Dilden mi Gönülden mi?
Ahsen-i takvim üzere yaratılan insanın, şu âlemde tüm mevcudatın hal diliyle (lisan-ı haliyle) yaptıkları zikir ve tesbihatlarını, kendi ubudiyet, zikir ve tesbihatıyla birlikte onların manevi tahiyyatlarını da halife-i arz ünvanıyla ilan etmesi, insana verilmiş yüksek bir şereftir ve Cenab-ı Hakk’ın insana yönelik kudsi muhabbetinin neticesidir.
Kâinat büyük bir âlem, insan küçük bir âlemdir. Nasıl kâinatın cismi, maddi varlığı yanında haşir âlemi, misal âlemi, berzah âlemi gibi manevi âlemleri, semaları varsa; insanın da maddi varlığı yanında kalp âlemi, ruh âlemi, sır âlemi gibi manevi âlemleri vardır. Bu yönüyle insan, kâinat gibi oldukça geniş bir âlem içinde, ona kıyasla bir atom zerresi kadar cismiyle küçük ve önemsiz iken, maneviyatı ile Cenab-ı Hakk’ın nazdar ve sevgili bir mahlûku ve kulu olarak O’nun muhabbet-i kudsiyesine mazhar bir varlık olmuş ve halife-i arz ünvanı kendisine bahşedilmiştir.
İnsanın dilinden ve gönül dilinden söyledikleri mırıldandıkları kelimeler Yaratıcısının yüce katında o kadar önemlidir ki, her harfi, her kelimesi, hatta kelimelerdeki her duygusu ve onu takip eden her gözyaşı Rabbinin katında çok ama çok değerlidir. Rabbimiz hiç birisini zayi etmeden dil, kalb ve gönül âlemimizdeki her bir şeye, her bir harfe her bir duyguya nazar edip, karşılık vermektedir.
Dünyada kelimelerine, dil dökmelerine, ağlamalarına, nağamatına rağbet göstermeyen, sırtını dönen birçok dost bildiğin insanın rağmına, Rabbin; söylediğin her harf, her kelime ve her duyguna mukabele etmektedir, nazara almaktadır. O’nun kudsi nazarı altında yalnız değilsin ve bunu hissedersin.
Bu dünyayı vefatıyla terk eden insanların birçoğu arkalarında kendilerini fani insanların fani zihinlerinde hatırlatacak bir eser, bir işaret, bir hatıra bırakmak isterler. Hâlbuki önemli olan geçmişe değil! geleceğe, istikbale, ahirete eser bırakmaktır. Fani, yok olacak insan zihninde bir hatıra bırakmak mı? Yoksa Cenab-ı Hakk’ın yedinde, yüce katında beka (sonsuzluk) bulan ve meyvesi cennet olan bir eser bırakmak mı? İşte buna karar vermeliyiz. Birinde iki yüzlülük ve zillet; diğerinde ulvi bir şeref ve İlahi muhabbet.
Dilinle çok defa Sübhanallah (Allah her şeyden münezzehtir, O her şeyden yüce Celal, Cemal sahibidir ve tüm güzellikler O’ndandır) diyorsun. Ama! Dünyada gördüğün güzelliklere kalbini bağlıyorsun. Hem öyle bağlıyorsun ki Hakiki celal ve cemal sahibini unutuyorsun, bütün güzelliklerin O’nun celal ve cemal isimlerinin gölgesi olduğunu, hatta o güzelliklerin asıl kaynağının, membaının celal ve cemal isimleri olduğunu bildiğin halde, kalbin ne diyor? “Evim ne güzel, bahçem ne güzel, tabiat ne güzel, hayvanat ne güzel, o ne güzel, bu ne güzel! Kalbin kesrete düşmüş!
Kalbine Allah’ın sevgisini koy. Sonra dünyayı ve içindekileri o güzellikten gelen eserler olarak sev. Ancak fani olana değerince, baki olana sonsuz bir sevgi ver. Kalbinde sadece dünyevi muhabbet varsa dilinin ne söylediğinin çok da önemi yoktur.
Allahuekber diyorsun. “O her şeyden yücedir! En yüce olandır!”.
“Kuvvet ve kudret sahibi; her şeye kadir, gücü yeten; her şeye hâkim, hükmeden.”
Ama kalbin ne diyor, “Her şeye kadir olan paradır, ticarettir, mevkidir, itibardır, şöhrettir, siyasettir, vs.” Kalbine öncelikle Allahuekber’i koyup, namazın dışındaki zamanlarda aklınla, bedeninle dünyaya hükmetmelisin. Çünkü dünyaya sahip olmak için akıl, hırs, heves vs. latifeler ve beden yeterlidir, kalp ise fazladır. Kalbin dünyanın kudretine inanıyorsa; dilinin ne söylediğinin çok da önemi yoktur.
Çok defa Elhamdülillah diyorsun. “Allah'a hamdolsun, şükürler olsun. Bütün nimetler O’ndandır.” . Ama! Kalbine şükür yerine dünya hırsını koyarak dünyaya öylesine saldırıyorsun ki değil dünyaları, ayları yıldızları da verseler hırsın geçmeyecek. Sanki Rabbinin takdir ettiğinden fazlasına malik olacaksın! O halde kalbine şükrü koy; Rabbinin verdiği latife-i hırsı ise akıl ve bedenine kullan ki seni atalet ve tembellikten çalışkanlığa ve çalışmaya sevk etsin. Kalbinde dünya hırsı varsa; dilinin ne söylediğinin çok da önemi yoktur.
Rabbim, hepimizi “Kulum beni gizlice içinden zikrederse, ben de onu zatımda zikrederim.” (Buharî, Müslim) manasına mazhar eylesin. Cuma’nız mübarek olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.