Barışseverin Hikayesi
Uzun uzun zaman önce memleketin birinin olaysız gün geçmeyen bir şehrinde olayların önüne geçmeye çalışan Bey, şehirde olayları körükleyenlere mâni olmaya çalışırken, zorbaların elinde hayatını kaybetmiş. Şehir Beysiz kalınca, zorbalardan en namlısı kendini Bey ilan etmiş. O günlerde memleketin Sultanı birdenbire ölmüş. Gözü Sultanlıkta olan Vezir, çocuk yaştaki Şehzadeyi, bilinmeyen bir yere göndermiş. Tahta oturmuş. O zorbaya da bundan sonra o şehirde Bey sensin demiş. Bir de Bey olduğuna dair eline bir ferman yazıp vermiş. Zorba, Bey olunca, toplamış ne kadar zorba, kabadayı, cani ve katil ruhlu insan varsa yanına. Şehir bizim demiş. Vezir, uzaktan akrabam olur. Hepimizin büyüğüdür. Burada bir düzen kuracağız. Hepiniz bana yardım edeceksiniz.
Ahali ne yapacağını şaşırmış. Bey Bedestendeki dükkanlara, aşhanelere, hanlara, hamamlara, şehre gelen kervanlara vergi koymuş. Vergiler ağırmış. Ahali arasından herkesin sevip saydığı hatırlı birinin oğlu ben demiş bu meseleyi çözmeye talibim. İnsanlar konuşa konuşa anlaşır demiş atalar. Varmış Beyin huzuruna. Beyim demiş, sen benim ana tarafından akrabam olursun. Beni ahali ile senin aranda elçi bil. Ben barışsever bir insanım bugüne kadar dolaştığım her yerde barışçı ve barışsever biri olarak bilinirim. Baba rahmetli olunca çıkıp geldim. Kavgadan değil, barıştan yanayım. Memlekette nice şehir dolaştım. Adımı barışsevere çıkardılar. Sen özünde iyi bir insansın.
Koyduğun vergiler ahaliye ağır gelir. Şehre gelen kervanlar yarıya inmiş. Bunu sana kimse söylemez mi Beyim? Bey, anana saygım çoktur demiş. Onun aşını ekmeğini çok yemişlerden biriyim. Onun hatırına kolunu kanadını kırmadan sabrettim, seni dinledim. Var git yoluna. Barışsevermiş. Ne barışı? Şikâyetin varsa, bin atına var Payitahta beni şikâyet et. Et de gör, dünya kaç bucak. Bu şehrin Beyi beni durduramadı. En yakın adamlarını kendi tarafıma çektim. Etrafı boşaldı. Kellesi gitti. Ne oldu? Bey kim? Gördüğün gibi ben. O ahaliye söyle, beni daha da kızdırırlarsa, kelle başı, kelle vergisi alırım.
Barışsever, Beyim demiş, eğer ki bazı konularda insanlar nefes alamazlarsa, bir de bakmışsın, sana benzer zorbalar çıkar karşına. Bey, güldürme beni barışsever demiş. Zorba diyorsan en namlısı benim. Namımı memlekette duymayan kalmadı. Senin gibi Beyliğimi hazmedemeyenler olabilir. Seni bir daha karşımda görmeyeceğim. Anana her bir şeyi söyleyeceğim. Yıkıl karşımdan. Tek bir kelime daha edersen seni atarım zindana, görürsün elçiyi de barışı da. Barışsever, evine gelmiş anası. Be oğlum demiş, sana ne barıştan, sana ne ahalinin derdinden. Ahali adamı öne sürer, geriye doğru bir de bakarsın, ardında kimse yok. Onlar öyle konuşurken kapı çalınmış. İçeriye güzelce bir kız girmiş.
Barışseverin anası, gel kızım demiş. Bu benim barışçı oğlum. Barış mı seviyormuş ne. Unuttu kendi işini gücün derdini, ahali şunu ister bunu ister diye varıp babanla konuşmaya gitmiş. Yemiş zılgıtı dönmüş geri. Olacağı zaten buydu. Kız, o barışsever sensin demek demiş. Başta sana kızıyordum amma, babama bu şekilde konuşup da kellesi gitmeyen, ya da zindana atılmayan tek kişi sensin. O da anan yüzünden. Babam kendi anasına karşı çıkar, senin anan ne derse yapar. Kız gittikten sonra, barışsever, anam demiş, şu kızı bana istesene. Anası birkaç gün sonra, çıkmış Beyin huzuruna. Bey, vay benim anam demiş, ne iyi ettin de geldin.
