“ÖNCE HANGİSİNİ SÖYLEYEYİM?”
Bugün bir güzel bir de sıkıntılı iki ayrı konu ile sizlerle birlikteyiz.
Hani insan insana sorar ya “Bir iyi haberim var bir de kötü. Önce hangisini söyleyeyim”
Mesela bu soruyu bana bizim Yazı İşleri Müdürüm Hüseyin Altay iki güne bir sorar. Hüseyin benim yanımda herhalde 11-12 yıldır çalışıyor. Hüseyin ile mesai saatimizi toplasak hanımlarımızdan çocuklarımızdan çok birbirimizle birlikteyiz. Üstelik benim kahrımı Hüseyin çeker, tabii Hüseyin’i de ben.
Neyse isterseniz önce iyi haberden başlayalım.
Ulusal kanallarda Selçuklu Belediyesi’nin Kelebekler Vadisi reklamını gördükçe bir başka gurur duyuyorum. Kim ne derse desin ben işe asla çiçek böcek gözü ile bakanlardan değilim. Daha durun Başkan Uğur İbrahim Altay bu bölgeye yeni bir proje hazırlıyor. Hem de dört dörtlük bu da devreye girdiği zaman burası şehrin yeni farklı bir cazibe merkezi olacak inşallah.
Tekrar ediyorum ekranlarda Kelebekler Vadisi’ni izlerken Türkiye’de tek Avrupa’da da en büyük olmanın hazzını yaşıyoruz.
HAZRETİ MEVLÂNA CELÂLEDDÎN-İ RÛMÎ TORUNLARI DERNEĞİ’NİN ÇALIŞMALARI
Hazreti Mevlana Türbesinin bahçesine yapılacak olan teşhir salonu için yapılan dahası başlatılan kazının ardından resmi olarak yani dedikodu fitne fesat yaparak değil adam gibi herif gibi ortaya çıkan kurumlardan birisi de Hazreti Mevlâna Celâleddîn-i Rûmî Torunları Derneği ve Başkanı Sayın Mehmet Çıpan. Bakın Mehmet Bey yazılı resmi tarihli Büyükşehir’e yaptığı müracaatın bir kopyası
BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANLIĞINA KONYA
Dağıtım: Özel Kalem Müdürlüğüne Kültür Daire Başkanlığına
Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat döneminde, Hz. Mevlâna’nın babası Sultan-ül Ulema Bahaaddin Veled’e vakfedilen ve Hakk’a yürüyüşünden sonra kendisinin defnedildiği “GÜL BAHÇESİ” sonraki yıllarda önce Hz. Mevlâna’nın ardından oğulları ve torunlarının defnedildiği bir alandır. Bu bahçe sonraları bir yandan Mevlevi Dergahının Âsitâne-i Aliyye’si olurken, diğer yandan da yaklaşık 700 yıl boyunca, Mevlevilerin, Dedelerin, Alimlerin, Ulemanın defnedildiği bir alan olarak kullanılmıştır.
1925 yılında Tekke ve Zaviyelerin kapatılması ve 1927 de Âsâr-ı Atika Müzesi olarak ziyarete açılıncaya kadar bu definler devam etmiştir. Hazreti Mevlâna Torunları ve Mevlevi Dedeleri, Dergahın devri esnasında neredeyse hiçbir şey almadan Bu Kutlu dergahı Devlet İdaresine terk etmişlerdir.
Gül Bahçesi dönemler içerisinde zaman zaman küçülmüş, bazı zamanlarda bazı üst yapılar yıkılmış, çevre yapılar yıkılmış (Örneğin Tekke Hamamı) “BAHÇE DÜZENLEMESİ” adı altında kabirler örtülmüş, kabir işaretleri başka yerlere taşınmış, toprak bazen asfalt bazen parke bazen de betonla kaplanmış, hatta son dönemlerde bodrumsuz yeni üst yapılar (Çay ocağı, tuvalet, kahve evi, v.b.) eklenmiştir.
