Millet her şeyin önünde ama icraatta nerede?
Geçen hafta Cuma vakti öncesi Cumhurbaşkanlığı Sarayının bahçesine yapılan camiinin açılışına oğlum ve arkadaşlar ile katıldık.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi yerleşkesi içerisinde yapımı tamamlanan Beştepe Millet Camii, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı İsmet Yılmaz, Başbakan Ahmet Davutoğlu, Bakanlar Kurulu üyeleri ve çok sayıda vatandaşın katıldığı törenle ibadete açıldı.
Açılış töreninde halka hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bismillahirrahmanirrahim” diyerek konuşmasına başladı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi camiinin hayırlı olmasını dilediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Camimiz Beştepe Millet Camii ve Kongre Merkezi olarak bugün açılışı yapılıyor. Adı Beştepe Millet Camii, milletime hayırlı olsun” diye konuştu.
Ben şunu anlamıyorum.
Başta Cumhurbaşkanı Sayın Tayyip ERDOĞAN, Başbakan Sayın Ahmet DAVUTOĞLU Millet kavramlarını ağızlarından hiç düşürmüyorlar.
Cumhura gitmekten korkan Cumhuriyetçi olabilir mi? Millete gitmekten korkan milliyetçi olabilir mi? Anlayışı ile her seferinde Milletten aldıkları güven ile başarılı bir iktidar olma görevini de yerine getiriyorlar..
Millete sürekli kapılarını açmışlar, milleti kucaklamışlar, yeri geldiğinde taksi durağında simit yemiş, yeri geldiğinde bir gecekondu da yerde ortaya konan yemeği paylaşmışlar.
Bugün Cumhurbaşkanlığı köşkündeki hemşerilerimizi, bir hemşeri gurubu ile ziyarete gittik.
Gerçekten çok yoğunlar. Bize zamanlarını ayırdıkları için kendilerine teşekkür ettik. Bize aynen şunu söylediler. Sayın Cumhurbaşkanı bu saray Milletin Sarayı, kapıları vatandaşa sürekli açık tutun, gelmek isteyenleri asla geri çevirmeyin. Sözü cidden çok hoşumuza gitti ve de gurur duyduk.
Ben 36 senedir Ankara’da yaşayan bir hemşeriniz olarak, önceden kapısının önünden geçmeye çekindiğimiz Saraya şimdi rahatlıkla girebilmenin ziyarette bulunmanın ve de en dış kapıdan nezaket ile karşılanmanın mutluluğunu bugün bir kez daha yaşadım.
Diğer pencereye gelelim. Bu taraftan büyüklerimiz kapıları Millete sonuna kadar açın derken, diğer penceredeki bürokratı, vekili, belediye reisi de tam tersini yapıyor.
Engellilerden sorumlu bir Genel Başkan Yardımcımıza 3-4 kez özel kalemine randevu talebi notu bırakmama rağmen dönüş yok.
Yine Aile Sosyal Politikalar Bakanlığında bir bürokratımız deyip geçeceğim. Defalarca özel kalemine randevu talebinde bulunmama rağmen dönüş yok.
Bir engelli ailesi olarak, tüm engellileri kendi ailem gibi gören bir vatandaş olarak, derdimizi, sorunlarımızı aktaracağımız kişilere ulaşamıyoruz.
Birileri, semtimi, mahallemi düşünmeden bir alt geçit yapıyor ya da yaptırıyor. Projeye onay veriyor. Sıkıntıya düşen semt sakinlerinin, esnafın derdini anlatacağı yetkilinin Millete dönüşü yok.
7 Haziran’da seçtik meclise beni temsil et diye gönderdiğimiz vekiller, 1 ay öncesine kadar, işyeri, ev, kahve ziyaretlerinde görüyorduk, şimdi hiçbiri ortalıkta yok.
Seçimden önce yazdık, defalarca söyledik, bu makamlar kimseye baki değil, önemli olan orada iyi imzalar atmak ve iyi isimler yapmak, sonrasından da hatır sahipliğini koruyabilmek.
Bakın 7 Haziran’dan öncekilerin birçoğu mecliste değil, belki yakın zamanda yine birçoğunuz olmayacak, bu Millet ne ekerse onu biçer.
Sanma ki bu Millet bu yapılanların farkında değil, o koltuklarda oturmak ağır bir yükün altına girmektir. Eğer yükü çekemiyorsan görevi yükü çekeceklere bırakacaksın.
Eğer bu Millet bir de seni Allaha havale ediyorum derse, o zaman vay haline.
Sen fakiri-fukarayı-yaşlıyı-muhtaç sahibini-engelliyi kollayamıyor, onlardan kaçıyorsan işin daha zor bence şu an orda durma hemen terk et git.
Biz engellileri meleğimiz diye sevgi-şefkat gösteriyoruz, onların tüyüne kıyamıyoruz, görevini aksatanlara söylüyorum inanın kurtuluş yok.
Millet sizden para istemiyor, Millet sizden derdini dinlemenizi, ilgi, alaka istiyor.
Osmanlı zamanında, Yavuz Sultan Selim’in (I. Selim) halife olmasıyla birlikte başladığı söylenen bu gelenekte yeni padişah olan şehzadeye tahta çıkışında ve daha sonra da bayram günlerinde, cülus törenlerinde, cuma namazlarında paşaların hep bir ağızdan, dünyanın ölümlü olduğunun her daim hatırlatılması, kibirden uzak tutulması amaçlı olarak “Mağrur Olma Padişahım Senden Büyük Allah Var” denirmiş.
Kimse bulunduğu makam ve mevki dolayısıyla kibirlenmesin büyüklük kompleksi içine girmesin. Neticede hepimiz insanız ve geçici bu dünya hayatı sona erince herkes eşit olacak.
Yeni bir şeyler keşif etmenize gerek yok.
Yapmanız gereken tek şey, Cumhurbaşkanımızı ve Başbakanımızı örnek almanız, başka söze hacet yok…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.