Mükremin Kızılca

Mükremin Kızılca

Kara çadırın oğlu

Kara çadırın oğlu

Çökelti Şah Hatun yeni doğan torununa ninniler söylüyordu.

Atan gitti sefere

Geberecek kefere

Çabuk büyü ey oğul

Senle yok olsun Moğol

Ninni torunum ninni

Ninni Mehmet’im ninni.

mukremin-kizilca-1.jpg

Nure Sofi Ata ve oğlu Karaman Bey’in Adrasos dağında kurulu Bizans kentine yaptıkları bu 3. baskındı.

Sırtını devasa kayalara dayayan ve ulaşılmaması için dev kanyonlar arasında büyük yarıklar açan Adrasos kenti sakinleri direniyordu.

Nure Sofi ve oğlu Karaman Bey mücahitlerine dön emrini verdiklerinde akşam olmak üzereydi. Güneşin nar gibi kızaran alevleri ufukları sarmıştı.

Üçüncü baskında 7 şehit verilmişti. Şehitleri Adrasos Antik Kentine yakın dev ardıç ağaçlarının arasında boş bir alana def ettiler.

mukremin-kizilca-2.jpg

Nure Sofi, oğlu Karaman Bey'in omuzuna eline atarak:

- Oğlum bu toprakları bu sefer olmazsa sonraki sefer mutlaka fethedeceğiz ve İslam yurduna katacağız. Ben nerede ölürsem öleyim benim na’şımı da bu 7 şehidimizin yanına gömeceksin, dedi.

***

Çökelti Şah Hatun bu yeni doğan torununa ninniler söylüyordu.

Atan gitti sefere

Geberecek kefere

Çabuk büyü ey oğul

Senle yok olsun Moğol

Ninni torunum ninni

Ninni Mehmet’im ninni.

mukremin-kizilca-4.jpg

Nöbetçilerden birisi:

- Müsaade var mı hatunum, diye kıl çadırın kıl kapısından seslendi.

- Gel hele buyur evladım.

- Gelenler var ana, dedi nöbetçi Mücahit.

Nure sofi ve oğlu Karaman Adsaros’a yaptıkları 3. baskından sonra obaya dönüyorlardı.

Dörtnala gelen atların ayaklarının tozundan Kamış Boğazı başka bir renk almıştı. Akşamüzeri obalara yaklaşan oğlaklar koyunlar keçiler sağa sola kaçıştılar.

Çökelti Şah Hatun Nure Sofi ataya yaklaşarak “muştumu isterim beyim” dedi.

O çoktan anlamıştı, yanında götürdüğü yardımcısı oğlu Karaman Bey'in hatunun yeni bir bebek beklediğini biliyordu.

mukremin-kizilca-3.jpg

Çökelti Şah Hatun bu muştusunu duyan Karaman Bey hemen Nure Sofi atanın sağ tarafındaydı sevinçten uçacak gibi oldu.

Ancak yanında bir büyük varken böyle bir harekette bulunmak törelere aykırıydı. Türk töresini en iyi bilen Çökelti Şah Hatun da bu nedenle muştuyu Karaman Bey'e değil doğan Mehmet'in dedesi Nure Sofi Bey’e vermişti.

mukremin-kizilca-5.jpg

Yanı başında duran veliahdı Karaman Bey'e dönerek sarılıp geleceğin Beyi olan torunlarını kutladılar.

Kara çadıra önce Nure Sofi Ata girdi ve torununu bağrına bastı. Onun ardından da oğlu Karaman Bey girerek hatunuyla baş başa bebeklerine baktılar.

Nure Sofi atamızın önünde iki önemli Kale vardı birisi Ermenek kalesi diğeri de Mut kalesi.

Ermenek kalesini birkaç ay önce fethetmişlerdi. Gökyüzüne başkaldıran dev kayaların tam ortasına ilahi kudretle kurulan Ermenek kalesini muhteşem bir savaş hilesi ile aldılar.

Kalede ikamet eden Hristiyan askerler ve komutanlar bir panayıra gittikleri sırada üzerlerine çullanan Nure Sofi ve askerleri hepsini öldürüp kıyafetlerini de üzerlerine alarak kaleye girdiler.

Kale sakinleri ise kendi adamlarının geldiğini sanarak hiçbir direniş göstermeden ele geçirildiler.

Mut'a varmak için önlerindeki en büyük engel Adrasos Antik Kenti idi şimdi bu Adrasos antik kentini dağıtmanın tam sırasıydı.

Adrasos’a düzenlenecek 4. baskın mutlaka başarılı olmalıydı onun için Nure Sofi atamız Kamış Boğazında divanı topladı.

Divan'da, güngörmüş en yaşlılardan tutun da “çok şey biliyor bu” denen gençlere hatta çocuklara kadar önemli bir zevat toplanmıştı.

Kamış Boğazındaki bu Divan Çadırının hangi çadır olduğu kimse tarafından bilinmiyordu. Bu nedenle oldukça sakin rahatsız edilmeyecek ve herkes, fikrini güzelce izah edebileceği bir ortam bulmuştu.

Nure Sofi atamızla beraber Sivas’tan beri belde belde gezen, yol tepen yaşlı, yaşlı olduğu kadar da tecrübeli Bahadır adlı ihtiyar izin isteyip konuştu:

- Beyim sizinle beraber Sivas'ta iken Eretna oğullarından bir zafer dinlemiştim, isterseniz onu anlatayım, burada da uygulanabilirse uygulayalım, dedi.

Herkesin gözü Bahadır adlı bu pir-i faniye çevrildi.

- İnsanoğlunun yerleştiği bir yeri boşaltabileceği en kısa ve kestirme yollardan birisi de doğal afetlere sık sık maruz kalmasıdır.

Sivas'ın kefere ile dolu bir beldesini almak isteyen Müslüman komutanlar hiçbir şekilde teslim olmayan bu kefereyi şu şekilde alt ederler.

- Civardan topladıkları arı oğullarını köye hâkim bir tepeden mancınıklarla köye fırlatırlar. Dağılan arı oğulları köyde herkesi sokar. Arı sokmasıyla ölenlere de olur. Onlar da “artık burada yaşanacak bir halimiz yok” diyerek köylerini terk ederler.

Nure Sofi’nin çok hoşuna giden bu görüş benimsenir ve bugün bile arıcılığın en gözde bir meslek olduğu bu dağlarda (Balkusan ve Kamış Boğazı) her aracıdan birkaç oğul toplanarak yüzlerce arı oğulu hazırlanır.

Nure Sofi Atamız, şimdiki türbesinin (Yalnızca Bağ Değirmenlik Mut) civarında bulunan Adrasos’u iyice keşfettikten sonra Mut’a inmelerinin önünde tek engel olarak gördüğü bu kenti fethetmeye karar verir.

Kentin yukarısındaki Bizans kentine hâkim tepeye mancınıklarını kurar. Yüzlerce arı kovanını bu mancınıklarla Adrasos üzerine fırlatır. Binlerce arı burada yaşayan insanlara hücum eder ve kent halkı ne olduğunu anlayamadan “Tanrının gazabı geldi” diyerek burayı boşaltırlar.

Böylece Nure Sofinin bölgeye ve Mut’a hâkim olmasının önündeki bir engel daha kalkmış olur.

(Devamı var)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mükremin Kızılca Arşivi
SON YAZILAR