UZAKLARDAKİ KÜÇÜK KONYA “KONJİC” VE BOSNA HERSEK NOTLARI
Bosna Hersek Cumhuriyeti; hüznün coğrafyası. Yakın tarihte sadece Osmanlı kalıntısı ve Müslüman oldukları için soykırıma uğrayan güzel insanların memleketi. Her adımda atalarımızın izlerini görebileceğiniz, bizim terk ettiğimiz örf ve adetimizden seremonilerle karşılaşacağınız gönül bağımız olan ülke. Konjic; başkent Saraybosna’ya yaklaşık 60 kilometre uzaklıkta Neretva nehrinin güzellik kattığı kırk bin nüfuslu yerleşim yeri. Rehberimiz Akkan Bey ve yerel rehberimiz Haris Bey’in verdikleri bilgiye göre kent adını fetih sonrası gelen ilk yerleşimcilerin Konya kökenli olmasından almaktaymış ve anlamı “Küçük Konya” imiş… İkinci rivayet adını Osmanlı akıncılarının dinlendikleri yer olması nedeniyle atların yeri anlamından aldığı. Konjic, Tito’nun nükleer saldırıdan korunmak amaçlı yaptırdığı ve 1992 yılında tespit edilen İstanbul şifreli sığınağın bulunduğu yer olarak ünlü. Trabzon’un Ortahisar belediyesi 2015 yılında kardeş belediye olmuş Konjic ile. Sebilleri, çarşıları, camileri, medreseleri, köprüleri ile Osmanlı izi taşıyan Bosna Hersek özellikle Türk ve Müslümanların ancak yüreğinde insan sevgisi ve vicdan olan tüm ırk ve dinlerin mensuplarının bence mutlaka görmesi gereken bir bölge. % 45 işsizlik rakamları telaffuz edilen Bosna Hersek’te Türkiye Cumhuriyeti’nin restorasyonlarına tüm Balkan coğrafyasında olduğu gibi rastlamak mümkün ve keyif verici.
Bosna Hersek gezisi kültür ve atalarımıza saygı gezisi olarak düşünülmeli ancak geziye deniz tatili de katmak isterseniz Mostar’a seksen kilometre uzaklıktaki Neum’u düşünebilirsiniz. Geçişin Hırvatistan toprağından olması nedeniyle yeşil pasaportlu değilseniz vize almak zorundasınız. Şelaleler, parklar, nehirler ve diğer doğal güzellikler de geziye renk katıyor. Mostar, son Osmanlı kalesi Poçitel, Umut Tüneli, Baş Çarşı, Blagay Sarı Saltuk Türbesi, Lâtin Köprüsü, Sönmeyen Ateş Anıtı, müzeler, günlerce Sırp ateşi ile yanan Kütüphane, Osmanlı’nın vezirler şehri Travnik, Visoko piramitleri, Kravitse şelalesi ve elbette Aliya İzzetbegoviç’in mütevazi kabrinin bulunduğu şehitlik mutlaka görülmeli bence. Kayak tutkunları kışın Saraybosna’yı tercih edebilirler.
Bosna Hersek’te “bayramın mübarek ola”, “Allah razı ola” şeklinde yapılan Bayramlaşma; dibinde ay yıldız bulunan kulpsuz fincanda yanında iki adet kesme şeker ve rahatluk adı da verilen yumuşacık lokumla servis edilen Türk kahvesi; her yerde bulabileceğiniz demlenmiş çay; bizim ülkemizden daha dar şeritli yollarda sürücülerin birbirine ve yayalara olan saygısı dikkat çekici. Öyle ki yaya gördüklerinde trafik duruyor, klakson sesi asla duyamıyorsunuz; takip mesafesine uyum kesin kural; özellikle sinyalizasyonsuz döner kavşaklarda otobüslerin bile sıra bekleyip küçük araçlara yol vermesi ve kavşağı kimsenin kilitlememesi ülkemin trafiğindeki affedin ama azgın ve arsız sürücüleri hatırlayınca üzüntü verici. Gazi Hüsrev Bey Camisi’nde şadırvan çeşmelerinin her birinin önünde abdest almayı kolaylaştırma amaçlı konulmuş terlikleri görünce hijyene uygunluğu bir tarafa bizde olsa bu terlikler ertesi güne kalır mı sorusu aklıma geldi, cevabı düşünmek istemedim, yorumu siz değerli okurlara bırakıyorum. Saraybosna’da Konya’mın hediyesi üzerlerinde Konya ve Saraybosna yazıları; Semazen ve lâle motifleri bulunan tramvayları görmek mutluluk verdi önce. Rehberimiz ülkenin Avrupa’da tramvayın ilk kullanıldığı yerlerden olduğunu iletti ve Konya’dan gelen tramvayların eskiliği nedeniyle ray aralığının uygunluğu ile teknolojik uyumlu olduğunu, daha yeni tramvayların teknik nedenle çalıştırılamadığını söylediğinde mutluluğum burukluğa dönüştü. Konya’ma yakın geçmişe kadar hizmet veren eski tramvaylar bir anlamda ilk hizmet verdikleri anavatanlarına geri dönmüştü. Burukluğumun nedeni Konya’mın bu model tramvaylara yakın tarihe kadar muhtaç kalması ve yenilemenin gecikmesi idi.
Ülkem son yıllarda sanki Yunanistan’ı ekonomik krizden kurtarma misyonu yüklendi, vatandaşlarımız Yunan adalarına koşuyor. Yunanlılar bize aynı turistik desteği verse üzülmeyeceğim, vatandaşlarımıza velinimet muamelesi yapsa gene üzülmeyeceğim de sınır vizesi için bile ayakta, güneş altında iki –iki buçuk saat beklettikleri haberlerini üzülerek okuyorum. Şaştığım nokta ülkemde en ufak bir aksilik, düzensizlik ve kuyrukta olay çıkaran milletimin Yunanlıların ilgisiz ve umursamaz davranışlarına niçin tepki koymadıkları, geri dönme refleksi gösteremedikleri, adeta euro’larıyla rezil olmaya katlandıkları. Oysa Bosna Hersek ziyareti yapsalar değer verildiklerine, el üzerinde tutulduklarına ve saygı gördüklerine tanık olacaklar. Saygı ile.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.