Kalenderiler ve Konya-2
Kalenderilik ve Konya hakkında rastladığımız çeşitli kaynaklardaki bilgileri belli bir düzen içinde bir araya getirmeye devam ediyoruz.
Konya’da dış surların güneyinde Küçükarmağan mahallesinde Şeyh Osman-ı Rumî isimli bir zaviyenin bulunuyor. İsim benzerliğinin olabileceği ihtimali de mahfuz kalmak kaydı ile bahsedilen kişi İbnü’l-Hatip ve es-Safedi gibi Kalenderî tarikatının ilk kurumlaştığı döneme ait bilgi veren kaynaklarda Şeyh Cemaleddin’in şeyhi olarak geçmektedir. Onlara göre Sünni bir şeyh olan Şeyh Osman-ı Rumî, Şeyh Cemaleddin’i girdiği yanlış yoldan çevirmek istemiş, dinletemeyince de onunla ilişkisini kesmiştir. Şeyh Cemaleddin Sâvî’nin hayatının anlatıldığı menakıba göre ise o, Şeyh Cemaleddin’in dört büyük halifesinden ilkidir. Ahmet Yaşar Ocak, diğer bazı kaynaklardan da hareketle menakıbın verdiği bilgiyi kabul etmeyerek Şeyh Osman-ı Rumi’nin Şeyh Cemaleddin’in şeyhi ve aynı zamanda Sünni olduğu kanaatindedir. Bu noktada Yaşar Ocak’ın ne kadar güvenilir olduğu konusunda bir şüphemizin olduğunu kaydetmekle yetinelim.
Her ne olursa olsun Konya’da kalenderhâne kaydından hemen sonra Şeyh Osman-ı Rumi isimli bir zaviyenin yer alması oldukça dikkat çekicidir. Bu bağlamda Şeyh Osman-ı Rumi’nin, Kalenderî olmasa bile 14 ismen Kalenderîler arasında yaşadığı ve Kalenderîlerin şeyhlerine hocalık yapmış birisinin adını yaşatmak için onun adıyla anılan bir zaviye kurdukları düşünülebilir. 1476 yılından 1584 tarihine kadar takip edilen zaviye zamanla kurbanların kesildiği bir ziyaretgâha dönüşmüştür. Zaviyenin geliri tahrir defterlerine göre 1584 tarihinde 942 akçedir.
Konya’da tespit edilen haydarîhâne, Kudbeddin Haydar’ın ikinci nesil halifelerinden Hacı Mübarek-i Haydarî tarafından kurulmuştur. Mevlana ile iyi ilişkileri olan Hacı Mübarek-i Haydarî, Selçuklu veziri Taceddin tarafından yaptırılan darü’z-zakir adındaki zaviyenin şeyhliğine getirilmiştir. Onun, Şeyh Muhammed Haydarî adında bir de halifesi vardır. Selçuklu veziri Taceddin tarafından yaptırılan ve Hacı Mübarek-i Haydarî’nin şeyhliğini yürüttüğü darü’z-zakir 1476 tarihinden çok önce Haydarî dervişlerin kalabilmesi için haydarîhâneye çevrilmiştir. Zaviyenin gelirleri arasında Kındani mezrası, hamam mukatası ve 2 kıta bağ vardı. 1530 tarihinde 320 akçe olan zaviye gelirleri 1584 tarihinde ise 725 akçeye yükselmişti.
