KÜÇÜK ESNAFLARIMIZ
Genelde köşe başlarında üç metrekarelik küçük dükkânlarda görürsünüz onları. Yaş ortalamaları altmış civarıdır, gözlerinde gözlük gözlüğe bağlı ip, sakalları beyazlaşmış, elleri ve parmakları buruşuk, emeklilik kaygıları, ilerisi için hayal kurma dertleri olmayan insanlardır onlar. Kimisi terzidir, kimisi ayakkabı tamircisi, kimisi tv-radyo tamircisi, kimisi semercidir, kimisi de arzuhalci vs vs…
Öyle hoş ve güzel insanlardır ki onlar, dükkânına vardığınızda hemen buyur ederler. Mekânları çokça dardır, ama gönülleri çok çok geniştir onların. Sesleri gür, sözleri geçerlidir onların. Çayınızı söyleyiveriyorlar oracıkta, sizin dertlerinizle hemhal oluverirler, siz hangi okulu bitirirseniz bitirin, ne kadar gezerseniz gezin, ne kadar yazarsanız yazın onlar kadar bilemesiniz mahallenin, çarşının hallerini… Kimisi otuz yıldır aynı yerdedir birkaç nesil tüketmişlerdir aynı dükkânlarında. Hep aynı çizgide devam ederler, ne çok zenginleşirler, ne de çok fakirleşirler. Birkaç metrekarelik daracık yerde ayakkabı boyar ve tamir eder, en pahalı tamir ücretleri de cebinizde taşıdığınız madeni para kadardır. İşte dedim ya, yürekleri çok çok geniştir onların. Para pul hep ikinci plandadır. Bakarsınız bazen o daracık dükkânlarında 4-5 kişi olmuş muhabbet muhabbet üzerinedir. O kadar güzel muhabbetler ederler ki eğer o mekânda sizde oturuyorsanız, oradan kalkasınız gelmez. Müşterisinin parası da yoksa sonra verirsin diyebilen gönlü bol insanımızdır onlar, alın teri ve helalinden kazandıkları bu paraya kanaat eden bu insanlarımızla, zaman zaman biraz sohbet etme imkanımız da olmuştur; Bazıları şunları söylüyorlar: “Kuzum ben bu dükkan sayesinde, Allah’a çok şükür kimselere muhtaç olmadım, tüm çocuklarımı bu dükkanla okuttum bu dükkanla evlendirdim, hastane masraflarımı bu dükkanla karşıladım .”
Bu zorluklarla bir yaşam sürüyorlar ama hallerinden şikayetçi değiller, ben de diyorum ki iyi ki varsınız kanaat önderlerimiz…