Konyaspor’un 320 milyon TL’lik borcunu kim ödeyecek?
“4 Büyükler”in borcu, KAP’taki bildirimlerine göre 17,3 milyar TL’yi aştı. Fenerbahçe’nin 5,96 milyar, Beşiktaş'ın 5,47 milyar, Galatasaray'ın 4,51 milyar, Trabzonspor'un 1,44 milyar TL borcu var. 2017 yılında bu borç 6,5 -7 milyar TL civarındaydı. Dur denilmezse 3 yıl sonra borç 50 milyar TL yani 5 milyar euro.
Peki bu borcu kim yaptı, şimdi nerede onlar? Ellerini kollarını sallayarak arkalarına bakmadan gittiler. Ortada entübe olmuş, bir hasta var ama sahibi yok! Türkiye’de kulüp başkanları başarılı işadamları demi? Peki kendi şirketlerini de böyle mi yönetiyorlar?
***
Hal böyleyken “borç” konuşan başkan var mı? “Borcu azaltacağım” diyeni duydunuz mu? Takmışlar kafayı yabancı sayısına. Akşam yatıyorlar “14”, sabah kalkıyorlar “sınırsız”…
14 yabancıyla Avrupa’da destan yazdılar ya!
Elbette bu konuların hepsi tartışılır, konuşulur, herkes farklı fikirler ortaya atabilir. Kulüplerin taleplerinde haklı olduğu noktalar da elbette var. Ama bugün Türk futbolunun birinci gündemi, yabancı, o, bu, şu değil, konuşulmayan “mali” tablo olmalıdır.
***
TFF’ye en sert eleştirileri yapıyoruz. Yanlışlarını, beceriksizlerini de yüzlerine vuruyoruz. Herkes TFF’ye vuruyor zaten. Ama TFF’nin bir sorumluluğu var. Özerk ancak neticede devletin bir kurumudur. Sonuçta her türlü fatura TFF’ye, hükümete, devlete çıkıyorsa, ondan hesap soruluyorsa, “sen çekil bakalım aradan” diyemezsiniz. Bu tablonun bu duruma gelmesinin nedeni de TFF’dir zaten. Ama bu gidişata bir yerden dur demek, yaraya bir yerden parmak basmak lazım.
***
Hem ayrıca herkes kendileri gibi düşünmüyor. Yabancı konusunda mesela, Konyaspor, Alanyaspor, Antalyaspor, (Bildirilerdeki imzalar izaha muhtaç ayrı konu!) yeni yabancı kuralını desteklediğini açıkladı. Konyaspor, harcama limitine de açıkça destek verdi. Kulüpler Birliği’nde de ters giden bir şeyler olduğu gerçek. Fatih Karagümrük Spor Kulübü’nün “Kulüpler Birliği’ndeki konuşmalar kayıt altına alınsın” çıkışı çok dikkat çekti.
***
Bugüne kadar birbirlerine hakaretlere varan açıklamalar yapan, aynı statta yan yana maç dahi izleyemeyen “4 Büyükler”in başkanını süreçte televizyon kanallarında yan yana, omuz omuza gördük. Bu sakın borçların işin içinden çıkılmaz hale geldiğinden olmasın! TFF’ye verip veriştiriyorlar, “Her şeyi biz yapalım” diyorlar.
Yaptığınız borçtan sorumlu olacaksanız, çekler, senetler, hacizler, kulübe değil de kendi şirketinize gelecekse, borcun asgarisini dahi ödemeyecek duruma gelip de sonra koşa koşa gidip, “Devlet baba yetiş, şu borçlara bir el at, bir yapılandıralım, faizlerini de bir silelim” demeyecekseniz, tamam her şeyi siz yapın, siz belirleyin.
***
Özelde 3 büyükler, genelde 4 büyükler, bu ülkenin güzide, dev kulüpleri. Onların başarıları ülkenin başarısı. Avrupa’da başarılı oldukları zaman hepimiz gururlanıyoruz. Burada kesinlikle bir ayrım yapmıyoruz. Yapıldıysa bir ayrım, onlar tarafından yapıldı. Korunup kollandıysa şayet, onlar kollandı. Güce bağlı olarak doğal olarak bu işin kaymağını da onlar yediler. Sıkıntı, fevri davranmaları ve kumaşı kendi bedenlerine göre kesmek istemeleri.
Onların arkasında Türkiye’nin büyük sermaye gücü var. Abramovich ve Körfez sermayesi günün birinde milyon dolarlar verip Türkiye’den de takım almaya kalkarsa bu Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş olur. Konyaspor’u, Kayserispor’u, alacak değiller ya. Ama aynı durum Anadolu kulüpleri için geçerli değil! Son yıllarda havuzla birlikte şu yayın gelirleri, hükümetin yaptığı yatırımlar sayesinde biraz rahatladılar. Peki istedikleri düzende Anadolu kulüplerinin hakları ne olacak? Haklarını verecekler mi? Geçmişte herkes imzaladığı halde imza atmamakta diretenleri, “ben büyük kulübüm” deyip kendi takımı için ayrı yayın ihalesi yapmak isteyenleri gördü bu ülke.
