“Hoşça bak zatına kim zübde-i âlemsin sen, Merdüm-i dide-i ekvân olan âdemsin sen.”

(Şeyh Gâlib)

Âlemin özü ve varlıkların gözbebeği, yâni kâinatın çekirdeği olan hazret-i insan, Yüce Dinimiz İslâm’ın emir ve yasaklarına nasıl olur da uymaz…

***

KTO-Karatay Üniversitesi, 102 sene aradan sonra ilk dersini, şimdi müze olarak kullanılan Karatay Medresesi’nde gerçekleştirdi ya. Bu, aslında, o mekânı yapan ecdadı hatırlamak ve tarihî yapıların eskiden nasıl bir işlev gördüğüne vâkıf olmak açısından yeni nesle bir hatırlatma sadedinde güzel bir uygulama. 

İnce Minare Medresesi’nde haftada bir Cuma günleri Hadis, Sırçalı Medresesi’nde de haftada bir Perşembe günleri Fıkıh derslerinin verilmesi de; nostaljik de olsa geçmişte bu medreselerde talebelere hangi derslerin verildiği ve öğretildiğini bilmek, hatırlamak adına yerinde bir uygulama.

Prof. Dr. Hamdi Döndüren Hoca, ilk derste, öğrencilerine, aralarında Konya Ticaret Odası Başkanı ve KTO Karatay Üniversitesi Vakfı Mütevelli Heyet Başkanı Selçuk Öztürk’ün de bulunduğu bir ortamda  “İslam Dininde Emir ve Yasaklar” konusunu işlemiş.

Hamdi hoca;  “Yüce kitap Kur’an-ı Kerim’de yer alan emirler ve yasaklar insanlar için muhakkak bir fayda sağlamaktadır. İslam dininde her ibadetin insanlığa bir faydası vardır” diyerek ilahi dinlerde en önemli konuların başında “mal, can, nesil, akıl ve inancın devamlılığı” geldiğini belirttikten sonra “İnancı tam olmayan, Allah’a kulluktan nasibi olmayan kimsenin İslam'ın diğer hükümlerine uyması beklenemez. Bütün bu şartlar birbirlerini tamamladığında bir amaca hizmet etmiş olur” ifadelerine yer verdiğini, gazetelerde çıkan haberlerden öğrendim.

***

Hamdi hoca, o derste, namaz konusundan bahisle salahın ehemmiyetine vurgu yaparak şu vurucu cümleyi kullanıyor: “İnancı tam olmayan, Allah’a kulluktan nasibi olmayan kimsenin İslam'ın diğer hükümlerine uyması beklenemez.”

Eyvallah; “Namaz, yolda koymaz”.

***

Konya’nın yetiştirdiği son âlimlerinden olan Hacıveyiszâde Mustafa Hocaefendi; değil riba (faiz)nın döndüğü bankalara girmek, önünden, yanından ve gölgesinden bile geçilmemesi konusunda, bizlere tavsiyede bulunuyor. Mustafa Özdamar’ın yazdığı kitapta yer alan hatıratında.

Âlim ve münevver kişiliği gönüllerde taht kuran ve aynı zaman da Konya’daki sivil toplumun kanaat önderi olan Mustafa Kurucu Hocaefendi, bunu ifade ederken sağlam bir dayanağı ve temele tutunarak o şekilde ifade ediyor.

O ilahî dayanak ve kaynak da Bakara Sûresi’nin 279. Âyet-i Kerîmesi:

“Eğer (bu faizi terketme işini) yapmazsanız, Allah’a ve Resûlü’ne savaş açtığınızı bilin.”

***

Hemşehrimiz gazeteci-yazar Kemal Özer, köşe yazısında, faizle ilgili şunları ifade ediyor:

“Her işimizi banka ile çözüyoruz. Kendi kendine yetebilen köylü bile faiz bataklığına gömülmüş. Tarlası, bağı, bahçesi ipotekli… Okuma numarasıyla köyünden kopardığımız erkek ve kız çocukları, köyünden utanıyor ve geri dönmüyor.

Gençler evlenmek istemiyor. İstese bile evlenmek için servet gerekiyor. Ana değil, kız pazarlamacısı gibi. ABD gibi her şeyi istiyor damat adayından. Yok, neymiş lüks düğün salonu olmazsa olmazmış.

Devletimiz evlenecek çocukların paralarını bankalarda faizle nemalandırıyor ki, faiz musibetinin girmediği mide kalmasın.” (http://www.yenisoz.com.tr/biri-bu-araci-durdursun-yoksa-is-kotu-makale-17274)

***

Âlim dediğin insan, Allah ve Resûlü’ne karşı hiç savaş açar mı?..

Elbette açmaz.

Korku ve ümit arasında yaşayan ve Muhammed Ümmeti ile Konya halkının felâhı için gece yarılarına kadar gözyaşı döken ve dua eden Hacı Veyiszade Hocaefendi gibi hakiki âlimlere; 2 milyonluk metropolitanda yaşayanlar ne kadar da muhtaç.

AZİZİM DİYOR Kİ…

Allah’ım! Sen bizleri, Kapitalizmin yerli ve küresel işbirlikçileri olan bankalardan uzak eyle…

Tefecilerin alabildiğine artığı şu şehirde, faizle iş gören ve insanları iliklerine kadar sömüren yerli ve küresel tefecilerin eline düşürme.