İdam sehpalarında 200 kişi sallandırıldı
TARİHE YOLCULUK (100)
- 23. Fırka Kumandan Vekili Osman Bey, insafsız, gaddar ve zalim biri olduğundan “Cellat (kasap) Osman” olarak biliniyordu. Ilgın’dan Çiğil’e kadar uzanan sehpalar kurdurmuştu. Bu idam sehpalarında sorgusuz, sualsiz ekseriyeti genç 200 kişi sallandırıldı.
Milli Müfrezeler Konya’da fazla durmamıştı. Binbaşı Derviş Bey, diğer müfrezeleri de alarak Delibaş’ın peşine düşmüştü. Ne pahasına olursa olsun onu çevirmek, yakalamak emri verilmişti. Üstelik kazalara dağılan Delibaş avanesi, orada hemruhları ile birleşerek yeni yeni hadiseler çıkarıyorlardı. Ilgın, Kadınhan, Beyşehir, Bozkır, Hadim, Karaman, Çumra taraflarında çeşitli hadiseler zuhur ediyor, ortalık tekrar karışıyordu.
Delibaş, beraberinde kardeşi Ömer, Mustafa Asım, Yıkık Mahalleli Abdurrahman, Topal Osman, Arzının Abdullah, Eminlerli Çerkez Murat, Güzel Usta, Ali Hoca v.s. gibi elebaşılar olduğu halde üçyüzü mütecaviz maiyetiyle Çumra, Karaman, Bozkır, Aladağ yoluna düşmüştü. Maksadı Mersin tarafına geçmekti.
Dağlık arazide kolayca gizlenen Delibaş (Delibaşı Mehmet, Obruk Krater Gölü’ndeki mağaralarda da gizlenmiş), fırsat buldukça köyleri basıyordu. Delibaş ve maiyeti Başkışlaya girmişler ve burada karargâh kurmuşlardı. Delibaş harekatını adım adım takip eden Milli kuvvetler, Delibaş’ı burada sıkıştırmak üzere harekete geçmiş, civarı tutmuştu. Bunu haber alan Yıkık Mahalleli Abdurrahman Delibaş’a; “Bize burada yaşamak yok. Dağılalım” demiş ve kendisi 45 kişi ile Mayan’a gelmişti. Bu civardaki Çerkezler Milli kuvvetlerle işbirliği etmişti. Abdurrahman’a; “Müjde! Yozgat’tan Çapanoğulları bize yardıma gelmiş, karşı sırtlarda” demişti. Hakikatte gelenler Derviş Bey’in kuvvetleri idi. Bu arada Delibaş ve Abdurrahman kaçırılmış, Silifke hududu civarında her ikisi birleşmişti. Üç yüz kişilik kuvvet şimdi yüz elliye inmiş bulunuyordu. Avane, fırsat buldukça kaçıyor, izini kaybediyordu.”
GÜNDÜZ SAKLANIYOR, GECE YÜRÜYORLARDI
Bu arada Delibaş Mehmet’in forsu iyice düşmüş ve yanında bulunanlar da kaçmaya başlamışlardı. Delibaşı ve yanında kalan 44 kişi gündüz ormanlarda gizleniyor, gece yürüyorlardı. Silifke’yi aşarak köprüden geçerlerken tekrar çatışan Delibaşı ve beraberindekiler, gündüz sahile geldiklerini anlamışlar ve silahla kendilerine ateş esen askerlerin de Fransız askerleri olduğu anlaşılmıştı. Delibaş ve maiyetindekiler düşman tarafına geçmişti. Mersin’e gelen Delibaşı, beraberindekilerle birlikte Fransızlar tarafından İstanbul’a kaçırılmak üzere Mersin Limanından vapura bindirilmişti.
Delibaş’ın maiyetiyle birlikte İstanbul’a geçeceği, Hükümet tarafından haber alınmış, ve vapurları kontrol etmeğe başlamıştı. Rıhtıma yanaşan vapurun kaptanı bunu farketmiş ve hemen oradan ayrılmıştı. Ancak Topal Osman ile Pınarbaşılı Asım yakalanmışlar ve Konya’ya getirilirken yolda firara teşebbüs etmişler, bu esnada Topal Osman vurularak öldürülmüş. Asım da köyüne kaçarak gizlenmişti.
Delibaşı İzmir’de birkaç gün kaldıktan sonra, arkadaşlarından birkaçını bırakarak İstanbul’a geçmişti. İstanbul’da pek hoş karşılanmayan Delibaşı, Zeynel Abidin Hoca’yı bulmuş ve elini öpmüştü. Hoca, Delibaşı’nı pek soğuk karşılamış: “Konya’yı kana buladığın yetmedi mi?” demiş, Delibaş ve arkadaşları Salkım Söğüt’teki bir otelde günlerce perişan kalmışlardı.
Neticede, İşgal Kuvvetlerinin İstanbul’daki mümessilleri, Delibaş’tan yeni bir hareket ümidi ile, O’nu Yunan ordusu emrinde çalışmak üzere İzmir’e göndermeye karar vermişlerdi.”
CELLÂT OSMAN İDAM SEHPALARI KURDURMUŞTU
Akşehir, Ilgın, Kadınhanı kazalarındaki eşkıyalara haddini bildirmek için 23. Fırka Kumandan Vekili Osman Bey görevlendirilmişti. İnsafsız biri olduğu için “Kasap Osman” lakabıyla anılan Osman Bey, “Ilgın’a gelir gelmez sehpaları kurdurmuş, maiyetindeki bir yüzbaşı ve bir mülâzımdan müteşekkil güya bir de divan-ı harp teşekkül ettirmişti.
Kasap Osman ilerde tarihe karşı hesap vereceğini düşünmeden sorgusuz, sualsiz mütemadiyen asıyor, birçok aile ocaklarını söndürüyor, düşmanın dahi yapmaktan hicap duyacağı katliamlar tertipliyordu. Filiz gibi delikanlılar, “hadiseye iştirak etmiştir” diye yakalanarak üçer, beşer kişilik guruplar halinde ipe çekiliyordu. Bu insafsız, gaddar, zalim adam, yaptıklarından zevk duyuyor, kimse müdahale etmek cesaretini gösteremiyordu. İdam sehpaları Ilgın’dan Çiğil’e kadar uzanmıştı. Hükümet memurları dahi insan kasabı Osman’dan korkar olmuştu.”
Yüzlerce kişiyi asan Cellât Osman’ın yaptıkları bununla da kalmıyor; maiyeti köyleri talan ediyor, halkı soyuyor, ununa, bulguruna varıncaya kadar yağma ediyordu. Birkaç eşkıyanın, kaymakam ve nahiye müdürlerinin tedbirsizliği, idaresizliği ve halka zulmü yüzünden çıkardığı hadiseye bir “isyan” ve bir “kıyam” süsü vererek, güya tenkile gelenlerin adeta Anadolu’da Türk çocuğunun neslini kurutmak ister gibi hareket edişi akıl ve mantığa sığmıyordu. Zira yarın bu memleketi düşmandan temizleyecek, denize dökecek te bunlardı. Sırtındaki gömleği, altındaki yırtık kilimini cepheye gönderecek, omuzunda cephane taşıyacak Türk kadını da, bu asılan, evi barkı soyulan kimselerin anası, bacısı idi.”
YARIN: Konya’nın telaşı ve Cellât Osman’ın asılışı…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.