Konya’da tespit edilen Şeyh Haydarî zaviyesi ise Hacı Mübarek-i Haydarî’nin halifesi Şeyh Muhammed Haydarî tarafından kurulmuş olmalıdır. 1476 tarihli defterde zaviye ile ilgili ayrıntılı bilgilere ulaşılmaktadır. Buna göre, zaviyenin tasarrufu Şeyh Haydarî’nin evladının elindeydi. 6 nefer kaydedilen zaviyenin piri Haydarî veled-i Şeyh Haydar, imamı Yakup Fakih ve hizmetkarı ise Derviş Sinan’dı. 3 çiftlik geliri olduğu belirtilen zaviyenin öşrüne, koyunlarına ve bağlarına kimsenin müdahale etmemesi, ayrıca avarız ve tekaliften muaf olmaları için Karamanoğlu İbrahim Bey tarafından muafname verilmişti. Zaviye vakfının 1530 tarihinde 942, 1584 tarihinde ise 1000 akçe geliri vardı. Elde edilen gelir ayende ve revendeye sarf olunmaktaydı. Zaviyenin gelir kalemleri arasında bulunan 1 zemin I. Murat’ın kızı Sultan Hatun tarafından vakfedilmişti19. Sultan Hatun diye bahsedilen bu kişi, aşağıda belirtileceği üzere, Larende’deki haydarîhâneyi inşa eden Melek Hatun olmalıdır. Ayrıca, muhtemelen Konya’da türbesi bulunan Sultan Hatun ile aynı kişidir.
Beyşehir’de bulunan zaviyeye ait kitabede kalenderhânenin 1354 yılında Emir Mecdüddin İsmail bin el-Hac Hüsameddin tarafından tamir edildiği belirtilmiştir. Emir Mecdüddin İsmail bin el-Hac Hüsameddin, 1362 tarihinde kalenderhânenin giderlerinin karşılanması için bir vakıf tesis ederek vakfın vakfiyesini düzenlettirmiştir. O, zaviyede sadece Şeyh Cemaleddin Sâvî’ye bağlı Kalenderîlerin kalmasını şart koşmuştur. 1584 tarihli evkaf defterinde ise zaviyenin Emir Mecdüddin İsmail bin el-Hac Hüsameddin tarafından inşa edildiği belirtilmiştir. Ayrıca tekkesinde sadece Şeyh Cemaleddin Sâvî’ye bağlı Kalenderîlerin kalmasını şart koştuğu tekrar edilmiştir. 10016 akçe vakıf geliri olan zaviyenin bu geliri üçe taksim edilerek 1080 akçesi zaviye şeyhine, 720 akçesi nezaret ve kitabet giderlerine ve geriye kalan miktarı ise ayende ve revendenin yemeğine sarf olunması için ayrılmıştır
Son dönemlere doğru zaviyenin ismi “Şeyh Cemaleddin binası kalenderhânesi”, “Şeyh Cemaleddin bina eylediği kalenderhâne zaviyesi”, “Kalenderhâne maruf Şeyh Cemaleddin Zaviyesi” veya “Şeyh Cemaleddin Zaviyesi kalenderhâne tayin olunan mevlevîhânesi” şeklinde kaydedilmiştir. 1783 tarihli belgede zaviyenin Mevlâna dergâhına bağlı bir mevlevîhâne olduğu belirtilmiştir. 1820 tarihli başka bir belgede ise zaviyenin eskiden beri “Tarikat-ı Mevlevî” fukaralarına ait olduğu ve Mevlâna dergâhının postnişinleri tarafından zapt ve idare olunduğu ifade edilmiştir. Zaviye vakfı 1845 yılında en azından 60 dönüme yakın bağ yerine sahip olup elde edilen hasılat 1250 kuruş civarındaydı.
Tam da sırası: Kalenderhâne ve haydarîhânelerin tespit edildiği hemen yer yerde muhakkak mevlevîhanelerin de bulunduğunun belirtilmesi gerekir. Bu itibarla Beyşehir’de olduğu gibi diğer yerlerde de Mevlevîler ile Kalenderîler arasındaki muhtemel bir ilişkiden bahsedilebilir. Öncek,i yazımızda da belirttiğimiz gibi, daha Mevlana döneminde bu gruplar arasında başlayan bir ilişki mevcuttu. Özellikle Mevlana’yı derinden etkileyen Şems’in bir Kalenderî şeyhi olduğu iyi bilinmektedir. Onun tarafından hem Mevlevî hem de Kalenderî anlayışının temsil edildiği emsiler ya da Şems-i Tebrizîler olarak isimlendirilen bir tarikat da kurulmuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.