AĞUSTOS AYI ZAFERLERİMİZİN AYIDIR-2
1922 yılının ilk üç ayında Gazi Mustafa Kemal, orduya gelecekteki Büyük Taaaruz için emir vermiş, Anadolu halkı emperyalizmin kuklası Yunan birliklerini ve yerli işbirlikçilerini yurttan söküp atmak için yoğun hazırlıklar yapmıştı. Gazi Mustafa Kemal biliyordu ki; hazırlıksız hiçbir savaş kazanılmazdı. İnönü ve Sakarya Savaşı’nda ağır bir tokat yemiş Yunan ordusu şaşkındı… Bu şaşkınlığı fark eden İtilaf devletleri ateşkes önermiş ancak Gazi Mustafa Kemal reddetmişti.
Büyük Taarruz’un savaş planı kahraman Türk ordusunun komuta heyetince ayrıntılı tartışılmış ve işgalden Anadolu kurtuluncaya kadar savaşa devam edilmesi ölüm kalım mücadelesi verilmesinin planları en ayrıntılı şekilde uygulanacaktı. Gazi Mustafa Kemal, yanında Sovyet Büyükelçisi Aralof, Azerbaycan Büyükelçisi Abilof olmak üzere Ilgın’daki İsmet Paşa’nın savaş karargahını denetlemeye gelmişlerdi. Aralof cephedeki askerlere Kızıl Ordu’nun selamlarını getirdiğini söylemiş ve geçit töreni, savaş tatbikatı yapılmış, Gazi ve büyükelçiler birer konuşma yapmışlardır. Konya’da şehir merkezinde halk heyecanla heyeti karşılamışlar, fener alayları tertiplemişlerdir.
Şehirde gezerlerken Gazi Mustafa Kemal’e medrese öğrencilerinin askerlikten muaf tutulması isteği iletilmiştir. Bu istek karşısında Gazi Mustafa Kemal sinirlenmiş, “millet kan içinde yüzerken burada besiye çekilmişsiniz. Askere alınmanız için emir vereceğim” diyerek Aralof’a dönerek, “Savaş sona erince onlarla daha ciddi konuşacağım. Onları mali kaynaklarından, vakıflardan yoksun edeceğim bu vakıflar mollaların yaşam kaynağıdır. Dinç sağlam delikanlıların askerden kaçıran 17.000 medrese var, bu tam bir kolordu demektir” sözlerini sarfetmiştir.
Yunanlıların Polatlı kapısında olduğu dönemde savaştan kaçmaya çalışan tosuncukların yanında Ankara liseliler, İzmir liseliler, İstanbul liseliler, Konya liselileri savaşa koşmuşlardı. Bir askerin bile önemli olduğu dönemde yaşı tutmayanların bile cepheye koştuğu dönemde, bu medrese tosuncuklarının askerlikten kaçması ibretlik bir olaydır.
Ankara Lisesi onuncu sınıf öğrencisi Tahsin yaşı tuttuğu için hemen cepheye koştu ve geride bıraktığı annesine son kez şu notu yazdı, “Anne vatan için çarpışmaya gidiyorum. Dönersem görüşürüz. Şehit olursam arkamdan ağlama, iftihar et. Kafkasya’da savaşmış Şeyhşamil’in yanına cennete giderim…”
En ilginç olan ise Atatürk’ün bu gezilerini o dönemdeki P.Sabah gazetesi şöyle haberleştirdi: “Anadolu’daki Bolşevik dolapları” başlığı ve devamında, “Hele bir barış olsun, biz o Bolşevik döküntülerine Dünya’yı da, Konya’yı da göstereceğiz.” Bu işgalcilerin işbirlikçisi gazete o günlerde kurtuluş savaşını gerçekleştirecek, Türk ordusuna, komutanlarına karşı yayınlarına devam ediyordu. İşte tüm dünyaya örnek olacak emperyalizmin uşaklarını ve Yunan Ordusu bu ortamda yurdumuzdan bir daha dönmemek üzere denize döküldü. Tüm şehitlerimizi bir kere daha saygıyla anıyorum…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.