Çevreci yıllar ve Demirel
Türkiye siyasi tarihinin çınarı 9.Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL’i ebedi istirahatgahına uğurladığımız şu günlerde herkes onu hep siyasi yanıyla değerlendirdi, ben onun çevre konularına bakışını ve onun özellikle Cumhurbaşkanlığı döneminde yaşadığımız bazı hatıralardan bahsetmek isterim.
Benim gibi yaşı ellinin üzerinde olanlar onu çok değişik yanlarıyla tanıdılar. Kendisine çok kızdığımız ve eleştirdiğimiz yanları da oldu, alkışladığımız yanları da. Ama ne olursa olun Türkiye demokrasi serüveninin en önemli şahsiyeti olarak, layık olduğu şekliyle devlet töreniyle, güllerle ve milletin tekbir sesleriyle ebediyete uğurlandı. Allah (c.c) rahmet eylesin.
Kendisinin yeniden siyaset sahnesinde önemi roller oynadığı doksanlı yılar Türkiye’nin gerçek manada çevreci yılları olmuştur. Nitekim Anavatan partisi ve rahmetli ÖZAL’la birlikte dünyadaki gelişmelere ayak uydurma ve ülkedeki değişim çabalarından biride çevre konusunda ciddi bir yapının oluşturulmasıdır. Ondan önce genel müdürlük ve müsteşarlık olarak hizmet verilen çevre konusu Müstakil Çevre Bakanlığı olarak 1991 de kurulmuştur.
Kısa bir süre sonra Başbakan olan Süleyman Demirel ‘in koalisyon hükümeti yine Çevre Bakanlığını müstakil olarak devam ettirmiş ve 1992 de Brezilya’da yapılan “Rio Çevre ve Kalkınma Konferansına” katılım sağlanmış ve alınan kararlara imza atılmıştır. Yine 1992 de Konya Çevre İl Müdürlüğü açılmıştır. Çevre Bakanlığı, iki binli yılların başında tüm yurtta teşkilatlanmasını gerçekleştirmiştir.
Çevre mevzuatları açısından pek çok yönetmelik, tüzük, genelge yine doksanlı yıllarda uygulamaya konmuştur. Çevresel Etki Değerlendirilmesi (ÇED) Yönetmeliği çok sıkı uygulanmış, yerel komisyonlar marifetiyle ve halkın katılımıyla her yatırım sorgulanır olmuştur. Mahalli Çevre Kurulları oluşturulmuş, memleketimizin havası suyu ve toprağının korunması adına çok ciddi adımlar atılmıştır.
Kısa adı TEMA olan Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı Koruma Vakfının kurucusu Hayrettin Karaca ve Nihat Gökyiğit’in anlattıklarına göre; 1992 de vakıf kurma işi gündeme geldiğinde dönemin Başbakanı olan DEMİREL çok heyecanlanmış ve bu konuyu çok önemsediğini ve kendisinin bizzat açılışına katılacağını belirtmiş ve gerçektende açılışa gelmiştir. Daha sonraki yıllarda da TEMA’nın çalışmalarına hep destek olmuştur.
Ben, o dönemde hem resmi hem de gönüllü olarak çevre koruma çalışmaları içinde yer aldım. TEMA Vakfı tarafında her yıl Kasım ayında düzenlenen erozyonla mücadele haftasındaki etkinliklerde devletin en üst düzey yetkilileri yer almıştır. 1997’de İstanbul’da yapılan törene Çevre Bakanı İmren AYKUT’un yanı sıra Cumhurbaşkanı Demirel’de katılmış ve burada KARACA ve GÖKYİĞİT’in koluna girerek bu mücadelede üçüncü ihtiyar delikanlı da benim demişti, Cumhurbaşkanı olarak Başkomutan sıfatıyla erozyonla mücadele ordusunun da Başkomutanlığını üstlenmişti. O törende yılın en başarılı Temsilcisi plaketini Demirel’in elinden almak bize nasip olmuştu.
Yine TEMA vakfının kırsal kalkınma projelerinin tanıtıldığı yemekli toplantılardan birine ev sahipliğini Çankaya’da yapmış ve buraya Konya’dan Kombassan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Haşim Bayram katılmış (Fahriye Gürler Sayar hoca hanımın kulakları çınlasın) kendilerinin masasına oturmuş ve Konya’da uygulanacak üç adet kırsal kalkınma projesine sahip çıkmıştı. (Hoş daha sonra vazgeçtiler. )
1998’de TEMA’nın “10 Milyar Meşe Toprakla Buluşuyor” projesinin ilk fidan dikim töreni için yine Çankaya köşkü bahçesini adres gösteren DEMİREL ilk meşe palamudunu toprakla buluşturmuş ve Çankaya’da bu konuda Rahmetli Rauf Denktaş ve Rahmetli İlhan ALİYEV’i de davet etmiş ve devlet töreni gerçekleştirmişti.
Bu toplantıda tören salonuna asılan “Kırk yıldır Kalkınma Köyden Başlayacaktır dediniz Elinizi bağlayan mı var?” pankartına dahi hoş görü ile yaklaşmış, konuyu espri ile geçiştirmiş, Sayın Karaca’nın gözlerine bakarak yaptığı eleştirilerini dikkatle dinlemiş ve hak vermiştir. Onun eleştirilere karşı nedenli hoş görülü olduğuna o gün bizzat şahit olmuştum.
Konya’da doksanlı yıllarda kanaat önderlerinden oluşturulan ve aralarında Milletvekili Ahmet Alkan, Diş hekimi Suphi Soğancı, Sanayici Ali İhsan Gülbahar ve Ziraat Y. Mühendisi Nurettin Kayıtmazbatır’ın da bulunduğu Konya Çalışma Gurubu olarak Cumhurbaşkanı Demirel’e Çankaya köşküne yapılan ziyarette bende yer aldım. Burada kendilerine içinde Konya’nın sorunlarının ve çözüm yollarının yer bir dosyayı teslim ettik.
Bu dosya’da Konya’nın çevre sorunları bölümünde Konya kanalizasyonu arıtma tesisi yapılması ve atık sularının deşarj edildiği kanalın ulaştığı Tuz gölündeki kirliliğin önüne geçilmesi konusu en başta yer almış ve Tuz Gölüne sahip çıkması istenmişti. Kendileri konuyu Çevre Bakanına bizzat ulaştıracaklarını ve takipçisi olacaklarını söylediler ve 2000 yılın başında Tuz Gölü Türkiye’nin 14. ve en büyük Özel Çevre Bölgesi olarak ilan edildi ve koruma altına alındı.
Demirel’in Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı sırasında bazı Vakıf Üniversitelerine orman alanlarının tahsis edilmesine destek olmasını, “Sakarya ovası patates tarlası olmakta çıkıp araba üretecek” çıkışını da tabii ki unutmayacağız.
İki binli yılların başından bu yana Çevre Bakanlığı’nın uğradığı değişiklikler (önce Çevre Orman, sonra Çevre Şehircilik), çevre mevzuatlarındaki düzenlemeler ve uygulamalar ile çevreci sivil toplum örgütlerinin çalışmalarının ne boyutta olduğunu dikkate aldığımızda doksanların çevreci yıllarını ben arıyorum, ya siz? Kalın sağlıcakla.
ÇEVRECİ SÖZÜ: Attığın her adımda bir gören olduğunu düşün. Unutma “Her Canlı Ölümü Tadacaktır”.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.