“Nasıl bir Konya’dayız?”
Bugün yerel mevzumuza geçmeden bir kez daha son Ankara ve Diyarbakır şehitlerimiz için rahmet ve dualarımızı göndermek istiyoruz.
Kimse bizi yanlış anlamasın. Sözüm duyarlı hassas insanlar için değil. Dün öğlene kadar yine en az 10 ayrı kişi ile sohbet ettik. Şehri ülkeyi konuştuk. (Sözüm ona)
BÜSAN’a ziyaret yaptık.
Dünkü şehitler bile genel anlamda kimsenin umurunda değildi. Millet olarak şehitlerimizi o kadar sıradan hale getirmişiz ki biz hala etliekmek, kebap, nargile işine devamdayız.
Cenab-ı Allah’ın gazabından korkarım. Çok korkarım. Ama Allah sizi inandırsın millet olarak gidişatımız gidişat değil.
Milleti özde bire bir gördüğümüz hatta işittiğimiz için de şehitleri yazmakla ülke için samimi duygularımızı sizlerle paylaşmakla ancak günü kurtarıp (!) kendimizi kandırıyoruz.(!)
Gelelim bugünkü yazı konumuza…
…………
Pazartesi günü bir okurumuz PUSULA Yayın Grubu’nun santral telefonundan bize ulaşmaya çalışmış. Öğlene doğru gazeteye gelince bizi gazeteden arayan tanıdık tanımadık kim varsa tek tek onlara geri dönmeye çalışıyorduk.
Bu aradığımız isimlerden birisi de Mustafa D….. Bey idi.
Kibarca selam sabahtan sonra Mustafa Bey anlatmaya dahası içini boşaltmaya başladı.
“Abi Cumartesi akşamı Bosna’da olandan haberiniz var mı?”…
Düşündük bir şey hatırlayamayınca “Abi konu nedir ki? Bilemedim” deyince “Abi Cumartesi akşamı kızım rahatsızlandığı için ……. Hastanesi Aciline gittik. (Selçuklu Bölgesinin belki de şehrin bilinen tanınan en büyük hastanelerinden birisi).
Acilde eşimde yanımda tahlil sonuçlarını bekliyoruz. Bir patırtı koptu. İki kişi üç güvenlik görevlisini devirerek içeriye girdiler. Bağırıyorlar, küfrediyorlar, saldırıyorlar. Bu arada bizim gibi aileler kaçıştık kenara sindik. İki genç hapçı imiş. Hastane görevlilerden kesici alet istediler. Tabii tehdit yolu ile. Bir neşter geldi. Bunlar olurken de tam 7 ayrı polis ekibi geldi. Bu iki genci tutmak sakinleştirmek ne mümkün?
Uğur abi siz bu konulara duyarlı olduğunuz için durumu sizinle paylaşmak istedim. Ama size sormak istiyorum biz nasıl bir Konya’da yaşıyoruz?”…
Mustafa Bey ile sohbetimiz devam etti. Allah var ya önce Mustafa Bey’in işi abarttığını filan sandım. Hatta bir ara dedim ki “Abi bizim öyle her olup bitenden filan haberimiz olmaz. Biz öyle iyi bir gazeteci filan da değiliz. Bize ne verirlerse biz onu yazarız (!). Madem o kadar olay oldu cep telefonu ile filan hiç fotoğraf çekmediniz mi?”…
Mustafa Bey o korku panik içinde eşini çocuğunu iki saldırgandan koruma telaşesi içerisinde yarısı bozuk çektiği karelerden bazılarını facebook’tan bize gönderdi.
…………….
Biz biliyoruz ki polisin o kadar çok filan olmasına gerek yok. 4 polis o iki saldırganı haşat edebilir. Ama …
Amaaaalar o kadar çok ki.
Bir de işin oralarına girersek o zaman da bizi haşat ediverirler…
Sonuç…
Benim “Huzur kenti Konyam” bu….
Biliyoruz ki büyüklerimiz böyle yazılar yazınca bize kızıyorlar bozuluyorlar. Çünkü bu şehirde sıkıntılı sinek bile uçmaz! Konyalı da mübarektir her şey güllük gülistanlık.
Ammaaa sade vatandaş adına izin verinde kavgayı gürültüyü küfrü tehditti korktuğumuzu sindiğimizi yazmayalım. Es geçelim. Hiç değilse vatandaşın bizimle paylaştığı kanlı olayların sadece görünen yüzünü yazıverelim.
GÜNÜN SÖZÜ
Her şey üstüne gelip, seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde, sakın vazgeçme, çünkü orası kaderinin değişeceği yerdir.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Velilerin okul giriş ve çıkışlarında kapı önlerini gereksiz yere işgal etmediği zaman daha iyi ADAM oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.