle üç kıtanın birleştiğ noktada ve enerji koridorlarının geçişini sağlayan coğrafi bir konuma da sahip olan Türkiye, Yeni Dünya Düzeni’nin Ortadoğu(Kenan diyarı), Kafkaslar ve Balkanlar ayakları ile Ortaasya(Türkistan)’daki Türk Cumhuriyetleriyle arasındaki dini ve kültürel bağlarını sağlamlaştırmak açısından nasıl bir küresel dış politikada takip ediyor? Küresel Güç Mücadelesinde Türkiye’nin macerası elbette önemli. Türkiye’nin yeni milenyumda bölgesel bir güç ve küresel bir aktör olma yolundaki dönüşümü iç siyaset ve dış politika merkezli olarak Rusya, Çin, ABD ve AB ile ilişkileri üzerinden değerlendirilebilir. Türkiye, Ak parti iktidarıyla birlikte kırılgan ekonomisini ve sivil siyaset üzerindeki vesayet odaklarını etkisizleştirerek demokrasisini konsolide ettikçe bölgesel ve küresel itibar kazanma ve bu kazanımlarını sürekli kılabilmek için uluslararası sistemde etkin bir aktör olmak peşindedir. Türkiye’nin bu çabalarını AK Parti ve lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın 15 yıllık iktidarı üzerinden Rusya, Çin, ABD ve AB ile ilişkilerinde bu süredeki ilerlemeler ve ket vuruşları merkeze alarak eleştirel yaklaşılabilir.

Dünyada yaşanan ve görülen küreselleşme sürecinin en can alıcı noktası ise, ulusötesi şirketlerin hâkimiyetinin yükseldiği bir süreç olarak ortaya çıkmasıdır. Bu aşamada devletin/devletlerin rolü ile tüm bu süreçleri işleten başat bir aktör olarak varlıklarını sürdürdüğü de gözden kaçmamaktadır. Buna göre küreselleşmenin devlet olgusunu dışlamaktan ziyade, devlet öncülüğünde yürütülen bir süreç olduğu, kapitalizmin her aşamasında olduğu gibi devletin küreselleşme aşamasında da değişikliğe uğradığı, devletin küresel ekonomik düzene eklemlenmeyi gerçekleştiren bir unsur olduğu görülmektedir.

Yâni bir yerde Türkiye’yi yöneten hükümetler ve irade, Yeni Dünya Düzeni’nde egemenlikleri gittikçe yükselten çokuluslu şirketlerin kurduğu global ağlara takılmakta,  kurtulmak yerine kapitalist bu şirketlerle bütünleşme içerisine girdiği görülmektedir.

 

YARIN: Sultan Abdülhamid Han ve Türk Aydınları…

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Balkan (Tarih Yazıları) Arşivi
SON YAZILAR