***
Futbolseverlerin ve taraftarların çoğu, Türk futbolunda “geliyorum” diyen felaketi görüyor. Ama Türkiye’de yönetim başarısını; yapılan transfer sayısıyla, kaç milyon euroluk oyuncu transfer ettiğiyle ölçen, borcu falan dert edinmeyen bir taraftar kitlesi de var.
Takımlarına gönül verenler bilmeli ki; bu borç yöneticilerin değil kendilerinin, takımın, şehrin borcudur. Yöneticiler dün olduğu gibi yarın da elini kolunu sallayıp arkalarına bakmadan gidecekler.
Takım düşerse şehir düşer, iflas ederse şehir iflas eder. Geçmişte örnekleri çok. Süper Lig’de olup da bugün esamisi okunmayan, kapısına kilit vurulan kulüpler var. Elektrik parasını ödeyemediği için elektriği kesilenleri gördük. Konyaspor’un otobüsünün haczedildiği günleri de unutmayalım. Eğer bugün bu gidişata dur denilmezse, yarın birçok kulüp aynı duruma düşecek.
***
BAŞKAN FATİH ÖZGÖKÇEN HER TÜRLÜ DESTEĞİ HAK EDİYOR
Konyaspor’a gelecek olursak; Başkan Fatih Özgökçen’in açıklamasına göre 320 milyon yani 32 milyon euro borcu var, 3 yıl önce 5-6 milyon euroydu. Bugün Konyaspor’un başında borcu azaltma, uzun vadede de borçsuz bir kulüp haline getirme, kulübü bankalardan kurtarma amacı ve idealinde olan bir kulüp başkanı var. Böyle bir zamanda böyle bir başkan bulmuşsan, sonuna kadar sahip çıkmak gerekir, destek vermek gerekir.
Tabi önemli olan söylem değil eylem, bunu da zaman gösterecek ama Başkan Özgökçen’in mali tabloyu önceliğe alması, borcu dert edinmesi, Konyaspor’un her kuruşunda 2,5 milyonun hakkının olduğu bilinciyle hareket etmesi, her açıdan değerlidir ve takdire şayandır.
Sonuçta, “Gelecek sene bu borç 50, ondan sonraki sene de 70 milyon euro” da diyebilirdi.
***
KONYASPOR’DAN KENDİ KALESİNE GOL
Konyaspor’da, Hilmi Kulluk yönetiminin en başarısız olduğu nokta “iletişim”di. Bunu kendileri de kabul etmişti. Belki de daha önce olmadığı kadar şehirden kopuk bir dönem geçirdi Konyaspor. Fatih Özgökçen ise bu durumu değiştirmek için daha kongreden itibaren sürekli birlik ve beraberlik vurgusu yaparak yola çıktı. Bu yolda adımlar atıldı. Ben Özgökçen’le birlikte bu birlik ve beraberlik ortamının sağlanacağına inanıyorum.
Ancak gerçekleştirilemeyen şu Isaac Kiese transferi (Türkiye’de bu kadar gündem olduğunu öğrenince kendini dünya yıldızı falan sanmıştır!) sonrası yapılan evlere şenlik açıklama büyük bir talihsizlik oldu. Konyaspor gibi 100 yıllık geçmişe sahip bir kulüp, çıkar da yaptığı açıklamayla kendini böyle acz içerisinde gösterir mi? Böyle bir açıklamayla Türkiye gündemine gelir mi, malzeme olur mu? Bilmiyorum bugüne kadar, “Basın yazdı da o yüzden transfer edemedik” diye “resmi” açıklama yapan bir kulüp oldu mu Türkiye’de?
“Transfer”, 100 yıldır haber konusudur. Basının görevi haber yapmak, yöneticinin görevi yapacaksa transfer yapmaktır.
Sonra hangi çağda yaşıyoruz? Sosyal medya denen bir icat çıkarmışlar; 6,5 milyar insan olmuş basın, 83 milyon olmuş gazeteci. 3 aylık bebeğin sayfası var! Eskiden “basın” olay yerine gider, bildirirdi. Şimdi basın olay yerine varıncaya kadar sosyal medyadan 50 kere bildiriliyor.
Şunu da hemen ifade edelim ki; transfer haberlerinde bilgi kaynağı, yüzde 80-85 kulüp içidir, ancak yüzde 15-20’si menajerlerdir.
Herhalde yaşananlardan sonra Konyaspor yönetimi içerisinde de ciddi bir “sızdırma” ve “açıklama” tartışması yaşanmıştır.
Talihsiz bir yol kazası diyelim ve biraz da gülümseyerek bir futbolseverin yorumuyla konuyu kapatalım: “Şu basın olmasaydı ne güzel transferler yapardık!”
EL BİRLİĞİYLE KONYASPOR’U HAK ETTİĞİ YERE TAŞIYALIM
Transfer dönemi bitti. Artık şehir olarak, birlik beraberlik içerisinde lige ve takıma odaklanalım. Konyaspor’un borcunu dert edinen Başkan Fatih Özgökçen ve yönetimine destek verelim. Konyaspor’u hem “mali”, hem de “sportif” açıdan, aceleci ve popülist davranmadan, hak ettiği yere el birliğiyle taşıyalım.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.