Prof. Dr. Füsun Sunar

Prof. Dr. Füsun Sunar

Sahur bereketi, iftar sevinci

Sahur bereketi, iftar sevinci

Hayırlı Ramazanlar sevgili okurlarım. Her Ramazan ayı geldiğinde, henüz dokuz yaşındayken tuttuğum ilk orucum gelir aklıma. Eminim hepinizin kalbinde ilk orucunuzun özel bir yeri vardır. Babamın görevi nedeniyle Kıbrıs’ın incisi Girne’de, bahçesi limon ve portakal ağaçlarıyla süslenmiş tek katlı küçük bir lojmanda oturuyorduk. O yıl Ramazan, Temmuz ayına denk gelmişti. Hava oldukça sıcak ve bir o kadar da nemliydi. Ancak çocuktuk, bu havada bile aklımız fikrimiz oyundaydı. Oruç tutmak da bize bir oyun gibi geliyordu. Sahura kalkmak, iftarı dört gözle beklemek, açlığa dayanamayınca ufak kaçamaklar yapmak… Hepsi bir oyunun parçası gibiydi. Üstelik bu oyunu yalnızca çocuklar değil, yetişkinler de oynuyordu. Bu yüzden daha eğlenceliydi ve kendimizi büyümüş gibi hissediyorduk. İftarı, komşularımızla birlikte portakal ve limon kokan bahçemizde, topun patlamasını bekleyerek açmak bizim için büyük bir sevinçti. Komşularımızla paylaştığımız bu anlar, iftar sevincimizi daha da artırıyordu.

Çocukken bana oyun gibi gelen oruç, doktor olduktan sonra sağlığımıza olan faydalarını gördüğümde benim için çok daha anlamlı hale geldi. Oruç ibadetinin manevi boyutunu anlatmak, bu konuda ilim sahibi hocalarımıza düşer diye düşünüyorum. Bununla birlikte, orucun özellikle sosyal sağlığımıza olan katkılarından biraz bahsetmek istiyorum.

Dünya Sağlık Örgütü, sağlığı "fiziksel, ruhsal ve sosyal iyilik hali" olarak tanımlamaktadır. Bir ağaç düşünün; toprak, su ve en önemlisi güneş olmadan büyüyüp gelişebilir mi? Daha da önemlisi, meyve verebilir mi? İşte sosyal hayat da aynen böyledir; insanlar için güneş gibidir.

Gelişmiş ülkelerin en büyük sorunlarından biri, kalabalık içinde yaşanan yalnızlıklardır. Ne yazık ki bizim toplumumuz da bu yalnızlık illetine giderek kapılmaktadır. Sosyalleşme dendiğinde artık akla sadece sosyal medya gelmektedir. Oysa çok uzun zaman önce değil, pandemi öncesinde daha sık yapılan, günümüzde ise giderek azalan kadınların altın günleri, erkeklerin kahve sohbetleri, çocukların bir araya gelerek oynadığı oyunlar, sosyalleşme açısından büyük önem taşımaktaydı. Sosyal bağların güçlü olduğu toplumlar gelişir, ilerler ve en önemlisi mutlu ve sağlıklı bireylerden oluşur. İşte Ramazan ayı da insanları bir araya getiren, sosyalleşmeye vesile olan en önemli zamanlardan biridir. Bu ayda insanlar camilerde, iftar ve sahur sofralarında buluşur. Zengin-fakir, patron-işçi, genç-yaşlı demeden, herhangi bir sınıf farkı gözetmeksizin bir araya gelirler. Birbirlerinin halini hatırını sorar, derdi olanın derdini dinler, çözüm üretmeye çalışır, yalnız olmadıklarını hissettirirler. Geçmişte akraba, komşu ve mahalle eşrafı bunu yaparken, günümüzde bu tür toplanmaları sivil toplum kuruluşları, belediyeler ve dernekler organize etmektedir. Benim de fahri üyesi olduğum Konya İş Kadınları Derneği (KİKAD) da bu tür faaliyetlerde yer alarak toplum sağlığına katkı sağlamaktadır. Tüm bu kuruluşlara, toplum sağlığına sundukları değerli katkılar için teşekkür ederim.

Gelecek nesilleri sosyal medyanın olumsuz etkilerinden ne kadar koruyabiliriz bilemiyorum. Ancak en azından Ramazan ayında onları da bu tür etkinliklere dahil ederek, birlik ve beraberliğin, gelenek ve göreneklerimizin, sosyalleşmenin önemini kavramalarına yardımcı olabiliriz. Tabii ki önce yetişkinler olarak çuvaldızı kendimize batıralım. Bu değerlere biz sahip çıkarsak, çocuklarımıza da doğru örnek olabiliriz, ne dersiniz?

Makale başlığım olan "Sahur bereketi, iftar sevinci" ancak ve ancak insanlarla bir araya gelerek çoğalabilir.

Sahur bereketinizin ve iftar sevincinizin artarak çoğaldığı nice Ramazanlarda buluşmak dileğiyle...

Sağlıklı ve mutlu kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Füsun Sunar Arşivi
SON YAZILAR