Bayağı bir izzeti ikramda bulunmuş. Kadın, Bey oğlum demiş, benim senden bir dileğim var. Bey, emrin olur anam demiş. Yeter ki emret. Kızını oğluma isterim demiş. Oğlum deli dolu biridir. Senin kız senin gibi akıllı dirayetli, adam eder benim barış budalası oğlumu. Bey başlamış gülmeye. Az dur demiş, kız yanıma gelecekti. Senin yanında sorayım. Az sonra kız gelmiş Beyin yanına. Bey hemen kızım demiş, anamı tanıyorsun. Onu ne kadar sevdiğimi bilirsin. Kız bilirim Bey babam demiş. Bu anam var ya, seni barışsever oğluna ister, kız, sen ne diyorsun Bey babam demiş.
Bey, anam olunca akan sular durur demiş, ancak sen hayır dersen anam yine benim anam, kusura bakma der geçerim. Kız, Barışseveri şehirde sevmeyen yok babam demiş, ahali onu seninle aralarında elçi olarak görür. Sende münasip görürsen, neden olmasın. Bey, tamam anam demiş. Benim senin oğlundan yana umudum yok amma, arada sen varsın. Kızım da olmaz demedi. Biliyorsun bu kızın anası öldü. Üvey anasına da onun için sormam. Verdim desem verme der. Vermiyorum desem, ver diye tutturur. Bu kızın yeri de bende ayrıdır anacığım. Bu işi çok uzatmayalım. Haftaya bu düğünü yapalım. Ben Vezir Sultanımı da çağırayım. Şehir şenlensin.
Barışseverin anası, evlat demiş, Bey kızı seninle evlenmeyi kabul etti. Haftaya düğününüz var. Hadi gözün aydın olsun. Bey damadı oluyorsun. Barışsever anam demiş, sen olmasan ne yapardım ben. Kız hem çok akıllı hem de çok güzel. Barışsever öyle sevinmiş ki, evlere sığamamış, atmış kendini dışarı. Şehrin en işlek hanlarından birinin sahibinin oğlu yakın arkadaşıymış, onun yanına doğru yürürken, tanımadığı iki kişi yanına gelmiş. Sen demişler barışsever değil misin? Barışsever evet demiş o benim de siz kimsiniz? Yabancılar almışlar barışseveri çıkmışlar şehirden, birkaç saat yol gittikten sonra, bir kervansaraya gelmişler. Barışseveri alıp, bir odaya girmişler.
Barışsever içeri girdiğinde, onu getirenler. Barışsever demişler, bu bizim Ecemiz. Yanındaki de müstakbel Sultanımız. Barışsever, Ecem demiş, emrinizdeyim. Ece, duydum ki demiş, kendine Vezir Sultan diyen hain senin düğününe gelecekmiş. Oğlum on beş yaşında. Sultanlığını elinden alan o haine bugün için bir şey yapamıyorum. Ne yapılabilir? Vezir Sultanı durdurmamız lazım. Genç Sultan, Barışsever demiş, duydum ki, beni yetiştiren kılıç ustasının en iyi öğrencisi senmişsin. Birçok meseleyi barışla çözmüşsün. Lakin ne Vezir Sultan ne de senin Bey kayınpederin barış yanlısı değiller. Barışsever, Sultanım demiş, sizden ve Ecemden tek isteğim Vezir Sultandan uzak durmanız. Elimden ne gelirse yapacağım.
Barışsever akşam karanlığında evine gelmiş. Bakmış ki, Bey kızı evlerinde. Hoş gelmişsin demiş. Hayır dersin diye ödüm koptu. Kız, bütün şehrin sevdiğini ben sevmişim çok mu demiş. Barışseverin anası, benim güzeller güzeli gelin kızım demiş, dile benden ne dilersen. Sen ne kadar iyi huylu bir kızmışsın. Kız sarılmış Barışseverin boynuna. Sen demiş bu şehre geldiğinden beri seni biliyorum. Babam sana çok kızsa da anana hükmü geçmedi. Kendi anasından çok daha sever anamızı.
Bey kızı, neredeyse her gün Barışseverin evine gelmiş. Barışsever, Bey kızı demiş, sana sonuna kadar güvenebilir miyim? Kız, sen demiş yanlış iş yapmazsın. Adaleti gözetirsin. Hakkın hakikatin yanındasın. Benim üç can yoldaşım var. Birinin okları hedefini şaşmaz. Birinin bıçağından kurtulan olmaz. Birinin kılıcının önünde durulmaz. Ben bu can yoldaşlarımın başı olduğuma göre dört kişi yanındayız.
