Bunalan gençlik ve iman
Yazılarımın ana temasını iman ve genlik oluşturduğu için farklı adlarla aynı konulu yazılarıma sık sık yer veriyorum.
Hem ülkemiz hem de dünyanın birçok bölgesinde kapitalizm gençliği modern yaşam altanmacısıyla derin bir bunalım sürüklemektedir.
Çok acı ki, bizim ülkemizde bu bunalım imasızlık olarakta karşımıza çıkmakta ümmetin evlatlarını sapkın inançlara sürüklemektedir.
Modern hayat dayatması gençlerin ruhunu ihmal etmekle kalmıyor tüm hayatını kapsamı alanına alıp perişan ediyor.
Bütün ana babalara içtenlikle soruyorum:
Çocuklarımızı bu dayatmacı modern hayatın etkisinden kurtarabiliyor muyuz?
Öyle ilginç durumlarla karşılaşıyoruz ki, çocuklarımız ana babalarının koyduğu isimleri bile moderinlikten uzak diye, kendilerine göre modern isimlerle değiştiriyorlar. Bu duruma inanın sık sık rastlıyoruz.
Geçenlerde bir yerde hakim olmuş bir kızımızla karşılaştım. Kızımız “Zekiye” olan ismini “Ekin” olarak değiştirmiş.
“Zekiye” daha güzel bir isim niye değiştirdin, diye sorduğumda, “Ekin” isminin daha modern bir isim olduğu için değiştirdiğini, söyledi.
Bugün eğitim sistemimiz çocuklarımıza milli ve manevi değerlerimizi kazandırmada çok yetersiz kalmaktadır.
Aileler genel olarak çocuklarına değerlerimizin kazandırılmasından çok uzak, çocuğunun geleceği için yatırım yapıyor ama ebedî hayatını göz ardı ediyor.
Gençler; sınavlarda başarılı olmak, iyi bir okul kazanmak için başarıya zorlanırken eziliyor, yorgun düşüyor insan olmanın şuurunu da kaybediyorlar.
Tek pomplalan iyi bir iş ve kariyer.
Normalin çok ötesinde abarttığımı düşünüyor olabilirsiniz, saygıda duyarım ama azda olsa objektif bir gözle bakmaya çalışalım.
Ben bir çok ana babayla konuşuyor; ayrıca, gözlemlerimde çocuklarımızın huzursuzluğu ve bir bunalımda olduğunu görüyorum.
Yani, çocuklarımız imanla gelen iç huzurdan mahrumlar.
Oysa insan, sadece et ve kemikten ibaret değil, bir ruhu, ruhun da ihtiyaçları var. Bu ihtiyaçların başında, Allah(cc) ve Resulü Muhammed(as)’e iman gelir.
İman, sadece öğrenilen bir bilgi değil; hayatı anlamlandıran bir bakış açısıdır. İman eden bir genç, başına gelen musibetin altında ezilmez, dünya için de çalışır; ancak, dünyanın gizemine kapılmaz sabırlı olur. Bilir ki, “Rabb’i görür, işitir, iradesi olmadan” hiç bir şey olmaz.
Ama bugün gençler, en küçük bir eleştiriye dahi tahammül edemiyor, zorluklar karşısında çöküyor, hayata dair güvenleri yok; zihinleri dünya ile dolu ama kalpleri boş...
Her şey dünyevi başarıya odaklanmış, iç huzuru bulamıyorlar.
Eğitim sistemimiz çocuklara dini bilgiler veriyor gibi görünüyor ama bu bilgilerin ruhla buluşması için bir iklim oluşturamıyor, çocuğun hayatına yön veremiyor, modernzmin yıkıcı etkisinden kurtarımıyor.
Anne babalar da daha büyük bir çıkmazda; “yeter ki, çocuğu iyi bir üniversite kazansın” istiyorlar, ahireti önemli değil!
Bütün ana babalar çocuğunun dünyasını kazanması için verdiği çabanının yüzde kaçını sonsuz hayatını kazanması için veriyor, azıcık düşünelim!
Çocuğunun matematik dersini öğrenmesi için edindiği derdi, namazını kılması için ne kadar dert ediyor?
Bugün artık çocuklarımızın sadece zihnine değil, kalbine dokunan imani bir dile ihtiyacımız var.
Genç bir insan imanı kalbinde hissettiğinde kaygılarına rağmen umutlu olur, dünya sarsıldığında bile, sığınacak bir yer bulur.
Çünkü bilir: “Ben bu dünyaya başıboş gelmedim, Rabbim beni görüyor, hayatımın bir hesabı var ve ben bu hesabı düzgün vermek zorundayım.”
Sonuç olarak; bir kalbe iman yerleşmişse, o kalp dünyanın yükünü taşıyabilir.
Bir kalp imanla dolmamışsa, başarılar da, zenginlikler de o boşluğu dolduramaz.
“Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”(Ra’d Suresi, 28)
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.