“RABBİNİN ADIYLA OKU!”
TARİHE YOLCULUK (182)
Peki, neyi okuyacağız? Elbette biz Müslümanlara ve insanlığın kurtuluşu için indirilen Mucize Kitap Kur’an’ı okuyacağız. Sonra bîzatihi kendimizi ve kâinatta gördüğümüz her şeyi…
Kalp ve damar cerrahı hekimlerimizden Ahmet Nihat Baysal, Hikmet İlim ve Sanat Derneği’nde, kendi alanında olmayan bir konuyu dikkatlerimizi çekti.
Kalpten kulağa giden yolu bize gösterirken kulağın anatomik yapısını irdeledi ve beş duyu organımızdan biri olan kulağın, ne kadar önemli ve kıymetli bir organ olduğuna dair insanı ‘din’lendirirken düşündüren bir sohbet yapmıştı. Sevgili hekimimizin sohbeti pek hoşuma gitmişti.
Çünkü ele aldığı konu insan denilen meçhul varlıkla ilgiliydi.
“Göz mü daha önemli yoksa kulak mı?” diye bir soru sormuştu, dinleyicilere. Ben “kulak” demiştim. Çünkü insan gözden değil, kulaktan beslenen bir varlıktı. Kıymetli hekim Ahmet Bey’e teşekkür ediyorum. Kulak konusunda bizi kendimize gelmemizi sağladığı için.
Alexis Carrel, “İnsan Denen Meçhul” adlı benim hayatımda bir kilometre taşı olan kitabında diyor ki; “İnsan, tekrar yücelmesi için kendini yeni baştan inşa etmek zorundadır. Ve bu yenileşmeyi ızdırap çekmeden yapamaz. Çünkü o hem mermerdir, hem de heykeltraş. Hakiki biçimini yeniden kazanmak için, büyük çekiç darbelerini kendi maddesine indirerek kıvılcımlar çıkaracaktır.”
Diyânete bağlı hocalarımız ve vaizlerimiz başlı başına bşr mucize olan insanı, yâni Âdem’in yaratılışını bize anlatmıyorlar. Bazen imam efendilere soruyorum; “insan nasıl yaratıldı?” diye. Aldığım cevaplar tatmin edici olmuyor. Dengemizi sağlayan mekanizmanın kulakta salyangoza benzeyen ve ucunda iki halkanın bulunduğu ufacık bir alet olduğunu yeni öğrendim. Geçen hafta BBC kanalında bebekle ilgili seyrettiğim bir programda çocuğun, anne karnında iken ilk duyduğu sesin annesinin kalp atışları olduğunu yeni öğrendiğim gibi.
Allah (C.C.) kulağı o kadar mükemmel yaratmış ki, doğrusu şaşırdım kaldım. İşittiğimiz 200 bin çeşit sesi beyne sinir uçlarıyla ileten organımız kulak, aslında “ben Müslümanım” diyen her insanımız açısından üzerinde durulması gereken son derece önemli bir organ. Peygamber Efendimiz, “İşittim, itaat ettim” diyor. “Gördüm, itaat ettim” demiyor.
İlk vahiy ve ilk emir: İKRÂ – OKU.
Bu oku emri Cebrail aleyhisselâm vasıtasıyla iki kere tekrarlanıyor.
Resulü Ekrem Efendimiz; üçüncüsünde “ben okuma bilmem, söyle ne okuyayım?” diyor.
Bunun üzerine Hazret-i Cebrail, Alâk suresinin ilk âyetlerini başından sonuna kadar okuyor:
“Yaratan Rabbinin ismiyle oku. O Rabbin ki, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku. Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O, insana kalemle yazmayı öğretendir.”
Hakk katında geçerli tek mukaddes kitap olan Kur’an-ı Kerîm’de şifreli olan o kadar çok kelime var ki. Yoksa “alâk” kelimesi de bunlardan birisi mi?..
Demek ki okumaya mucize bir kitap olan Kur’an-ı Kerîm’le ve üstelik okuma başlarken “Rabbinin adıyla” başlamamız gerektiği bize emrediliyor. Rabbimiz dünyayı aşkla yaratmıştı. Bundan dolayı Hz. Mevlâna; “Aşk olmasaydı dünya donardı” demiştir.
Peki, “Hz. İnsan” yâni Âdem nasıl yaratıldı?
Mutasavvıflar insanın yaratılışını o kadar güzel anlatıyorlar ki…
Münir Derman, “Allah Dostu Diyor Ki..” adlı eserinde insanın yaratılışını o kadar güzel ve hoş bir üslûpla anlatıyor ki… İnsanın ana rahminden dünyaya gözlerini açışı bile bir mucize. Hocalar, cami cemaatini cennet ve cehenneme uçuracakları yere insanın yaratılışını, okumanın önemini, Türkiye’de 100 evden sadece bir evde kitaplığın bulunduğunu anlatsalar; “Beşik sallayan dünyayı sallar!” sözünün gerçekliğinde kadınlarımızın çantalarında, mutlaka bir kitap bulundurmaları gerektiği üzerinde dursalar; ne kadar güzel olurdu.
“İnsan denilen meçhul” varlık hakkında ne biliyoruz?
İnsan vücudunda kaç trilyon hücre var?
İnsandaki enerji üretim merkezi neresi/veya nerede?
Âdem mübarek bir Cuma günü yaratıldı. Hamulesi ise çamur ve su idi.
Bir manken idi. Sonra Yaradan, sanatkârane bir yontmayla ona mükemmel bir şekil verildi.
Secedden ibaret olan o mükemmel surete bir Cuma günü ruh üflendi ve ceset silkindi, üzerinde kalan çamur parçacıklarını fırlatarak birden canlanıverdi: “Vahidetin!”
Ne diyor koca Yunus: “Ölen hayvan imiş/ Âşıklar ölmez!”
Ölen ceset. Ruh ise, bir başka âleme doğru kanat çırpıyor.
YARIN: Konya’da bir mevlevîhâne ve panorama müzesi…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.