Son günlerde ise, muhteviyatında, teşhir salonu, makam odaları, çalışma odaları, hatta TUVALET bulunan bodrumlu büyük bir binanın yapılması amacıyla kazı yapıldığı ve kazılar sırasında mevcut kullanıcı aynı zamanda korumakla mükellef idarenin bilgisinin olmadığı KABİRLER ve kabirlerde sırlanmış MÜSLÜMAN BAKİYELERİ ortaya çıktığı kamuoyuna yansımıştır.
Birçoğu dönemlerinin manevi önderlerine, Hazreti Mevlânâ soyu mensuplarına, ALLAH (C.C.) DOSTLARINA ait bu kabirlerin gördüğü muamele, her Müslümanı olduğu gibi, HAKK aşığı tüm Mevlevîleri yaralamıştır.
İlgili bölgenin, her ne kadar idarenin bilgisi olmasa da geniş bir alana sahip ve düşey katlı kabirleri barındırdığı KAMUOYUNCA MALUMDUR. Ortaya çıkan kabirler bunun somut delilidir.
Bu durumlar gereği:
1-) Kamuoyunca alanın çokça kabre ev sahipliği yaptığı bilinmesine rağmen idarenin bunu göz ardı ettiği, planlamalarda bu hususu dikkate almadığı, çeşitli gerekçelerle giriştiği kazılarda çıkan kabirleri “SÜRPRİZ” olarak değerlendirdiği aşikârdır. Mevcut halde Kaz-Bul ya da Deneme Yanılma yoluyla yapılan geliştirme, genişletme, yenileme, onarma gibi tüm faaliyetler ivedilikle durdurulmalıdır.
GÜLBAHÇE VE ÇEVRESİNİN KAZIYA VE YAPILAŞMAYA YASAK ALAN İLAN EDİLMESİNİ;
2-)Dinimiz ve geleneklerimizde kabirlerin taşınması için gerekli şartlar bellidir. Su baskını, zelzele, obruk çöküntüsü, yanardağ faaliyeti gibi doğal afetlerin tehlikesi, düşman işgali ile tahrip tehlikesi ya da özel mülkiyet alanı dâhilinde olanların mülkiyet sahibinin gayri kabulü hallerinde kabir taşınabilir. Bu haller dışında Defn-i Kubur yapılamaz.
BU SEBEPLE ORTAYA ÇIKAN KABİRLERİN ESKİ HALİNE GETİRİLEREK, KABRE AİT CENAZELERİN YENİDEN KEFENLENİP AYNI YERE DEFNİNİN İVEDİLİKLE SAĞLANMASINI;
3-) Devletin BÜYÜK VAKIF olduğu hassasiyetiyle Dergâhlarından hiçbir şahsi eşyalarını dahi almayan Çelebilerin ve Mevlevilerin, 1925 yılına kadar ürettikleri, yazma eserleri, el işlemeleri, başta sanduka örtüleri olmak üzere halı, kilim, örtü gibi tekstil ürünleri 1925 yılına kadar hatta daha sonraki dönemde mevcut alana sığmakta, kullanılmakta hatta sergilenmekteydi. Ancak yakın geçmiş zamanda yer darlığı, bakım, temizleme gibi gerekçelerle bu eşya ve ürünler hücre ve huzurdan kaldırılarak depolarda tutulmaktadır.
ENVANTERDE BULUNAN VE GEÇMİŞTE MEVCUT MÜZE ALANINDA SERGİLENEN EL VE SANAT ÜRÜNLERİNİN YENİDEN YERLERİNE ALINMASINI VE BURADA SERGİLENMESİNİ, BU ALAN İÇİN VE BU ALAN İÇİNDE VAKFEDİLEN BU ENVANTERİN ALAN DIŞINA TAŞINMAMASI,
Hususlarında gereğini ve cevabi yazılı bilginin tarafımıza iletilmesini saygılarımızla arz ederiz.”
…………….
Bu durum da yarın milletin ve birilerinin başını ağrıtacak ve ağrıtamaya da devam ediyor gibi.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Bir şehrin mezarlığını gör, o şehrin ne olduğunu anla.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Bayan sürücüler direksiyon başındaki iken yanlarında oturan bayana kafalarını çevirerek çay sohbeti edercesine gitmedikleri zaman daha iyi ADAM oluruz
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.