TARİHE YOLCULUK (207)

Aliya İzzetbegoviç “Hayat fenomen değil; mucizedir” diyor.  Gerçekten hayat bir mucize! İnsanın ana rahminden dünyaya gözlerini açması bile başlı başına bir mucizedir. İlk insan olan Hazret-i Âdem’in yaratılışı da bir mucizeden ibarettir.

Kısa adı AKSED olan Aliya İzzetbegoviç Kültür Sanat ve Eğitim Derneği Başkanı İbrahim Günay, yeni yılın başında iki güzel hediye takdim etmişti.

Bu armağanlardan ilki “İslâmî Yeniden Doğuşun Sorunları”, diğeri de “Köle Olmayacağız” başlıklı Aliya İzzetbegoviç’e ait kitaplar idi.

Uzun saçlarıyla dikkatleri üzerine çeken AKSED Başkanı İbrahim Bey, Aliya İzzetbegoviç Camisi’nde bulunan dernek binasına zaman zaman davet eder, biz çaylarımızı yudumlarken daha başka hediyeler de takdim ederdi. Bu hediyelerden dolayı kendisine teşekkür ediyorum. Onun en hoşuma giden büyük özelliği ise, sivil toplum kuruluşlarının etkinliklerini kaçırmamaya gayret etmesi ve konferansları takip ederek kulaktan beslenmesidir. Bu da onun takdire şayan bir tarafı olarak görülebilir. Zaman zaman da dernek olarak değişik sosyal ve kültürel faaliyetlerin altına imza da atmıştır.

Hediye ettiği kitaplarda çok önemli bilgiler var. Onun bir sözü var ki çok hoşuma gider. Aliya diyor ki; “Hayat fenomen değil; mucizedir.”

Fenomeni “varlığı idrak edilen bir olgu veya şuura yansıyan şey” olarak tanımlarsak hayatın bir hâdise ve vakıadan ibaret olmadığı görülecektir. Gerçekten hayat bir mucize! İnsanın ana rahminden dünyaya gözlerini açması bile başlı başına bir mucizedir. İlk insan olan Hazret-i Âdem’in yaratılışı bile bir mucizeden ibarettir. En mükemmel şekilde yaratıldığı için aynı zaman da mükerremdir.  En güzel sıfatlar âdeme aittir. Hayvandan ayıran hususiyetleriyle birlikte hazret-i insan, başlı başına okunması gereken bir kitaptır. Tarih okumalarında “Tarih içinde elimizden geleni yapmak zorundayız, ancak tarihin seyri bize bağlı değildir. Ve aslında bu, gerçekten iyi bir şeydir” diyen Bosna Hersek Cumhuriyeti Devlet Başkanı Aliya İzzetbegoviç, “Ahlâk sadece insana aittir. Tabiatıyla ahlâksızlık da” sözüyle insanı hayvandan ayıran özelliklerden bir tanesinin “ahlâk” olduğunu da ifade etmektedir.

Madem ki ahlâk insana aittir. O vakit insan denilen meçhul varlık neden hayvandan daha aşağı bir duruma neden sürüklenmekte ve düşmektedir?..

Bu sorunun cevabını Aliya’nın kadın-erkek ilişkisine bakış açısında aramakta yarar var. İzzetbegoviç, kendisine birisinin “İslâm nedir?” diye bir soru sorduğu zaman vereceği cevabı da şu olmaktadır: “İman etmek ve iyi amel işlemektir. Ondan sonra da namaz, oruç, zekât ve hac hakkında konuşurum ve sonunda da şunu vurgularım, bunlar ibadetlerdir.”

Aliya, verdiği bu cevapla bize bir çerçeve belirlemektedir. Çizdiği bu tablodaki iman boyutu ile amel boyutuna dikkati çeken Aliya, aynı zamanda ahlâkî boyutuyla ilgili bir çerçeveyi de bize göstermektedir. Şanlı Peygamberimiz, “Ben en güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” buyurduğuna göre; O’nun (salat ve ve selam onun üzerine olsun) vahiy yoluyla bize sunduklarına iman etmek ve Allah’ın emirlerini iyi bir amelle yerine getirmektir. Aliya diyor ki, “Eğer senin ruhun Allah’a olan imanla ve davranışların iyilik etmekle doluysa onlar İslâm’a aittir. Yok eğer bunlar yoksa bu ibadetler diğer bütün boş inançlar gibi anlamsızdır.” diyor.  

Avrupa’nın göbeğinde 1990’larda bir dram yaşandı. 20. Yüzyılın en büyük dramlarının yaşandığı Balkan coğrafyasının en güzel ülkelerinden biri olan Bosna Hersek, bilge devlet adamı İzzetbegoviç’in önderliğinde kendini toparlayarak, ayağa kalkmış ve hayatiyet kazanmıştı. Düşünce ufkuyla sadece Bosna halkı için değil, bütün İslâm âlemi, hatta Batı dünyası için bile büyük bir öneme sahip olan Aliya İzzetbeğoviç, bizim açımızdan devlet adamı olmanın çok ötesinde kimliğe sahip bir şahsiyettir.

Aliya’nın şu sözü de kulaklara küpe niteliğinde: “İslâm’ın ilerlemesini sakin ve teslimiyetçi kimseler değil, cesur ve isyankâr ruhlu kimseler gerçekleştirecektir.”

YARIN: ‘Yenilmez Türk’ten ‘Beklenen Türk’e ne değişti…