Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

Mustafa Balkan (Tarih Yazıları)

Mardin 21 medresesiyle ilim ve irfan şehri

Mardin 21 medresesiyle ilim ve irfan şehri

  • 30 medeniyete ev sahipliği yapmış dokusuyla, kültürüyle, gizem dolu sokak ve mimari yapısıyla dünyanın ender şehirleri arasında yer alan Mardin, 21 medresesiyle bir ilim ve irfan şehri.

Yukarı Mezopotamya’nın en eski şehirlerinden biri olan Mardin, M.Ö. 4500’den başlayarak klasik anlamda Subari, Sümer, Akad, Babil, Mitaniler, Asur, Pers, Bizans, Araplar, Selçuklu, Artuklu, Osmanlı Dönemi’ne ilişkin birçok yapıyı bünyesinde harmanlayabilmiş önemli bir açık hava müzesidir.

Bu sebeple Mardin’deki tarihi yolculuğumuza devam ederken gezdiğimiz her bir sokak başında karşımıza bir medrese çıktığı için önemsiyoruz. Mardin’de 21 medrese var. Bunlardan bazıları ayakta kalarak günümüze kadar ulaşabilmiş. Bazıları harabe halinde ve diğerlerinden ise eser bile yok.

 

Şehidiye Medresesi

Ana caddenin güneyinde tarihi konağın (PTT Binası) karşısında, cami ile birlikte bir kompleks oluşturan yapı “Şehidiye”, “Nasıriye” ve seksen hücreli olmasına izafeten “Semanin” adlarıyla da anılmaktadır. Nasıreddin Artuk Arslan tarafından yaptırılmıştır. Abdulgani Efendi’nin aktardığına göre, caminin bilinmeyen bir tarihte yıkılmış olan doğu tarafı, aslına uygun olmayan bir biçimde yapılmıştır. Büyük mihrabın 1920’lerdeki görüntüsü ve o tarihte mevcut mezarlık, burasının bir dönem kabristan olarak kullanıldığına işaret etmektedir.

Aynı yıllarda, medresenin batı tarafı da harabe görünümündedir. Yapının bu kısmında ayakta kalan iki büyük oda okul olarak kullanılmış, arsa haline gelmiş bölüm üzerinde kahvehane ve dükkânlar yapılmıştır. 1920’lerde, doğu tarafında yer alan altlı ve üstlü sekiz oda ayaktadır ve içinde yoksullar barınmaktadır. Medrese revaklı avlulu ve ayvanlı medrese şemasına uygundur.

Kompleksin güneyinde bulunan ve bugün müftülük merkezi olarak da hizmet veren, iki nefli Şehidiye Camii’nin minberi cevizden yapılmış ve üzerindeki bezeme yer yer kırılmış ya da çürümüştür. Minberin Arapça yazıtında ustasının Ali bin Sencer olduğu ve nakışlarını Kirmanlı Tacüddin’in şakirdi Muhammed’in yaptığı yazılıdır.

 

Minare ve Sandukalara Vâli Eli Değmiş

Minareli olarak yapıldığı halde minaresi yıkılmış ve 1914’te Belediye Başkanı Gönüllüzâde Hıdır Çelebi ile vakıflar memuru ve askerî amirlerin girişimiyle, minare Ermeni mimar Lole Giso’ya yeniden yaptırılmıştır. İki şerefeli olan minare, iskelesiz olarak inşa edilmiştir.

Camiye “Şehidiye” adının verilmesi, Abdülgani Efendi tarafından, caminin temeli atıldığında ortaya çıkan birkaç şehid mezarına ve Vezir Nazameddin Bakış’ın savaşta şehit düşen kölesi Lulu’nun cami yapılmadan önce buraya gömülmesine bağlanmaktadır.

Çok sayıda onarım geçirmiş olan yapının ilk onarımı, 1787 tarihini taşıyor. Cami, 1975’te Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmış. Cami minaresi ile 1515-16 tarihinde yapıldığı bilinen türbenin sandukaları 1925 yılında Vali Tevfik Hadi Baysal döneminde yıktırılmış.

 

YARIN: Artuklu Sultanı Kutbeddin İlgazi ve Sıttı Radviye.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Balkan (Tarih Yazıları) Arşivi
SON YAZILAR