İHANETİN BEDELİ AĞIRDIR!
Bugün size bir sırrımı ifşa edeceğim. Sizleri merakta bırakmamak için lafı dolaştırmaya da hiç niyetim yok. Konuya bodoslama dalacağım.
Konya’nın tapusunu üzerime aldım. Şu andan itibaren Konya benim. Artık Konya benden sorulur. Yani o kadar zengin bir insanım. Herkesin dikkati, ilgisi benim üzerimdedir bundan böyle. Kimilerinin de kıskançlıkla baktığını biliyorum. Ama hiç kıskanmayın. Allah öyle dilediyse neden kıskanıyorsunuz?
“Mesela” dedik yani.
Konya’nın sahibi olmak nereye kadar devam eder sizce? Ben söyleyeyim. Zenginlik ruhu teslim edene kadar devam eder. Sonra? Sonrası malum: İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Neye yarar zenginlik ? Neye yarar makam, mevki? Kilosu kaç para meşhur olmanın ? Hükmün bir kefen, bir mezar kadar ancak. Bir de tabutuna omuz veren dostların, akrabaların. Üç günlük saltanatın olacak, sonra unutulup gideceksin. Öyleyse üç günlük dünya için öbür tarafa odun götürmek akıl karı değil.
Madem dünya üç günlük. Madem akibet belli. Öyleyse ülkene, ülkenin insanlarına neyin karşılığı ihanet edilir? “Hain” damgası neyin karşılığıdır? Hele ki, bir de bunun hesabını vermek var öteki alemde.
Bir gün Padişah Yavuz Sultan Selim pazarda gezerken keklik satılan bir tezgah görür ve keklik satılan tezgaha yönelir. Bütün keklikler 1 altındır fakat bir tanesi ayrı bir kafes içinde ve 100 altındır.
Yavuz Sultan Selim sorar:
“Bunlar 1 altın da, bu neden 100 altın?”
Satıcı:
Hünkarım 100 altınlık olan ötüşüyle diğer keklikleri kendine çeker ve yakalanmalarını sağlar.
Yavuz Sultan Selim 100 altını çıkarıp adama verir ve
“Ver o kekliği bana” der.
Herkes şaşkınlık içinde ne yapacak acaba koca padişah diye düşünürken Yavuz Sultan Selim kekliğin kafasını tuttuğu gibi gövdesinden ayırıverir ve der ki:
“Kendi ırkına ihanet edenin sonu budur…!”
Şerefsiz hainlere duyurulur.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.