Düğün gününün sabahında Vezir Sultan şehre girmiş. Bey, onu şehrin dışında karşılamış. Vezir Sultan birkaç saat sonra, Bey demiş, şu senin damat kimdir merak etmedim değil. Sen gerçi anam saydığım kadının oğlu, pek sevmem amma, kızım sevdi falan dedin ya. Bir çağır bakayım. İşime yarar biriyse senin hatırın büyük yanıma alabilirim. Bey, adamlarına bulun şu barışseveri hemen demiş. Beyin adamları Beyimizin damadı demişler, Vezir Sultan seni görmek istiyor. Barışsever Vezir Sultanın karşısında saygıyla eğilmiş. Beni istemişsiniz Vezir Sultanım demiş. Vezir, sen demiş bana pek de yabancı gelmezsin. Sanmam demiş Barışsever, daha önce hiç karşılaşmadık. Vezir, düğünden sonra demiş, seni maiyetime almak isterim. Birkaç gün daha buralardayım. Barışsever siz emredin yeter Vezir Sultanım demiş.
Düğün sona erdikten sonra, Barışsever, karısına, can yoldaşlarına haber et demiş. Herkes hazır olsun. Şehirden Vezir Sultanla birlikte çıkacağız. Yolda Vezir Sultanı yakalayıp, Eceye götüreceğiz, herkes ona göre hazırlığını yapsın. Bey kızı, can yoldaşlarına gerekli bilgilendirmeyi yaptıktan sonra gelmiş Barışseverin yanında. Ya demiş sen ne yapacaksın. Barışsever, benim işim barış yapmak demiş. Ben barış yapacağım. Vezir Sultan, Bey demiş, sende benimle gel. Yolda bana yarenlik edersin. Seninle ilgili düşüncelerim var. Hem onları konuşuruz hem de yol emniyeti konusunda gerekeni yaparsın.
Vezir Sultan, Beyle baş başa kaldığında, Bey demiş, senin damadı tanıdığımı dün çıkardım. Payitahtta meşhur bir kılıç ustası vardı. Damadın onun en iyi öğrencisi. Ortadan kaldırdığımız Sultanın Muhafızlığını da yaptı bir süre. Ona barışçı derler, barışsever derler, dili barıştan dem vurur, kılıcı karşısındaki parçalar geçer. Onu şehirde seninle baş başa bırakmak istemedim. Gözümüzün önünde olsun. Payitahta vardığımızda atarız zindana. İlk mola yerinde, Barışsever, Vezir Sultanım demiş, ben şu anda huzurunuza barış adına geldim. Bana zorluk çıkarmadan teslim olun. Sizi teslim etmem gerekenler var. Vezir etrafın sarılı Barışsever demiş, seni tanıdım. Barışsever, kılıcını dayamış Vezirin boynuna. Vezirin askerleri etrafını çevirmişler. Zalim bir Vezire hizmet edenler demiş, atın kılıçlarınızı, bana bağlı birlik kafilenin etrafını çevirdi. Bey kızı ve can yoldaşları, kim kılıcına davrandıysa oklarıyla, bıçaklarıyla ve kılıçlarıyla her birini saf dışı bırakmışlar.
Bey kızı, babasının ellerini bağlamış. Barışsever de Veziri yakalamış, yerden yere çarpmış. Bir süre sonra Ece ve oğlu Şehzade gelmişler. Barışsever Veziri onların atlarının dibine atmış. Ecem demiş, Barış dedim, anlamadılar. Takdir sizin. Vezir de Beyde ayaklarınızın dibinde. Genç Sultan, sen Vezir demiş, hatırlarsan bana tokat atmaya cüret etmiştin, yanındaki Bey kolundan yakalamış, etme Vezirim, yapma Vezirim demişti. Bu zorba beyin canını bağışladım. Amma seni asla Vezir demiş, Vezirin kellesini bir kılıç darbesiyle gövdesinden ayırmış. Muhafızlar diz çökmüşler. Genç Sultan, Barışsever demiş, Ecemiz senin neler yaptığını bana anlattı. Bundan böyle seni en yakınımda isterim.
Anlatırlar ki; Barışsever, Bey kızıyla birlikte bir süre Genç Sultan ne görev verdiyse ona koşmuşlar. Aradan on yıl kadar geçmiş. Barışseverle Bey kızının üç erkek çocuğu olmuş. Bey kızının babası, gittiği sürgün yerinde kahrından ölmüş. Sultan, Barışsever. Kendi şehrine Bey tayin etmiş. Barışsever, Bey olunca, ahali üzerinde ne kadar ağır vergi varsa vergilerin hepsini kaldırmış. Ahali, işte barışsever Bey diye böyle Beye derler diye onu her tarafta anlatmışlar. Barışsever ve Bey kızının soyundan gelenlerden Bey olanlar, Muhafız olanlar, Vezirliğe kadar yükselenler olmuş.
Şehir şehire, Barışsever Barışsevere, Bey kızı Bey kızına, ana anaya, zorba zorbaya, Bey Beye, Vezir Sultan Vezir Sultana, Ece Eceye, han hana, ahali ahaliye benzer…
Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…
Sürçü lisan eylediysek affola…
Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.