BİR AVUÇ TAŞERON…
Bizim mesleğin en kötü yanı dört bir yanımızdan vebal altındayız. Herkes sesli ya da sessiz derdini, sıkıntısını, mağduriyetini size gelip anlatıyor. Bizi anlayabileni sessizce “Biliyorum bunları yazamayacaksınız ama biz derdimizi kime anlatacağız. Biz yine de size durumu aktaralım bu iş artık sizinle Allah arasında, vicdanınızla sizin aranızda. İster yaz istersen yazma” deyip gidiyorlar. Ya da telefonu kapatıveriyorlar.
Bugünkü konularımızdan birisi şu taşeronlar konusu.
Allah için kimse hükümetin bu yaptığı fedakârlığa tek laf edemez. On binlerce insan artık işine biraz daha ümitli, endişesiz gidiyor. Yastığına başını koyarken, “Yarın kapı önüne bırakılır mıyım?” diye endişe etmiyor. Kadroya girenler kadar onları aileleri yakınları yani yüzbinlerce kişinin yüzü gülüyor.
Hükümet ve devlet aslında çok büyük bir risk aldı. Büyük bir yükün altına girdi. Haaaa bunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da hakkını vermek gerekir. Cumhurbaşkanı arkasında durmasaydı hiçbir hükümet bu işi yapmaz, yapamaz sonuçta taşeronlar sürüncemede kalır giderdi.
Bu arada beni üzen bir durum daha var. Bu işte en büyük lafı eden, küreğin altına (!) giren bizim garip Ahmet Davutoğlu’na hiç kimse teşekkür dahi etmiyor. Bu iş ya olmasaydı? Bakın siz Sayın Davutoğlu’nun haline.
Neyse millet bilmese de, her şeyi herkesten iyi bilen yüce rabbim yeter.
…………….
On binlerce, yüz binlerce insan mutlu olurken arada tek tük unutulanlar ya da haksızlığa uğradıklarını söyleyip çaresizlikten kafalarını duvarlara vuranların vebali ile bugün her şeyi tam olarak yazamasak da ağlayan insanlar ve aileler adına birkaç kelamı etmeye çalışalım.
Bir haftadır birkaç işçi kardeşimizle sürekli görüşme halindeyiz. Bu insanların artık gidecek yerleri kalmayınca bize selam vermişler.
“O ne demek kardeşim? Sen de kimsin? Bu şehrin bu ülkenin devleti var mülki amirleri var, yasası var? Bulanık suda balık avlamayı bırak” diyen babayiğitler çıkabilir.
İşte biz de tam bu noktadayız.
İddia şu ki, belediyemizde taşeron işçi olarak çalışırken güvenlik soruşturmalarından geçen yazılı sınavda ise kaybeden bazı işçilerimiz belediye yöneticileri tarafından sınavda kaldıkları için(!) işlerine devam ettirilmezler.
Bu durumda yetkili yerlere müracaat ederler. “Bir yanlışlık mı vardır?” diye sorarlar. Çünkü her şey diğer arkadaşları gibi sözüm ona rayında gitmektedir.
KHK’lara göre en son müracaat edecekleri yer Valiliktir.
Burada bir komisyon toplanır ve bu insanların da belediyelerindeki işlerine devam etmesi kararı verilir. (Bize anlatılanlara göre).
Ama yine işlerine devam edemezler. Ankara’ya başvururlar. Komisyon kararını söylerler. Bize söylenen “Türkiye’de tek örnek sizde bize şimdiye kadar hiç böyle bir başvuru olmadı” derler.
Bunlar görüşmede bize anlatılanların özeti.
Yazılı olarak ise bize iletilen not şöyle idi;
“Sayın Uğur abi sana …….. Belediyesinden altı arkadaş adına yazıyorum bizler taşerondan belediye şirketine geçmek için başvuru yaptık başvurular olumlu oldu sınava girdik sınavdan olumsuz sonuç aldık (ne hikmetse) hakkımız olan valiliğe itiraz dilekçesi verdik, itirazımız kabul gördü ve olumlu sonuçlandı. Fakat Valiliğin onayını kurum kabul etmedi, siz sınavdan kaldınız dediler. Türkiye genelinde kimle görüştük ise herkes şaşırdı sadece sizler bu durumdasınız başka örneğiniz yok bazı vekil ve yetkili kişilere ulaştık ama sesimizi en iyi duyuracak sizsiniz hatta aramızda hamile arkadaş da var. Bu adaletsizliğe bu devlete karşı gelmek pahasına yapılan bu usulsüz uygulamayı umarım dile getirirsiniz hem de çok geç olmadan süreç ilerlemeden şimdiden teşekkürler abi…
Eğer arama fırsatın olur ise abi sana anlatınca şaşıracağın çok şeylerim olacak.”
…………..
Bu arkadaşların iddiasında üç bayanın yeni doğum yapmaları birinin ise hamile olması da var.
Allah için biz asla bizim yöneticilerimizin hamile ya da yeni anne olmuş kadınlarımıza böyle bir haksızlık yapacaklarına asla inanmıyoruz.
Yine de küçük bir yanlışlık olduğuna inanıp bu anlaşılmayan durumun çözüleceğini ümit ediyoruz. Eğer vatan haini değil iseler yüz binler gülerken mutlu olurken 10 kişinin ağlaması gerçekten düşündürücü oluyor, kafa karıştırıyor.
Bu arada siyasilerimizin ve yetkililerin yine engellilere yaptıkları gibi, yani hatanın düzeltilmesini ilk açıklamanın düzeltilmesini kastediyorum, emekli olanların çıkartılmaması konusunda da küçük bir babalık yapacağına inanıyorum. Çünkü öyle emekli abilerimiz var ki inanın ağlıyorlar, “Bir emekli maaşı ile nasıl evimi geçindireceğiz. Biz yine eskisi gibi çalışalım” diyorlar.
NÜFUS MÜDÜRLÜKLERİNDEKİ
“PARMAK İZİ OKUMA” CİHAZLARI
Nüfus Müdürlüklerinde yaşanan izdiham ve özellikle pasaport işlemleri için giden vatandaşların şikayeti dün de sabahın ilk saatleri itibari ile sürdü.
Mesela önceki gün ikindi saatlerinde Nüfus Müdürlüğünde pasaport için sıra beklemekten zıvanadan çıkan bir vatandaş şöyle diyordu; “Uğur Bey sizden de bir şey olmaz. 50 defa size telefon ettik. Bu konuya ciddi bir yaklaşım göstermediniz. Ben sendikadan bir arkadaş buldum. Yarın ben kendi işimi çözüyorum.”
Bir diğeri 17.12’de Selçuklu’da sistemin çöktüğünü söylüyordu.
Bir başka okurumuz ise dün sabah sanki bize müjde veriyordu;
“Sorun çözüldü. Parmak izi okuma cihazları “dandik” diyor bir görevli memur. Bir kişiyi yarım saatte okutabiliyoruz diyor. Emniyetteki parmak izi okuma cihazları nüfuslara aktarılacakmış. O zaman işlemler hızlanacak ve çile bitecek”…
İnşallah okurumuzun dediği gibidir.
Biz her soruna süratle çözüm bulan bir milletiz.
Biraz daha sabır, lütfen.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Herkes hata eder. Hata edenlerin en iyileri tövbe edenlerdir.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Çaresizlikten önüne arkasına park ettiğimiz araçların bizden sonra oradan çıkmalarını sağlamak için hiç değilse kendi ön camımıza bize ulaşılabilecek bir telefon numarasını bıraktığımız zaman daha iyi ADAM oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.