Gençler geldiğimiz yoldan gelmiyorlar
Dile kolay 18 milyon öğrenci ders başı yaptı. 900 bin eğitimcinin sorumluluğunda 2015-2016 eğitim öğretim yılı başladı.
Bundan 25 yıl önce daha çok gençtik. “İmam Hatip talebesinin sarığı beyaz olur, kir götürmez. Dikkatli olun” diyen hocalarımızın sıkıcı nasihatleri dün gibi aklımda. Siyasal sistemi ve toplumsal düzeni beğenmeyip her türlü ikiyüzlülüğe karşı çıktığımız, bizimkilerin bir gün yapacakları devrimi beklediğimiz zamanlardı ve kutsal vakitlere ayarlıydı saatlerimiz.
Sonra biz düzeni değiştiremeyince, düzen bizi değiştirdi. İşte o zaman düne ait ne kadar heyecanımız varsa gençlikte okuduğumuz “islami hareket”e dair bilinç kazandıran kitaplar arasında kayboldu. O kitapları okumayı bıraktığımızda artık genç olmadığımızı da anlamıştık. Artık bize bir “siyasal sistem” bağışlasalar da hala bizim diyeceğimiz bir “toplumsal düzen”imiz yoktu. Ve artık genç de değildik. Hepimizin evinde koltuk takımı vardı. En galenderimizin gelecek sene değiştirmeyi düşündüğü 25-30 bin liralık bir otomobili olmuştu. Ekseriyetimizin üzerinde başka başka sorumluluklar vardı. Kimi mücahit dostlarımız müteahhit olmuştu kimi de emrinde çalıştırdığı 80-100 kişiye “ekmek” vermenin bahtiyarlığını yaşıyordu. Kimimiz “ucuz arsa kapatırken” kimimiz de “imar tadilatı” sıkıntılarıyla boğuşuyordu. Başörtüsü ya da Çeçenistan eylemlerinde bildiri hazırlayan dostlarımız da her ne kadar sistemin memuru olmak istemeseler de daha sonraları akademik dünyanın kapılarını zorlayarak asistan olmayı tercih etmişlerdi.
Yani şartları değiştirmekle yükümlüyken şartlar tarafından değiştirilmiştik. Böyle böyle “yükselirken”, aslında “yokuş aşağı” yol aldığımızın farkında değildik. Bir şeyin farkındaydık, artık genç değildik.
Gençler… Şimdi bizim geldiğimiz yoldan gelmiyorlar. Bizim varacağımız yere de varmalarını onlardan beklemiyoruz. Çünkü insanlık yeni ilişkiler üretirken kimi toplumsal değerler de değişiyor. Gençlik değişen, eskiyen değerlere karşı yeni değerleri hayata geçirmek istiyorsa burada kurulu düzeni sorgulama da gençliğe yakışıyor ve hatta gençliğin sorumluluğu haline geliyor. Ancak kendini kontrol edebilir ve sorumluluk alabilir olduğunda gençlik işe yarayacak.
Yeni Türkiye’nin gençliği, Ali Şeriati, Seyyid Kutup, Mevdûdi okumadan da kendini gerçekleştirebilecek, kendini yetiştirebilecek. Bu gençlik için yaşadığı toplumu tanımak, bilginin peşinde ve hikmetin aydınlığında yürümek yeterli olacak. Yeter ki gençleri torna tezgahı gibi düşünce tezgahlarından geçirmeyelim.
Eğitim bizde iktidarın, gücü elinde bulunduranların henüz düşünce yapısı gelişmemiş olanlara biçim vermesi, onları şekillendirmesi istediği kalıba dökmesi olarak yorumlanıyor. Eğitilmesi gereken 20 milyon insan kitlesi kereste gibi görünüyor. Bu malzemeyi bu tornadan geçirecek tek tip, tek ebat, tek desen malzeme üretecek bir sistem için 900 bin tornacı görev yapıyor. Eğitimde hangi sisteme geçersek geçelim, ideolojik kalıplardan kurtulmadıkça değişen bir şey olmayacak.
Oysa eğitim, siz ne iseniz, ne olmak istiyorsanız, ne olmaya yakışıyorsanız, inançlarınız olarak neye uygunsanız onu olabileceğiniz bir imkânı size sunmalıdır. Düşüncesi ne olursa olsun onu yayabilecek cesaret, ferdi inisiyatife sahip bir gençliği başka türlü yetiştiremeyeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.