Ahlak’ı Siyasete Feda Etmek…
Biliyorsunuz;
Seçim dönemleri, sınav dönemleridir. Demokrasi, siyasi etik sınavlarıdır bunlar.
Siyaset demokrasi adına en ciddi sınavını bu süreçte verir.
Bizim ülkemizde siyaset yapmak istiyorsan; etik değerlerden vazgeçeceksin.
Çünkü bu ülkede maalesef siyaset, sorgulamamayı, kendisine verilenlerle yetinmeyi, hatta mutsuzken mutluymuş gibi alkışlamayı ve söylenenleri onaylamayı dayatıyor insana.
Hak aramaktan, özgürlük ve demokrasi istemekten,
Ahlaktan, farkında olmaktan;
İnsan gibi yaşamak istemekten; vazgeçmeyi;
Siyaseten doğru karar vermenin ancak belli kimselere ve kesimlere özgü olduğunu düşündürmeyi,
Van’ın Gürpınar ilçesine bağlı Yalınca Köyü’nün Çeli Mezrası’nda rahatsızlanan, yolların kapalı olmasından dolayı vefat eden, sonra da cansız bedeni babasının sırtında taşınan 3 yaşındaki Muharrem’in acısını yüreklerimizde duymamayı; evladı askerdeyken bir göz odada bebeği ölen bir anneyi görmezlikten gelmeyi dayatıyor insana.
Nereden mi çıkarıyorum bunları?
2014 yerel seçimleri öncesinde 17 Aralık süreciyle birlikte faili belli olmayan ya da bizim bilmediğimiz derin devlet, paralel yapılanma, çete, haşhaşi, hain gibi kavramlar ve bu kavramlar çerçevesinde tarafların birbirlerine ağza alınmayacak sözler ve ithamlarıyla siyasi gündem meşgul edilmekte ve bunun neticesinde maalesef etik siyasete feda edilmektedir. Kimdir bunlar? Nerededir? Doğrusu ben çok merak ediyorum. Gerçekten varsa böyle bir yapılanma neden devleti yönetenler meydanlarda bağırmak yerine sorumluları bulup hâkim karşısına çıkarmıyor yine merak ediyorum binlerce polis ve hukuk insanının hain ve çeteci olarak yaftalanıp hallaç pamuğu gibi atılmasının toplumda yaşattığı travmayı neden kimse dikkate almıyor? Bunun neticesinde halkın devlete, polise ve yargıya olan inancını yitirmesinin faturasını kim ödeyecek?
Hiç unutmam Hikmet Sami Türk Adalet Bakanı ve bir toplantıda cezaevlerine silah ve telefon sokulduğundan bahsediyor ve orada bulunan insanlar alkışlıyor yine ertesi gün gazeteler Bakanın dürüstlüğünden bahsediyor hâlbuki bunun bir yönetim zafiyeti ve bunun sorumlu sununda bizzat bakanın kendisi olduğunu sorgulamak kimsenin aklına gelmiyor. Bu günde aynı durum söz konusu eğer böyle bir yapılanma varsa bulup sorumlularının cezalandırılması yerine hükümet meydanlarda şikâyet ediyor. Kusura bakmayın ama halk ağlama duvar değildir. Size düşen sorumluları bulup cezalandırmak ve mağduriyetleri önlemektir. Biz bunlar yerine artık yerel seçimlerde gazete ve televizyonlarda adayların yapacakları hizmetleri dinlemek istiyoruz.
Sonuçta televizyonlara, gazetelere baktığımızda bu sınavı toplum olarak geçemedik maalesef ve yine sınıfta kaldık.
Siyasetin gündemi bunlar olunca hakikaten bir dayatmaya tabi değil miyiz sizce de?
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.