1 Kasım’da neden Davutoğlu?
Ahmet Davutoğlu, dün gelmiş de siyaseti beceremiyormuş gibi bir hava estiriyorlar. Dün “Erdoğan gitsin de kim gelirse gelsin” diyerek Erdoğan’ı götürmek isteyenler, bugün de Davutoğlu’nu “acemiliği” üzerinden yıpratmaya çabalıyorlar. Elbette “köpekler istedi diye atlar ölmeyecek”.
3 Kasım 2002 seçimleri adeta halkın mevcut koalisyona bir tepkisi olarak yapıldığında ortaya çıkan tablo Yeni Türkiye’nin temellerini atacak bir imkanın doğuşunu müjdelemişti. Ne de olsa Türkiye’ye tarihinin ve coğrafyasının kazandırdığı imkanlar, yeni dönemde eski paradigmaların sınırları içinde kalınarak kullanılmayacaktı.
Önce danışman sonra bakan olarak Gül ve Erdoğan hükümetlerini, ilk yıllarda dış politikanın karanlık dehlizlerinden geçiren sonraki yıllarda dış politikaya itibar ve kimlik kazandıran isim olmuştu Ahmet Hoca, birileri bunu unutuyorlar…
O, Erdoğan döneminde İslam coğrafyasının çözüm bekleyen sorunları için kafa yorarken, ülkenin vizyonunu da pergel metaforuyla tarif etmişti. Pergelin bir ucu Ankara’da iken öbür ucu Latin Amerika’ya, Balkanlar’a ve Doğu Türkistan’a uzanıyordu. Arakan’a da Gazze’ye de gitti. Yetimin başını okşadı, mazlumlarla kucaklaştı.
Davutoğlu dış politika zemininde bir dönüşümün hem mimarı hem mühendisi oldu. Bunu yaparken hep barışın diliyle konuştu. Merkezi siyaseti de uluslar arası siyaseti de çabuk öğrendi. Endişeleri boşa çıkaracak şekilde politik bir duruş sergiledi. Başbakanlığı döneminde hiçbir vesayete pabuç bırakmadı. Paralelle mücadelede de terörle mücadelede de aynı kararlılığı gösterdi.
Bugün “Bu ülkede düzen kurma misyonu bizimdir” iddiasını seslendirebiliyorsa Ahmet Hoca, Amerika’ya, Avrupa’ya ve İsrail’e rağmen Yeni Türkiye’nin duvarları yükselecek demektir. Ne demişti bir de: “Dedelerimizin coğrafyası, bizim kuşağın coğrafyasından çok daha genişti. Torunlarımızın coğrafyası da bizimkinden daha geniş olacaktır.”
Türkiye artık küresel bir aktör haline geldi. Bunda Davutoğlu Hoca’nın katkısı çok büyük. İçeride ve dışarıda kanayan coğrafyalarda barış havzaları oluşturacak bizden başka ülke yok. Başbakan’ın da yapmak istediği şey bu değil mi? İslam dünyasında savaşları durdurup tüm bölge dışı güçleri evlerine göndermek.
Gülen yüzüyle hep uzlaşmayı arayan bu güzel insanı ve partisini, yeni bir seçime giderken terörle, arkasındaki toplumsal desteği ve oy potansiyelini zayıflatmak derdindeler. AK Parti’ye yıllarca oy vermiş kimi çevrelerin bir seçimlik oy desteğini esirgemeleri, koalisyon kurulamaması, memlekete çok pahalıya mal oldu. 7 Haziran’da Ahmet Hoca gibi bir lideri, seçilmiş Başbakan yapmayanlar, umarız oylarını bu kez düşünerek kullanacaklardır. Kamuoyu araştırmalarına bakılırsa yaşanan süreçten AK Parti’nin kazançlı çıkacağı görülüyor.
Yeni Türkiye’ye uyanan çocukların dünyasının daha güzel olacağına inanıyoruz. Savaş tüccarlarının da taşeronlarının da bu ülkede “Silahlara veda” edeceği günler yakın. Türkiye’de özgürlük ve güvenlik dengesini kurma yolunda engellere takılarak da olsa bu tarihi yolda kararlı ve başarılı adımlar atan bir Başbakanımız var. Türkiye’nin her köşesinde aynı güven ve huzur ortamı olacaksa bu Ahmet Davutoğlu ile olacak.
O’nun “Eksen” şehir dediği şehirlerden biri de Konya… Konya’nın hem vekili hem de Başbakan’ı olan bu sıradışı adamın politik duruşuna bakarak oy verecekseniz bile yüzde 70’ten fazlasını hak ediyor. 7 Haziran’da AK Parti’nin Konya’da beklenen oy oranına ulaşmamış olması nedeniyle, 1 Kasım seçimleri için “Konya’dan adaylığını koymayacak” dedikodularını boşa çıkararak Konya’yı tercih etmesi, Hoca’nın hesabını oy oranına göre yapmayacak kadar büyük düşündüğünü gösteriyor. Umarız AK Parti’ye ve Ahmet Hoca’ya bir seçimlik de olsa ders vermeye kalkanlar, gelinen durumdan ders almışlardır…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.