Bugünün şiiri
Hafta sonu İsmet Özel’i şehrimizde ağırladığımız günün akşamında Esam’ın ‘uzaklarınyakınlığı’ adıyla mütevellit sosyal medya hesaplarında canlı yayınlanan ‘Günümüz Şiiri’ konulu bir söyleşiye denk geldim, iki saati aşkın bir süre boyunca dikkatle dinledim. Osman Özbahçe, Hakan Şarkdemir ve akademisyen Servet Şenbül programın konuşmacılarıydı.
Türk şiirinin nereden gelip nereye gittiği, günümüz şiirinin meseleleri gibi mevzular söz konusu olunca güvenilir limanım Osman Özbahçe hocadır; çünkü o klişeci değil, özgündür, samimi ve dobradır; en mühimi de şiirin ve edebiyatımızın bilgelerindendir. Zaten aynı yerde ve aynı şeyler etrafında dönüp durulan, vasatın ve klişenin hüküm sürdüğü bu edebiyat ortamında ehil, bilge ve güvenilir çınarlara yaslanmak en doğrusu, en güzeli değil mi dostlar?
OSMAN ÖZBAHÇE KONUŞUYOR
“2010’lar Türk şiiri peş peşe patlatılan manifestolarla geçti. Ben bunların hiçbirini kendime yakın hissetmedim ve uzak durdum; bir tane de manifesto ben patlatayım demedim. Dolayısıyla bende hazır bir çerçeve yok, eğer benim de hazır kalıplarım olsaydı iş benim için de daha kolay olurdu.”
“Hayat bütünüyle ‘para’ya dönüşünce insanî şeyler, insanî ilişkiler terk edildi. Statü ve ilişki derecesi az kazanan/çok kazanana göre değişti. Günümüz şiirinin özü de kapitalizm. Bu yeni hayat tarzında din ve şuur yok, itina gösterilmiyor ve önemli görülmüyor. Bir şair, bu hayatın neyini yorumlayacak? Şiir okunmuyor diyorlar; niye okusunlar ki, herkes hayatından memnun. Diğer bir neden de şiirde başarının zaman alması, şiir uzun vadeli bir yatırımdır. Eğer hayatın belirleyici unsuru para olmasaydı daha farklı kelimeler kullanabilirdim.”
“Hasılı şiir çaba isteyen bir şey; düzyazıyı okuyup geçebilirsiniz, ama şiir öyle değil. Dolayısıyla kimse şiire çaba harcamıyor. Şiir her dönem azınlık sanatı, azınlıkların sanatı, seçkinlerin sanatı oldu. Burada şöyle bir soru akla gelebilir? Peki nasıl oluyor da şairlerin adı duyuluyor, tanınıyorlar? Ders kitapları ve şairlerin siyaset/düşünce yazıları da yazmalarından. Birincisinin pek hükmü yok. Düşünce/siyaset yazısında başarı şartı eylem. Eylem kelimesinden ömrü buna vakfetmeyi anlayacağız. Bugün hangi şairler şiire bu perspektiflerden bakı(abiliyor)lar?”
“Pek çok şiir akılda kalmıyor, neden? Vasatın egemenliği,klişe hakim çünkü. İçeriksiz ve anlamsız bir şiir yazılıyor bugün. Bizi etkilemiyor, hal böyle olunca da okunmuyor şiir.” İmza: Osman Özbahçe.
Osman Özbahçe’den sonra söz alan akademisyen Servet Şenbül ise 2000’ler şiirinin hayatı yakalamaya çalıştığını, hayatı yakalayamayan bir şiirin zaten tutunamayacağını, günümüz şiirinin aynı zamanda bir başkaldırı şiiri olarak görüldüğünü ifade etti.
ŞİİR BEREKETİ
Ne olursa olsun şiir hiçbir zaman ölmedi ve ölmeyecek inşallah; en azından temennimiz bu minvalde. Noksan, eksik hata ve yanlışların farkına varmak, tespit ve öneriler üzerinde kafa yormak çözüme/ileriye gidişte önemli bir merhaledir.
Osman Özbahçe gibi duayen bir ismin fikirleri/katkıları, dergilerde şiir konulu dosya ve metinlerin eksik olmaması (meselâ Türk Edebiyatı dergisinin mayıs sayısındaki ‘günümüz şiiri ‘dosyası) ve benzeri pek çok şey şairler, şiirimiz ve okur için şükür vesilesi çabalardır, değerlendirmek ve kıymetini bilmek gerek. Şiirimizin her bir halkasında saf tutanlar şapkalarını önlerine koyup; ‘biz nerede ne hata yaptık, neyi yanlış yapıyoruz, neler yapmalıyız?’ diye düşünmeliler.
Her yerde yazma/görünme iştiyakı şiir okumayı ve şiir üzerinde düşünmeyi unutturdu. Özbahçe gibi olmak, sosyal medyayla oyalanmaktan imtina etmek, bunca fedakârlığa katlanmak kolay mı?
Tekerin bir yerlerde patlayacağı belliyken ve dahi gelmekte olan geliyorken, arabayı devirmek, geçmişi sıfırlamak yerine geçmişin altyapısı üzerine sağlam katlar çıkılmalı. Bunun için de kanon/devrim gibi iddialı/cilalı işlere kafa yormaya bir müddet ara vermeli gençler, enerjilerini şiirimizin yarınlarına harcamalı.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.